akşam olunca,
ufuklarda batar güneş,
süzülür dağların eteklerinden,
geride mirasçı bir ayı bıraktı şimdi,
kendi kızıllığı içinde gitti,
her sabaha müjde verdi,
her akşama selam etti,
nicesini güldürdü öylesine amaçsız,
başı boş yollarda dolaşan,
bir serserinin ellerinde nasırdı o,
nice lolita kızları,
yaşlılıktan belleri bükülmüş,
ihtiyar ninelere çevirdi,
nice civan delikanlıları,
ağzında diş kalmamış dedelere çevirdi,
bunları yaparken çok masumdu,
hiç hissettirmeden doğa bata işi,
bitiriverdi,
ne padişahlar gordü ne zenginler,
ne saltanatlar ne bürokrasiler,
şeytan boynuzları arasından doğduğundan gerek,
hepsini mahveyledi gömdü toprağa,
acımadı bir gün battığı yerden,
doğacak olan,
birazdan her zaman ki yerinden,
batıdan batar gider,
ufuklarda kaybolan sonbahar rüzgarı,
gibi,
açmış ellerini duaya sonunu bekler,
sonunu bekler.
battı her zaman battığı yerden batan,
doğudan gelen batıdan yatan,
gün ışıklarını bedelsiz satan,
battığı yerden yine gider yine gider,
sonunu bekler sonunu bekler.
canımın içi selam olsun.
gideli yalnız kaldı ısıtan güneş bahar vadesiyle,
ıssız çöllerde göründü birden,
anlatmadı şarkıları hiç bir şekilde,
ufuklarda o kendi şarkısını söyleyiverdi,
battı ve gitti her zamanki gibi,
kayboluverdi.
sonbahar rüzgarlarının önünden gidiverdi,
yosun tutmuş asma ağaçlarına şimdi veda etti,
ufuklara sert bir selam çaktı,
bir çocuğun gözyaşlarına yansıdı turuncusu,
masum ve duru olarak,
ufuklarda battı güneş,
kayboluverdi.
sevmedi yalnızlığı hiç bir zaman,
ama erişen de olmadı ufuklarda gezinirken,
bir tozlu yollarda olması eksikti,
kayboldu gitti birden,
ufuklarda battı güneş.