kurgu ve görüntü açısından değerlendirildiğinde müthiş bir film. oyuncular yine özenle seçilmiş diyemeyeceğim çünkü çağan ırmak'ın neredeyse hiç değişmeyen kadrosu var bu filmde de. tamam hepsi süper oyuncular; çetin tekindor, hümeyra, yetkin dikiciler izlemekten bir çok kişi keyif alıyor. diğer filmlerdeki rollerle kıyaslayınca falan daha da dehşete kapılıp, bir kez daha hayran oluyoruz. ama doğru mu bir yönetmenin sürekli hemen hemen aynı kadroyla çalışması?
bir adet "fareli köyün kavalcısı" masalı alınır. içine biraz "1001 gece masalları", biraz da oryantal etkiler katılır. bir adet kamerada sıkıca çalkalanırsa, ortaya ulak çıkar.... demek istenir.... denemez...
aslında konu başarılı, kadro da oldukça hoş, sağlam. bir çoğu tiyatro kökenli oyuncular. lakin tiyatrodan çıkıp kamera önüne geçerken, tiyatro geçmişlerini ve tecrübelerini diğer çantalarında bırakmak yerine yanlarına almışlar ne hikmetse ve yönetmen de buna göz yummuş sankim galiba sanırsam...
birkaç küçük dokunuş, biraz uğraşmayla çok daha başarılı olabilecekken, "bu bana yeter" demiş birileri ve öylece kalmış. gene de hoş, gene de başarılı. ama çok çok daha iyisi olabilecek bir filme şu anki hali ile israf, yazık, günah olmuş. gene de seyre değer. bir seyre, bir o masalı solumaya, biraz "bir dahaki sefere" değer bir filmdir kendileri...
masal görünümlü, toplumcu gerçekçi şiir tadında çağan ırmak filmidir.
yaşanan olayın zamanının ve mekanının bilinmemesinden mütevellit konuşulan ağız çok eğreti durmuş. ama görselliği, atmosferi ve oyuncu seçimiyle buram buram çağan ırmak kokuyor.
beni en çok etkileyen ise sanırım, yine bir çağan ırmak klasiği olan 'çocuk'lar. artık buna ne denir bilmiyorum belki de ironik anlamda bir 'çocuk istismarı' denebilir, ama o yaptığı herneyse devam etsin istiyorum. duygu ve düşünceleri hiç bir şekilde zarar vermeden güvenle seyirciye taşıyan bu çocuklar, benim gözümde esas 'ulak'lardır.
masalsi anlatımıyla, filmdeki karakterlerin cuk oturmasıyla defalarca izlenesi film. çağan ırmak,kendine has tarzıyla türk sinemasındaki yerini garantilemiş zannımca. yeni filmi (bkz: karanlıktakiler)yanlış hatırlamıyor isem sonbaharda vizyonda imiş.
kelimenin kökü "ul" dur. "ulaştırmak" kelimesiyle aynı köke sahiptir. "ul" kök sözcüğü şimdi yalın haliyle kullanılmasa da yerine yetiştirmek, teslim etmek anlamları taşımakta.
filmde anlatılmak istenen ulak'ın (elçi) hatta tüm ulakların seslendiği kişilerin kısırdöndü inançsızlığı. isâ gelir, ümmetine "sizi rahatsız etmeye geldim" der. Allahın mesajını anlatır. Havarilerinden biri isâ'nın söylediklerinden korkarak ona ihanet eder. isa şehit olur. Sonra isa'nın mesajıyla hiçbir alakası olmayan hristiyanlık algısı ortaya çıkar. Aynısı Musa Peygamber, Muhammed Peygamber için de geçerli. Hiçbir ümmet elçisine sadık kalmaz. Dinle alakalı bir olgu veya gerçek değildir bu aslında. Semavi Dinlerden de bağımsız; Buda'nın getirdiği mesajla Budizmin yani şuanki budizmin alakası yoktur. Her ne olursa olsun Yaratan zulme karşıdır tüm elçileri de bunu iletir. Ama malesef insanlık hep kördür ya da kısmen gerçeği örter. Ki bu gerçeği örtenlerin ya malı mülkü ya da şanı şöhreti vardır, bunlar vahiyden dolayı yerle yeksan olabilir. O yüzden gerçeği örterler. Ama kendileri de inanırlar gerçek olduğuna. Gerçeği profesyonelce örtenin de arapçası kafirdir zaten.
Filmde verilen mesajların "bakın ben mesaj veriyorum heey" tarzında olması dışında anlatımı çok iyi. imgesellik çok hoş. Ötekileştirme, Anaerkil & Ataerkil baskı, Dincilik, Diktatörlük, Kapitalizm gibi noktalara sıkı göndermeler var. Mehmet isimli kişinin vahiyle tanışıp, mağaralarda nüshhalarla çoğaltması, 7 tane havarisi olması da isa'ya gönderme olsa da elçinin adının "Mehmet" yani Muhammedin bir diğer söyleniş şekli olarak sembolize edilmesi de; aslında birleştirici bir mesaj içeriyor. Çağan Irmak sosyalist dilli bir anlatım yapmış diyebilirsiniz de ama ben bu anlatımı tamamen ehli vahiy bir anlatım buluyorum. Keşke hep böyle filmler yapılsa.
yine çağan ırmak imzalı türk sineması için özel olacak filmlerden biri. dün tekrar izlediğimde farkedilen bişey var ki çağan ırmak, bu tarz filmlerin gerçekten hakkını veriyor. çetin tekindor, hümeyra ve şerif sezer'in oyunculuklarına diyecek birşey yok zaten. kısacası başarılı bir yönetmenin başarılı oyuncularla bütünleştiği başarılı bir film.
"iki kişiye bin diyar bulursun yaşayacak, eğer istersen."
"yapan kadar, bilip de söylemeyen de suçludur."
"dudaklar sussa da kalbin yüz dili vardır."
"kader, der geçersin, 'kader' lafın kolayı."
"bazen tek çare bir hikayeye inanmaktır."
"korkarsan bilemezsin sonunu, sonunu bilmediğin şeyden de ömür billah korkarsın..."
yapılan en başarılı popüler kültür sineması filmlerinden.
kamil koç'a ne zaman binsem, hemen açıp izliyorum tekrardan.
sağ olsun kamil bu konuda hassas.
ulak, bence hatta senelerdir yapılmış, en başarılı filmlerden.
özünde de gayet güzel bir eleştiri taşıyor aslında.
izlemedi iseniz,
büyük kayıp derim.
çetin tekindor'a büyük bir sempati besleyen bir insan olarak,
''başımla beraber'' moduna girmeme neden olan filmdir.
--spoiler--
ulak bana kalbimin karanlığını gösterdi.
karanlık gözüm kör eyledi.
can almakta, vermekte yaradana mahsus
ama ne eylersin, kul kulu kötü eyledi.
yaşamak haram benim gibisine
rabbim affeyle cehenneminde..
--spoiler--
sadece replikleri için gişe rekoru kırması gereken bir filmdi.
ama recep ivedik'e gülen halk ne anlasın sanattan, şiirden..
ciddi ciddi anlatmak için söylenebilecek en güzel şey, öyle böyle değil hakikaten taşşaklı bir film. muhakkak izleyin. bir hikayenin ne olduğunu, nasıl olduğunu, bir anlatıcının aslında ne olduğu hakkında bir kez daha düşünelim.