şehirlerarası yolculuklarda bilirsiniz mola yerleri harika yerlerdir. harika derken, insan portatifleri açısından. buralar dört bir yandan gelen otobüslerin kesiştiği ve o kısacık anlarda birbirini hiç görmeyecek olan insanların patır patır otobüslerden inip çevrede umarsızca kah sigara, kah yemek, kah ihtiyaçlarını giderdikleri yerlerdir.
orada otobüslerinin önünde öylece dikilirken, iki otobüsün arasında önce otobüs yıkayan elamını gördüm. sonra o dar aralıkta gözüme bir kızceğiz takılıverdi. aslında ugg takılıverdi desem daha doğru olacak. sanki kızı giyen o devasa ugg'du. incececik dar bir kot pantolan giymiş bacakları ugg'un derinliklerinde kaybolmuştu. cılız vücuduna takriben 40- 45 kg tahmin ediyorum neden bu kadar büyük, biçimsiz bir çizme bozuntusunu taktığına şaşırdım kaldım. hani insan moda diye bile nasıl kendi simetrisine bu kadar aykırı birşeyi takabilir, komik olduğunu hiç mi düşünmez?... tam ugg giymiş safinaz tiplemesini aklıma getirip içimden kıs kıs gülerken yan tarafa yeni bir otobüs yanaştı. bir baktım ki kabasakalımız da o iri kıyım haliyle yavaş yavaş otobüsten indi. en az 2 beden küçük giydiği gömleğin üst 2 düğmesi açık, gögüsleri safinaz'dan daha büyükçe öne doğru hamleli halde burnunda piercing, kirli esmer sakallı, saçları kısa dik tepede üçgenleşmiş jöleli halde, bir ağır vasıta araç edasıyla yanımdan yavaş yavaş süzüldü lavoboya doğru...
o an kabasakal safinaz'ı görüp de bişey yapacak diye çok korktum. allahtan safinazın otobüsün mola süresi bitmişti. temel reis kaptan ağzında kürdanla yemekten geldi de, otobüsü kahve servisi öncesi keyifle dehledi.