ufuk uras

entry657 galeri2 video3
    373.
  1. arasıra kendisini taklit ettiğimde çok küfür yiyorum. ne zor bişeymiş ufuk uras olmak. evrim(mutasyon) kimsenin başına vermesin.
    3 ...
  2. 374.
  3. hadsizin önde gideni. benim vekilim falan değildir, kabul etmiyorum ! sen kimsin ki, genelkurmay başkanını mahkemeye verme cürretini kendi buluyorsun ? ulan dün boktunuz, bugün koktunuz be !
    7 ...
  4. 375.
  5. genelkurmay başkanını mahkemeye vermiş komik canlı. yakında ordu kapatılsın derse kimse şaşırmasın.
    1 ...
  6. 376.
  7. genelkurmay başkanı hakkında görevini aştığı gerekçesiyle dava açmış insan. genelkurmay başkanı ne yaptı? düşüncesini söyledi. be adam siz değil misiniz düşünce özgürlüğü, ifade özgürlüğü olsun diye bas bas bağıran? demokrasi aşığı gibi gözüküp faşist olmak böyle birşey herhalde.
    1 ...
  8. 377.
  9. 378.
  10. genelkurmay başkanının daha önceki konuşmalarında vurguladığı"demokrasinin yanındayız,Türk ordusunda darbeci ve cuntacıların yeri yoktur,bu tip kanun dışı işlere bulaşanlara önce ben izin vermem(ne kadar samimi ve gerçekçi olduğu tartışılabilir)gibi olması gerekenleri söylediği zaman niçin aynı davayı açmadığının sorulması gerekir.O zamanda general düşüncelerini söylemedi mi?amaç üzüm yemek değil bağcıyı dövmek.
    O kadar hukuka,insan haklarına bağlıysa şemsiyesi altında meclise girebildiği d.t.p nin isimleri ve geçmişleri malum kişilerin terör örgütünü övdükleri sözlerine niçin itiraz etmiyor.
    0 ...
  11. 379.
  12. ödp'yi bırakarak (veya bıraktırılarak) partinin, özgür düşünceyi imf başkanına ayakkabı atmak zanneden gelenekçi gerizekalılara kalmasına neden olmuştur. tez zamanda kuracağı partiye kayıtsız şartsız destek vereceğim adam gibi adamdır.
    0 ...
  13. 380.
  14. yakın zamanda kuracağı veya birilerinin kurduracağı partisiyle yeni bir "açılım" yapacak adamdır. bu durumda chp'nin endişelenmesi gerekir, zira çıkarları zarar görebilir.
    1 ...
  15. 381.
  16. siyasetle ilgilenmeye başladıktan sonra, eşini başka kadınla aldatıp boşanarak siyasetin kirliliğine bulaşan iflah olmaz deyimini başarıyla uygulayan insan.
    0 ...
  17. 382.
  18. an itibariyle mecliste beyin nakli yapmaktadır. ilgiyle izliyoruz.
    3 ...
  19. 383.
  20. an itibari ile mecliste,

    katılmak ve katılmamak ile birlikte güzel ayarlar vermiştir.
    5 ...
  21. 384.
  22. türkiye'yi kurtaracak bir adam varsa o da ufuk uras'tır.
    3 ...
  23. 385.
  24. meclisin en kibar ayar veren vekilidir. sosyalist olması kibar olmasının sebebidir.
    6 ...
  25. 386.
  26. Mecliste bağırmadan çağırmadan, sessiz ve mütevazi şekilde ayar verebilen tek kişidir.

    (bkz: işte o ayar)
    http://video.ntvmsnbc.com...8117147105226217128160114
    5 ...
  27. 387.
  28. bu akşama kadar neredeyse tüm sosyalistlerin saydırdığı adam birden şah oldu iki laf ile. kaç senedir mecliste bu adam ne yapabilmiş şimdiye kadar? iki lafa hemen böyle tav oluyorsanız işimiz kolay. nereye çekersen oraya gelir misali. açtırtmayın bana bu mario ufuk un dosyalarını. *
    1 ...
  29. 388.
  30. neoliberal solcu, tayyipin sola çekmişi. meclisteki konuşmasını sadece akp liler alkışladı. buna kimse şaşırmadı. özgürlükçü demokrasi, feminizm vs edebiyatıyla bir yere varamayacağını anladı. şimdi iktidara yamanmaya çalışıyor. meclise girişi tamamiyle bir senaryo. bugünler için bağımsız oldu. ödp bünyesindeki sosyalistler bunun gerçek yüzünü geç gördü. satranç tahtasının abd tarafı, mavi kuvvetlerden. misyonunu tamamlayınca harcanacak.
    4 ...
  31. 389.
  32. menfaati için partisini de bir çırpıda satan adamdır kendileri.
    1 ...
  33. 390.
  34. Keşke bütün solcular onun gibi olsa denilen ender şahsiyet.
    0 ...
  35. 391.
  36. 392.
  37. solculuğu, akp sıralarının alkışladığı kadar olan şahıs. kürt kuyrukçuluğu yapan misyon adamı. ödp den kopunca gerçek yüzünü gösterdi. eski bir ödp li olarak böyle bir adamın başkanlığını yaşamış olmak büyük utanç. kürtçü tayfayı heveslendiren konuşmasıyla safını iyice netleştirdi. abd dümen suyunda. 3-5 sene sonra siyaset sahnesinde yok. tarihe not düşelim.
    5 ...
  38. 393.
  39. Türk solcularını kendinden uzaklaştıran Kürtçüleri kendine yakınlaştıran zat-ı şahane. geldiğim gelenekten ötürü CHP ötesi sola hep önyargıyla bakardım Lakin memlekette (samsun) sevdiğim birçok kendine göre atatürkçü ancak 80 öncesinden sosyalist damarı olan büyüğüm ufuk uras genel başkanlığı zamanında ÖDPye üyeydi. Sorardım ne işiniz var bu teroristle diye (o zamanlar terorist olduğunu haykırmıyordu). onlarda işte sosyalizm, mosyalizm 80 öncesi sol mol bir şeyler söylerlerdi ben yine ikna olmazdım.

    Sonra ne oldu?

    Bu adam terorist olduğunu ulu orta haykırır oldu.

    Sonuç?

    Vatanını, milletini, Atatürk'ü, Ulusal değerleri seven ne kadar türk varsa kendisinden soğuttu.

    Gerçi bu adam da haklı.

    şimdi moda terorist olmak, teroristliğini haykırmak.

    Ama işte işin güzel yanı Türklerin gün geçtikçe gözlerinin açılmasını sağlıyorlar.

    Kanımca Tayyip de işte güya sosyalist adamlar da Teröriste bu kadar müsamaha gösterdikçe Türklük siyaset arenasındaki sözde solculuğu ve Tayyip usulü islamcılığı da yakın zamanda siyaset arenasından tamamen silecektir.

    ek: 80de hapislere girmiş solcu olduğu için işkenceler çekmiş çayan'ın memleketlisi veya ordu'nun yerlisi (karadenizde solun zamanında egemen olduğu daha birçok ilçeli, şehirli) büyüklerim mal, 16 yaşında, okuma yazmayı daha dün öğrenmiş bebeler haklı. Aynen öyle.
    5 ...
  40. 394.
  41. Kurtcu destegiyle milletvekili oldugu soylenen, yine de kurtcu destegiyle milletvekili olunabilen bir ulkede bes dakikalik bir konusmasina dahi tahammul edilememis kimsedir.

    bir de "turkcu destegi" ile gelenlerden benzeri konusmalar dinleyebilsek fena olmazdi herhalde, en azindan ezber bozulurdu, degisiklik olurdu.

    belki...
    1 ...
  42. 395.
  43. ciddi ayarlar verebilen bir şahsiyettir...

    MEHMET UFUK URAS (Devamla) - Anayasa, Siyasi Partiler ve Seçim Yasaları demokratikleştirilmeli, anadilde siyaset yapma konusundaki engeller ortadan kaldırılmalı; Türkiye Cumhuriyeti toprağına bir anayasal yurttaşlık tanımı oluşturulmalı, Anayasa bütün kültürlerin demokratik bir şekilde varlığını ve kendini ifade etmesini içermelidir.

    Beşinci olarak da Doğu ve Güneydoğunun güçlü bir plan dahilinde yeniden ayağa kaldırılması gerekiyor. Bunun için, bölge halkının mevcut örgütleriyle iş birliği gerekir;

    TACiDAR SEYHAN (Adana); Bir on dakika daha konuşsun!

    BAŞKAN; Sayın Uras, süreniz doldu, size makul bir süre daha veriyorum. iki dakikada toparlayabilir misiniz?

    MEHMET UFUK URAS (Devamla); Tabii, hemen bitiriyorum.

    ŞAHiN MENGÜ (Manisa); On dakika daha verin.

    MEHMET UFUK URAS (Devamla); Efendim, bağırmaya gerek yok. Bağıranlar en haklı olsaydı otobüs terminallerindeki çığırtkanların en haklı meslek grubu olması gerekirdi.

    ŞAHiN MENGÜ (Manisa); Saygısızlık etme!

    MEHMET UFUK URAS (Devamla); Çok özür dilerim. Yani, biz 10 Kasım gibi bir özel gündemde milletvekilliğimizi unutup aç aç gecesinde kendimizi zanneden milletvekillerinden değiliz.

    http://www.tbmm.gov.tr/tu...em23/yil4/ham/b01801h.htm
    2 ...
  44. 396.
  45. demokratik açılım ile ilgili mecliste yaptığı konuşma esnasında mantıklı demokratik görüşleriyle gerekli yere gerekli mesajları vermiştir.

    muhalefetin hakaretten ve el kol hareketlerinden ibaret olduğu tbmm'de siyasetin nasıl yapıldığını adeta bir öğretmen edasıyla göstermiştir.

    "her şeyle baş ettim sisiz yalanlarınızla baş edemedim, hala daha yalan söylüyorsunuz".
    1 ...
  46. 397.
  47. dünkü konuşması aşağıdaki gibidir.

    "Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cumhuriyetin kuruluşundan seksen altı yıl sonra, aradan geçen bunca yıla ve alınmış nice olumlu mesafeye rağmen hâlen bazı temel sorunları çözememiş olmamız hepimize büyük acılar yaşatıyor. Olumsuzluklar geçmiş yılları olduğu gibi geleceğimizi de teslim alma işaretleri taşıyor.

    Konu malum. ister 20'nci Yüzyılın ilk dönemlerinde olduğu gibi Vilayeti Şarkiye veya Şarkî Anadolu ya da bugünkü gibi Doğu ve Güney Doğu Anadolu deyin, isterseniz kalkınmada öncelikli yöreler veya eski OHAL bölgesi deyin, orada bir sorun var. Buna isterseniz de bizim gibi Kürt sorunu deyin. Sorunun yeri de belli, sorundan etkilenenler de, hatta sorunun nedenleri, sonuçları ve tezahür ediş biçimleri de. işte cumhuriyet tarihi boyunca katlanarak büyüyen ve bir bölgeden tüm ülkeye yayılan bu sorunu aşmanın yolu demokratik, siyasal, sosyal ve kültürel çözümler üretmekten geçiyor.

    Çok uzun zamandır biliyoruz ki, Kürt sorunu tek başına bir asayiş sorunu olmadığı gibi, yargının veya askerin çözeceği bir sorun da değildir ve bu konuya sadece ekonomik kalkınma anlayışıyla yaklaşmanın mevcut sorunların çözümüne yardımcı olmadığı da yine uzun yıllardır biliniyor. Sorun Türkiye toplumunun tarihsel ve güncel bir sorunudur.

    Onlarca yıl boyunca ve devletin egemen anlayışına göre bir Kürt sorunu yoktu. Yıllar boyunca mürtecilerin, eşkıyaların, şeyhlerin ve ağaların kışkırtmalarından söz edildi. Kimi zaman yabancı devletlerin çeşitli sebeplerle kışkırttığı anlatıldı. Ayaklananlar ya kandırılmışlar ya da devlete sadakatsizdiler. Cumhuriyetin kuşakları hep bu resmî anlayışla eğitildi. Yirmi sekiz isyan yaşandı. Bunlar ağır şekilde bastırıldı. Asimilasyon sistematik, sürekli ve en fazla enerji harcanan tercih oldu ama görüldü ki fazla mesai alınamadı. Kürtçe konuşmak yasaklandı. 83'te çıkan 2932 sayılı Yasa'yla da bu daha da sıkılaştırıldı. Soyadları, yer adları ve köy isimleri değiştirildi. 72'de çıkan 1587 sayılı Yasa ile çocuklara Kürtçe isim verilmesi yasaklandı. Ama Kürt sorunu yok olmadı. inkâr siyaseti iflas etti. Orada insanların yaşadığı, kendi dilleri olduğu, kendi kültürleri olduğu, kendilerine ait bir kimlik taşıdıkları anlaşılana kadar on binlerce insan öldü.

    Geçen seksen altı yıl içerisinde Türkiye toplumunun hak ettiği demokratik, barışçı, adil ve kapsamlı çözümleri tartışamadık. Çok insanımızı kaybettik. Kendi aramızda demokratik yollardan çözmeyi beceremediğimiz için dış müdahalelere açık hâle geldik. Bin yıldır bir arada yaşadığımız insanların bir bölümünün dilini, kültürünü, kimliğini, bir türlü içimize sindiremedik. Onlara kendi kafamıza göre kimlikler uydurmaya kalktık. Bu tür garipliklerle yılları kaybettik. Şimdi Kürt'e "Kürt" demeden, kendi dilini yani Kürtçeyi konuşmasını, öğrenmesini, yazmasını, hayatın her alanında kullanmasını sağlamadan, bunun anayasal ve yasal güvencelerini ortaya koymadan daha fazla adım atamayacağımız belli değil mi? Bence anlayanlar için belli.

    Hep söyledik: "Türkiye'de Kürt sorununun çözümü için atılacak adımlar; toplumun ve ülkenin demokratik kuruluşlarının, demokratik kamuoyunun, Meclisin ve siyasi partilerin aklıselim sahibi ve demokrat yurttaşların işi olmalıdır." dedik. işte şimdi bu gerçeğin açığa çıktığı bir dönemi yaşıyoruz. Yeni açılımların tartışılması yeni çözümler, modeller ve sonuçlar üretecektir. Kürt sorununun çözüm yolu demokratikleşme ve hoşgörüdür. Farklı kültüre saygı göstererek eşit yurttaşlık ilişkilerinin geliştirilmesidir. Eşit koşullarda bir arada yaşama iradesinin güçlenmesi ve şiddet ortamının kesinlikle sona erdirilmesidir. Toplumda iç barışın sağlanması ve kültürlerin yakınlaşması, birbirini daha fazla tanıması, önyargıların aşılarak bir arada yaşam kültürünün geliştirilmesi, sorunların çözümü doğrultusunda önemli adımlar olacaktır.

    Elbette her şeyin bir anda gerçekleşmesini beklemek doğru değildir ama güven artırıcı tutumların geliştirilmesi önemlidir. Artan güven yeni adımların atılabilmesini de kolaylaştıracaktır.

    Gündelik yaşamda normalleşmenin artması, doğu ve güneydoğu illerinde yaşayan yurttaşların insanca yaşam hakkından yararlanma ortamının geliştirilmesi, ihmal edilmişlik duygusunun ortadan kalkması için de çok önemli bir adım olacaktır.

    Yapılması gerekenler, artık tarihte kalması gereken birtakım endişe ve korkular ileri sürülerek asla ertelenemez. Hiçbir hukuksal, askerî ve benzeri neden bu konuda gerekli olan açılımları geciktirmeyi meşru kılamaz. Bugüne kadar neredeyse bütün liderler "Biz bu kimliği tanıyoruz." dediler. Hatta kimi kuvvet komutanları bile "Biz yanılmışız." dediler. Peki sonuç? Tanıdınız da ne yaptınız? Ama şimdi bir şeyler yapmak zamanıdır ve peki neler yapılabilir?

    Şimdi, bir Türkiye örneği yaratmamız gerekiyor. Sorun bütün Türkiye'nin, dolayısıyla çözüm de bütün Türkiye için iyi ve yararlı olacaktır. Sorunun çözümü üzerinde gerçekçi ve uygulanabilir bir yöntem ve topyekûn bir iradeyle herkes çalışmalıdır çünkü çözüm herkese kazandıracaktır. Çözümsüzlük ise insani, siyasi, ekonomik ve toplumsal maliyet olarak hepimizi olumsuz etkileyecektir. Çözümsüzlüğün maliyetinin çözümün maliyetinden daha yüksek olduğunu giderek daha fazla algılıyoruz.

    Bugün Sayın Baykal'ın yirmi yıl önceki raporlara gönderme yapması son derece önemlidir çünkü o raporlara baktığınızda Dersim katliamı çözümü yoktur, Muğlalı çözümü yoktur, "Uluslararası süreç tamamlanmadı." diye yüzde 10 barajını savunması hiç yoktur. Türkiye'de bazı etnik kimliklere karşı Türkiye'de imtiyazlı statü talep edildiği iddiası tamamıyla asparagastır, tamamıyla gölge boksudur. Gerçek boks 2011 seçimlerinde yaşanacaktır ve kimin havlu atacağını hep beraber yaşayıp göreceğiz. (DTP sıralarından alkışlar)

    Bence çözüme üç aşamada geçilebilir.

    Birincisi: ispanya, irlanda, Fransa gibi başarılı dünya örneklerinden ders alınmalıdır. Söylendiğinin aksine reformlarla şiddet ortamının çıkmasında bir senkronizasyon oralarda başarılmıştır.

    ikincisi: Türkiye'nin özgün koşullarını ve niteliklerini dünyanın başarılı örneklerinin bilgi ve dersleriyle birleştiren bir model sürdürülmelidir. "Çok kültürlü anayasal vatandaşlık" kavramı bunu sağlayabilir. Bu vatandaşlık hakları ve özgürlüklerin alanını genişleten, farklılıkları koruyup herkese eşit yurttaşlık getiren bir devrim kavramı olarak görülebilir.

    Üçüncüsü: Çözümü sürdürülebilir kılmak için toplumsal desteği sağlayacak adımlar atılmalıdır. Yani Türkiye demokrasisinin demokratikleştirilmesi siyasal, kültür ve yaşam tarzı itibarıyla güçlendirilmesi, Kürt sorununun çözümü sürecinin sürdürülebilirliğini garanti altına alabilir. Çözüme dönük gerçekçi ve inandırıcı bir iradenin görülmesi ve sürdürülmüş olması önemlidir. Sürecin olumsuzlukları, provokasyonları, baltalamaları ve çatışmaları da içereceğini göz ardı etmemek gerekiyor. Yani çözüm süreci son derece karmaşık, inişli ve çıkışlı bir süreçtir. Bugün Susurluk'tan Ergenekon'a, kontrgerillanın, cuntacıların, darbecilerin süreci yavaşlattırıcı, ket vurucu hamleleri karşısında, teşebbüsleri karşısında son derece dikkatli olmalıyız.

    Toplumun çözüm sürecini desteklemesi için topluma istikrarlı bir şekilde güvence verilmelidir.

    Bu çerçevede tartışılması ve yapılması gereken bazı noktaları şöyle sıralayabiliriz:

    Birincisi: Toplumumuzun yapısı çok dilli ve çok kültürlüdür. Kürtçenin ve diğer dillerin gündelik yaşamda etkin bir şekilde kullanımı bu yapıyı daha da güçlendirecektir. Bu bakımdan, ilköğrenimden başlayarak bu dillerin öğrenilmesini, yerel birimlerdeki hizmetlerin halka götürülmesini daha da kolaylaştıran dilsel düzenlemelerin yapılması gerekiyor. "Git dilini anandan öğren." denilemez.

    ikincisi: Adı ister af olsun ister başka bir şey yeni bir sayfa açılabilmesi bakımından gerek Kuzey Irak gerekse Türkiye dağlarındaki ve cezaevlerindeki binlerce insanın yeniden olağan ve demokratik toplumsal yaşama katılımının yollarının açılması gerekiyor. Bedel ödetme psikolojisini canlı tutarak elde edilebilecek çok fazla bir şey olmadığını dünya örnekleri de gösteriyor. Bizim de bunları anlamamız gerekiyor. Eve dönüşleri sağlayan, toplumsal ve siyasal yaşama dâhil olmayı öngören kapsamlı bir düzenleme yapılmalıdır ikinci olarak.

    Üçüncüsü: Yerel yönetim reformu, yerel yönetimler ile merkezî idare arasındaki etkin ve uyumlu bir iş birliğinin tesis edilmesinin zeminini güçlendirecektir. Demokratik katılımcılık ilkesi çerçevesinde yerinden yönetim anlayışının ön plana çıkarılarak bölgesel ve kentsel sorunların çözümü için merkezi yönetimin vesayeti ortadan kaldırılmalıdır.

    Dördüncüsü: 12 Eylül Anayasası'nın sırtımızdaki yüklerinden kurtularak, Türkiye'nin gerçeklerine ve ihtiyaçlarına uyan demokratik bir anayasaya sahip olmamız gerekiyor. Siyaset ve demokrasi yaratıcıdır. Eşit koşullarda birlikte yaşamayı gerçekleştirecek bir çözüm modeli, cumhuriyetin demokratikleşmesine dayanan eşit-özgür yurttaşlık hukuku ve sistemidir. Türkiye'de tarihten miras aldığımız çok dil, çok dinli ve çok kültürlü toplum yapımızın bir gerilim ve çatışma değil, zenginlik ve güç kaynağı olarak görülebilmesi için, yasal bakımdan güçlendirilmiş "anayasal vatandaşlık" kavramının içselleştirilmesi gerekiyor.

    Anayasa, Siyasi Partiler ve Seçim Yasaları demokratikleştirilmeli, anadilde siyaset yapma konusundaki engeller ortadan kaldırılmalı; Türkiye Cumhuriyeti toprağına bir anayasal yurttaşlık tanımı oluşturulmalı, Anayasa bütün kültürlerin demokratik bir şekilde varlığını ve kendini ifade etmesini içermelidir.

    Beşinci olarak da Doğu ve Güneydoğu'nun güçlü bir plan dahilinde yeniden ayağa kaldırılması gerekiyor. Bunun için, bölge halkının mevcut örgütleriyle iş birliği gerekir…

    Husumet bloklaşmasına ve suç kaynağına dönüşen koruculuk sistemi böyle devam edemez.
    Yedincisi: Türkiye'de yakın tarih gösteriyor ki parti kapatma var olan siyasal ve toplumsal sorunların çözümüne çare olmuyor. Üstelik yargı yollarını kullanarak toplumsal ve siyasal sorunlara çözüm arayan zihniyetlerin de demokrat olmadığı görülüyor. Bu nedenle Demokratik Toplum Partisinin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılması sorunu ağırlaştırmaktan başka bir işe yaramayacaktır. DTP gibi bir partinin varlığı hem sorunun anlaşılmasını hem de karşılıklı birbirini anlamayı kolaylaştıran, demokratik normlara ve işleyişe ortak sadakati adım adım gerçekleştiren barışçı bir sürece ciddi bir imkân sunmaktadır. Parti kapatmayı güçlendiren yasal değişiklikler bir an önce yapılmalıdır.

    Son olarak sekizinci: Sokak gösterilerinde tutuklanarak yaşlarının katlarınca ceza istemiyle yargılanan çocuklarla ilgili yasal düzenleme bir an önce yapılmalı, bu çocuklarımızın olması gereken yerlerine, okullarına dönüşü sağlanmalıdır.

    Toplumumuz bu ve benzeri adımların yaratacağı barış, dostluk ve kardeşlik iklimine nicedir hasret kaldı. Çok dilli, çok kültürlü ve çok kimlikli ortak bir tarihten geliyoruz, böyle bir geleceğe birlikte neden yürümeyelim? Türkiye'de cumhuriyet tarihi görmek isteyen herkese göstermiştir ki demokrasisiz cumhuriyet toplumu çağdaşlığa götüren bir yol değildir, bundan sonra da olmayacaktır. Bütün bu sorunları demokrasi içinde çözebiliriz."
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük