insanın içinde kalan hiç gitmeyen şeyler.
benim için bunlardan biri şudur; çocukken çok sevdiğim muhabbet kuşum pencereden kaçmıştı. ağlamalar bittikten sonra ikinci gün bakkal dönüşü kuşu kapının önünde buldum. tutmaya çalıştım yine kaçtı. evde söyleyince de kimse bana inanmadı yahu. çok ayıp ettiler. halbuki öyle yalancı bir çocuk da değildim.
işte sonra yalancı oldum.
yok lan yalancıysam da bununla ilgisi yok. var mı yoksa ?
Biriktir; delik kese!
Yetiştir; toprak köse!
Hep kesiklik, eksiklik,
Hadisede hadise.
Nasıl alsın deryayı;
Kafa bir küçük kâse...
Akla yoktur çıkar yol;
Ne hesap ne hendese!
Gel de suda aksi tut!
Gölgeyi tık kafese!
Şu zaman dediğinden
Bir tek anmış son hisse.
Istırap ki, gövdesi,
Boşluğa sığmaz cüsse.
Rahatlık senin deden;
Benim annem vesvese.
Bu ukdenin dilinden,
Kalmadı anlar kimse.
Mezarda sır, mezarda;
O bilir bilse bilse.
Kurtuluş mu muradın,
Yol mu aradın kese?
Ateşe gir, gölgelen!
Kaynar suda gülümse!
Dünyamın güzeli martılar
Sizden nasıl da yok yere korkmuşum
Kaşık Ada'nın orda!
Dalın üstüme dalın
Vurun beni, urun
Denizanası kokan gagalarınızla!
Ah sizden ben nasıl da yok yere korkmuşum!
Bilmiyordum ki çünkü
Ben hem balığım hem kuşum
Ben ama hala anlayamıyorum ki
Bunca zaman niye sizden ayrı oturmuşum..
arapçadan dilimize ukde olarak geçmiş, fakat türk fonetik yapısına uymayan kelime. türkçe'ye uygun olarak ukte olarak telaffuz edilir. yazımının da; türk dil kurumu'nun savunduğuna karşın, bu şekilde olması gerektiğine inanmaktayım.