kaçan kovalanır derler.doğrudur.sen onu elde edemedikçe değerlenir gözünde.kaçtıkça daha da seversin onu.sevdiğini sanarsın.ama asıl bu bir hayranlıktır sevgi değildir aşk değildir.bunlar karşılıklı duygulardır tek yaşanmaz.
cebellesip cebelesip ücün birini almakla biten ve sonucunda erol evgin'den 'ben imkansız asklar için yaratilmisim' musikiyi elem'in terennum etmekle bitecek olan durum.
dişi kuşu elde etme ihtimali olmayan birinin babafingosunun hafif şiddette bile olsa erekte olmaması gerçeğinden hareketle ulaşılamayan birisine de beslenmesi gayri kabil hissiyat. aşk dediğin olay mistifikasyonla kurulmasından başka bir şekilde karşı tarafın gönlünü ele geçirebileceğin en zayıf ihtimaline bel bağlar. adam eşek değil ya boşuna konuşmuyor herhalde ben senin beni sevebilme ihtimalini sevdim diyerek. aşk da karşı tarafın gönlünün aşık olan tarafından ele geçirilebileceği ihtimali üzerine boy verir.
aci verici, en agir olaylardan birisi olarak rahatlikla "top ten" de yerini alabilecek, huzursuzluk sebebi, hastalikli kimliginizin altina, sizin icin bir de depresif kisilikli ya da melankolik olarak yafta yapistirilmasina neden olabilen eylem...
gercekten de acidir, her ne kadar olmayacagini bilseniz de, bu kisiye askinizi ve de tarafsiz olma yolunda ilerleyen, "macin son dakikalari" ni oynayan duygularinizi soylemisseniz de, her ne kadar tek sebebi olmasa da, sirf bu sevgiden kurtulabilmek icin, ayni mekanda bulundugunuz ortami bir sureligine gormemeyi de yeglemisseniz de (bkz: hamburg), (bkz: almanya), olmamaktadir efendim; kimilerinin meta olarak dusundugu, ve bacak arasindaki noktaya odaklandigi, sapik dusunceli vatandaslarin bolcana bulundugu bu donemde, saf sevgilinizle bas basa kalirsiniz sila da...
bir de, diger koyan bir yan ise, olmayacagini bile bile, inat etmek, ya da "ya olursa" umuduyla, harli atesin altinda, tavaya koymus oldugunuz benliginizi, bir paca umut, bir tutam ask, azcana kiyilmis sevgi ve de, bolcana goz yasi ile kavurmanizdir belki de... "sen asik olmussun oglum" diyen arkadaslarinizin, "senden iyisini mi bulacak?", "sana layik degil" lerin, ya da " o seni kabul etmez, kendini zorlama bile", "bence baska bir kisiye yonelmeyi dusun" lerin arasinda, bir turlu resetlenemeyen hafizanizin cikamsina izin vermedigi ulasmanin imkansiz oldugu birine asik olmak dusunceleriyle, ulkesine geri donmeye bekler; belki de en iyisinin onu uzaktan sevmek oldugunu dusunerek, bal yapmak icin cicege dokunan ama, ona zarar verecegini bildigi icin, polen alamayan ari gibi...
ulaşmanın imkansız oldugu kimse yoktur , insan birine ulaşmak icin aşık olmaz ki, birini begendigi icin asık olur , zira ulasilamayacak en büyük aşk ,yaratılana duyulan aşktır , onada birgün ulaşacagımızdan böyle bi konu söz konusu degildir..
Bazen kaderin bir oyunu, bazense kırlangıçların konduğu dalda birbirini itiştirerek yer açma telaşıyla savurduğu küçük seslerin dışa yansıması. Kırlangıçların asaleti ve fizyolojisiyle ilgili uzun uzun bilgi verecek değilim ama nasıl canlılar oldugu hakkında hiçbir fikriniz olmadığından da eminim. Kırlangıçların asaleti, yavrularına olan bağlılıkları ve sevdaları farklı bir şey. Tıpkı franky gibi.
Kırlangıçlar dallarda geçirdikleri zamanın büyük bir bölümünü kendilerini bağlayacak, aşık olunacak bir çiftleşme unsuru aramakla geçirirler. Genelde erkek olanı kendinden yaşça çok büyük olan dişiyi gözüne kestirir ve usulca uçarak yanına yanaşır. Bakışlarından ya bu gece benimsin bebek duygusu ya da ömrümün kalanı al senin olsun imgesi okunabilir. Aşık olduğu dişi kendinden çok çok büyükse eğer, bir imkansızlık bir platonizma anında göze çarpar. Tıpkı insanlardaki gibi. Babanızın, dedenizin ve hatta sizin geçmişte ve belki de hala yaşadaığınız ve derinlere gömdüğünüz çılgın bir aşkınız, sizden çok büyük ve olgun olsa da ona ulaşamayacak olmanın verdiği derin hezeyanla yaşadığınız karşı konulmaz bir sevdanız vardır. Frankynin de bu gibi durumlarda kaldığı nadir durumlar olmuştu. Virginianın inanılmaz karizmasından, her ne kadar erkek olsa da zizek e duydugu karşı konulmaz etkileşimden ve devamında lacanla olan flörtünden, türkan şorayın çakmak çakmak bakan gözlerinden etkilendiği, yaşça büyük olsalar da onlara ulaşma isteğinden söz etmek mümkün.
Kendinden yaşça çok büyük birine tutulmak çok fena bir duygu. Daha önce zihninde sadece küçük yavruları kucağında düdükleyip bir paçavra gibi kenara atma isteği duyan ve maalesef çoğunda sapıkça duygular besleyen biri için bile. Ama kendine olan sevdası her zaman bir adım önde. Yanından bir anda akıp geçen, belki de bir daha görmeyeceği bir ceylansı hatuna bakıp öylece bakakalmak, elleri kolları bağlı. Yaşanması istenecek en son kalp yoğunluğu.
Ama seni hala seviyorum zizek. Taparcasına. Bunlar senin okuman için yazıldı. Bir gün başka bir dünyada buluşmak üzere. Bekle beni. Sana ulaşmak, nirvananın diğer adı.
