yanlış olan önermedir. ülkücülük, atatürk milliyetçiliğinin abarmış halidir. insancıllık konusunda büyük sorunları vardır. kapitalizm paranın gücüne dayalı yönetim şeklidir diye bir tanım yapabiliriz. bunların arasındaki ilgiyi kurabilmek için bir ütopyan olmak lazımdır.
ben yazmaktan yoruldum siz sacmalamaktan yorulmadiniz. ugrasmayacağim bu sefer:
Kapitalizm:
üretim araçlarının özel mülkiyetin elinde olduğu ve kâr amaçlı kullanıldığı, malların üretim, dağıtım ve fiyatının arz talep mekanizmasıyla serbest piyasada özgürce belirlendiği bir ekonomik sistemdir.
insan ve sermayenin bireysel ya da ortaklaşa özel mülkiyet altında bulunduğu bir ekonomik örgütlenme biçimidir. Kapitalizmin temel kuramı rekabet ve kâr maksimizasyonudur.Kapitalist ekonomide hedef yüksek verimlilik ve bu verimlilik düzeyini korumak ve geliştirmektir.
ülkücülük:
Ülkücüler kendilerini milliyetçi olarak tanımlar, millet anlayışını savunur, kültür kökenli millet anlayışına verdikleri önemi vurgularlar. Ülkücüler Türk-islam Devleti tarihini özgeçmişi olarak kabul eder Milliyetçi Hareket'in Atası olan Alparslan Türkeş'in yolunuda devam ederler.
Ülkücü düşünce, doktriner bir düşünce sistemidir, ve doktrini 9 ışıktır. 9 ışık doktrini, Alparslan Türkçeş tarafından yazılan, 9 Işık isimli kitap vasıtası ile Türk Milleti'nin istifadesine sunulmuştur.
Ülkücü düşünce; Faşizm, Komünizm, Kapitalizm ve Emperyalizm'in Türkiye ve Dünya çıkarları için uygun olmadığını savunur. Komünizm ve Kapitalizm dışında, ulusal kalkınma modelini benimsemesi sebebiyle "üçüncü yol" olarak adlandırılabilir.
avrupa sanayileşmesi sonrası gelişen kapitalizm, devletlerin siyasi olarak feodal veya monarşik düzenden ulus devlet modeline geçmesine ön ayak olmuş, bunun romantik ögesi olarak da milliyetçilik kullanılmıştır.
daha sonrasında ise aşırı milliyetçilik, antikapitalist hareketlere karşı hem moral hem de paramiliter güç olarak kullanılmıştır. (bkz: gladio)
kapitalizm üretim ilişkileri içerisinde mülkiyetin özelde olması halidir. şöyle bir önerme daha doğru olabilir. ülkücülük kendini en güzel kapitalizmde ifade edebilir.
ne ülkücülük, ne devletçilik, ne de kapitalizm hakında birşey bilen yazar yorumudur.
ülkücülük; idealizm adı altında, milliyetçilik, soy sopculuktur.
devletçilik; devletin müdahalesinin esas olması gerektiğini savunan görüş. hayatta her alanda devlet etkin rol oynamalıdır. en büyük devletçilik sosyalizmde görülebilir. bu sosyalist yönetim, milliyetçilik temelinde olursa neo-sosyalizm denilen nazizm dir. yönetim; geliri eşit paylaştırma gibi sosyal amaçlar peşinde olmayıp, devletin gücü ve bekasını amaç, halkı da araç olarak görüyorsa bu da faşizmdir.
kapitalizm; bireysel özgürlüğü savunan liberalizmin, ekonomi alanındaki yansımasıdır. liberalizme göre, esas olan bireylerin özgürlükleridir. devletin müdahalesi minumum olmalıdır ki; bireylerin özgürlüğü kısıtlanmasın. liberalizme göre, insanlar birbirlerine zarar vermedikleri sürece istediklerini yapmakta özgür olmalıdırlar. temel insan hak ve hürriyetleri devlet tarafından korunmalıdır. devlet vatandaşlarına bunun dışında müdahalede bulunmamalıdır. yani devletçiliğin tam tersidir.
yanlış bir önermedir ancak pratikte geçerliliği olduğu su götürmez, şöyle ki:
- dünya 1945'ten sonra 2 kutuba ayrıldı ; nato ve varşova paktı.
- varşova paktı komunist ideolojiyi savunur bu şekilde yönetilmeye çalışılırken nato kapitalit ideolojiyi benimsemiş
idi ve birbirine düşmandılar ve birbirlerini tehdit olarak görüyorlardı.
- bu nedenle iki taraf da kendilerine ait gördükleri ülkeleri ellerinde tutmak için herşeyi yapıyorlardı.
- komunizm milliyetçiliği değil sınıf birliğini savunur. bu nedenle nato * ülkemizde özel harp dairesi diye bilinen glaudio orgütünü kurdu ve tüm üye ülkelerine yerleştirdi. bu örgütün asli görevi bulundukları ülkelerde;
a) milliyetçi örgütleri desteklemek ve geliştirmek
b) komünizmi ve onun etkilerini bertaraf etmek
- sonuçta bizde de milliyetçi örgüt ülkücüler desteklendi komunistlere karşı kullanıldı. (bkz: 6. filo) yani ülkücüler abd'nin askerleri gibi davrandılar. komünizmin düşmanı, kapitalizmin uşağı oldular.
oysa içten duygularla sevdikleri ve hizmet ettiklerini sandıkları türk milletinin çıkarları kapitalizmin çıkarlarıyla eşdeğer değildi, bunun ayırdına varacak halde değildiler malesef; bilindiği üzere emperyalizm kapitalizmin çocuğudur, ve kapitalizme hizmet etmek emperyalist güçlere hizmet etmektir. bu da bizim gibi ülkelerin en çok zarara uğratan durumdur. buna hizmet ettiler, şimdi milliyetçi geçinenler ümmetçi ve ayrılıkçı oldular, ülkücüler şaşırdı , birden tavır aldılar islamcılara, abd de destek çekti, ortadalar şimdi yol arıyorlar. durum budur.
ülkücülük kelime itabari ile belli bir ülküyü yani hedefi paylaşan kişi manasına gelir. bu sözlük anlamının dışında türkiye'de genelde sağcı- faşist anlayaşın kalesi olmuştur. yerli işbirlikçi sermayenin arkasında olduğu ve uzunca yıllar amerikancı yönetimlerin silahı haline gelmiştir.
faşizm dünya tarihinde öyle bir yere getirildi ki, öyle bir yerin dibine sokuldu ki, hiçbir insanoğlu bu düşünceyi savunamaz oldu, faşistler bile. çünkü bu düşünce insanlık tarihinin en gerici biçimi olmuştur. sosyal faşizm gibi türlü şekiller vardır. fakat öncelikle faşizm nedir onu bilmek lazım. faşizm sermayenin en gerici, en şiddetli olduğu, bireysel özgürlükleri yok ettiği ve üretenler üzerinde en açık diktatörlüğünü uyguladığı, en şoven yönetim biçimidir. bu açık tanım gerçeği yansıtmaktadır. üretenlerin, üretimi satın alanlara karşı tam anlamıyla boyun eğdiği ve bunu milli birlik adına yaptığı bir düşünce biçimi.
faşizm tanımlamasını geçtikten sonra ülkücülüğün en önemli eseri olan 9 ışık'a dikktali bakmak gerek. eva peron gibi alparslan türkeş'te "ne faşizm, ne komünizm, 3 ncü yol" ile yolas çıkmıştır. fakat üretimin tek bir elde toplanmasını öngören bu düşünce açıkça sömürü sisteminin en gerici haline dönüşecektir. bu sınıflar üstü anlayış zamanla sınıf içi bir anlayışa dönüşecek ve büyük burjuvazinin denetimine girecektir. özellikle "köylülükçülük" ilkesi toprak ağalarına tanınan özgürlükler yoluyla ülke yönetimini gerici bir sapmaya oturtacaktır. bu nedenle kendini faşizmden ayrı tutamaz ve tutamayacaktır. kaldı ki, zamanında ülkücülerin yarattğı terör ve dış destekli para aktarımı bu düşüncenin antiemperyalistliğini sorgulatır duruma sokmuştur.
o halde neden faşizm değil de kapitalizm yazılmıyor. çünkü gerçek anlamda faşizm liberal burjuvazinin zor duruma düştüğü anda sarıldığı silahtır. kapitalizmin özündeki özgürlükler düşüncesi bir rüyadır ve zor duruma düşüldüğünde liberal burjuvazi faşizmle organik bağını kurup diktatörlük yönetimini düşünür. liberalizmin "özgürlükler rüyasına hoşgeldiniz!" yazısı kafanızda belirir ve uyanırsınız.
Bakışaçısı iyi tespit edilerek değerlendirilmesi gereken önermedir.
Ülke şartlarında müslüman geçinenler dinden, ülkücü geçinenler milliyetçilikten rant sağlamaktadır.
Bu noktada asıl tartışılması gereken, kendi içinde gayet önem taşıyan ülkücülük, dindarlık, sosyalistlik gibi kavramların belirli kişi ya da kuruluşlar tarafından kötüye kullanılmasıdır.
O kadar çok insan vardır ki, ülkücülük yapıyorum kisvesi altında mafyacılık, tetikçilik oynamaktadır. Rasyonel düşünmeden, değerlendirmeden yaptığı işi ülkücülük olarak adlandırıp, bu kavramı kirletmektedir.
Aynı durum dinden rant sağlamaya çalışan sahte müslümanlar için geçerlidir. Örneklerini çokça yaşadık. Tek tek sıralamaya gerek duymuyorum.
Bu nedenle de, sadece bu insanlar gözönünde olduğundan, görüşler, ideolojiler bu insanlar baz alınarak değerlendirilmektedir.
Oysa ki her iki kavram da, birtakım çıkar gruplarının dışarıdan beslenmesi ile birer denge unsuru yapılmak istenmiş, bu dengeyi korumak adına kardeş kardeşe düşmüş, çatışmalar yaşanmıştır.
Komunizmi savunanlar, haksız kazanca, adaletsizliğe, eşit olmayan gelir dağılımına ve sömürücülüğe karşı tavır takınmaktadırlar. Bir komunistin vatan haini olması düşünülemez, çünkü düşüncesi her ne olursa olsun hiç kimse bir başkasının egemenliğini kabul etmez.
Vatan sevmek, milletine değer vermek, birkaç kendini bilmez ülkücünün tekelinde değildir. Öncelikle ne istediğimizi, ne için mücadele ettiğimizi iyi tespit etmeliyiz.
Kapitalizm ise gösterildiği kadarıyla işgücünün sömürülmesi olarak algılanmaktadır.
Özgür toplumlarda, kişi sermayesi çapında girişimde bulunabilir, yatırım yapabilir, ancak elinde bulundurduğu maddi gücü kötüye kullandığı anlaşıldığı anda yaptırımla karşılaşmalıdır.
Bize düşen görev, dış kaynakların etkisine biran önce son vermek, tahriklere kapılmamak ve aslında hepimizin ortak hedefi olan sosyal adalet, yüksek yaşam standartı, düşünce ve inanç özgürlüğü gibi kavramları kendi içimizde sonuca vardırmaktır.
Ülkede yaşanan kardeş kavgasından, ideolojik çatışmalardan en çok faydayı kim sağlıyorsa, onları en kısa zamanda mensubu olduğumuz toplumun dışına atmalıyız.
Düşüncesi her ne olursa olsun, insanların iyiliğini isteyen ve bu yönde çaba harcayanlar, özünde aynı toprağın insanlarıdır.
Kapitalizm varolduğu müddetçe, 'insan yaşamının organik önkoşulları'nı ortadan kaldırıncaya kadar, kaçınılmaz olarak 'sonsuz bir şekilde doğayı hırsla yutmaya' devam edecektir. Bu sebeple, kapitalizmle hiçbir şekilde uzlaşılamaz: bizi yok etmeden önce onu yok etmeliyiz. Ve zaman giderek tükeniyor.
Kapitalistler, doğaldır ki bu sonucu kabul etmezler. Çoğu kanıtları göz ardı eder veya durumu pembe renkli gözlüklerle görür; ekolojik sorunların göründükleri kadar ciddi olmadıklarını veya çok geç olmadan önce bilimin bunu halletmenin bir yolunu bulacağını savunur. Sağ liberterler bu yaklaşıma sahip olma eğilimindedirler, ancak onlar aynı zamanda gerçek bir serbest piyasa kapitalizminin ekolojik krize karşı çözümler sağlayacağını da söylerler.
sol görüşlü bir insan converse * giydiği zaman adı çıkar bildiğimiz gibi ve yıllarca komunizm nedir bilmeyen bünyelerin dilinde çürür gider bütün komunistler, solcular converse giyiyor olur ve eleştirilir. ancak bir ülkücü converse, adidas markalarını kullandığı zaman, rock n coke festivallerine katıldığı zaman, coca cola tükettiği zaman asla olay olmaz, eleştirilmez çünkü onun mücadelesi kapitalizm, emperyalizm anlayışı ile değildir ya hani o yüzden ülkücüler o konuda rahattır bir nevi doğru önermedir.
keşke öyle olsa... kapitalizm bir iktisat tezidir, derli toplu bir düşünce sistemidir en azından. peki ülkücülük nedir?
bu sorunun cevabını ülkücüler bile bilmiyorlar.
"ülkü", "ülkücü" ne kadar da derin, anlamlı ifadelermiş gibi görünüyor değil mi? lakin içi boş tatavalardan ibaret bunlar.
haa bir de yeri gelmişken söyleyeyim şu türk-islam sentezine de bir türlü akıl sır ermiyor. türkçülük; kana, soya, ırka dayanan bir düşünce sistemi, islamcılıksa; ümmetçiliğe dayanır, ırkçılığı reddeder. acayip bir sentez. karpuzun yanına şöyle bir ayran açmak gibi bir durum.
hiç kimse hiç kimsenin biraraya gelmesine karşı değildir. o çok sevilen türki cumhuriyetler bugün kendilerine türki cumhuriyet denmesine kıl olmaktadırlar. ayrıca türkiye'den buralara giden vatandaşlarımıza vize işlemlerinde zorluk çıkarmaktadırlar, bu "türki" cumhuriyetlerdeki halkın büyük çoğunluğu rusça konuşur. bu sovyetler dağıldıktan sonraki adriyatik'den çin'e türk yurdu hülyaları adı üstünde hayal olmaktan öteye gidememiştir.