kalemin kapağı kayboldur ve bütün çile ondan sonra başlar, silgi düşmesin içindeki uçlar uçmasın derken yavaş yavaş ağız silgiye kayar silgi kemirilmeye başlanır...silmek dışında yapılan en önemli işi tadı ne kadar kötü olursa olsun kemirilmektir.ancak kemirilmiş kısmıyla da zor zamanlara yardımcı olur ki tükürüklü haliyle normal halinin silme açısından bir farkı yoktur.
özenli öğrencilerin kalemlerindeki her daim beyaz kalan silgi. bazıları da çok dandik olur kullanırsınız ama ezişir, büzüşür, ufalanır hatta deliği bile tıkar, böylece kaleme arkasından uç koyamazsınız. kullanılmamalıdır.
terkedilmiş, aşağılanmış, kendini çaresizliğin en dibinde hisseden ağlamaklı bir insanın hisleri gibi acı verici hislerle dolup taşmış emektar silgidir.farklı farklı duyguların acımasız hücumlarına hedef olmuş bu silgi ne düşünür, ya da örneğin üzülür mü kendine biçilen bu rol yüzünden hiç kimse düşünmez.
hangi silgi istemez çantanın en nadide köşesinde taşınan kalemliklerde bulunan o buram buram kokan çam sabunu büyüklüğündeki pelikan silgilerden olmayı?hangi silgi istemez temiz temiz, eğilip bükülmeden ter temiz yapmayı sonradan ana avrat küfür edecek şerefsizin yanlışlarını?hangi silgi istemez allah aşkına?
ama ona sorulmamıştır.bu konuda ne düşündüğünü hiç kimse merak etmez uçlu kalemin arkasındaki silginin.dedik ya, o ; uçlu kalemin arkasındaki şerefsiz silgidir.denize düşen yılana sarılır derler hep.o yılan bile değildir kimine göre, ne acı...!
bütün bu aşağılamalar bir tarafa, kapağıyla, yareniyle dalga geçilmesi bir tarafa; en acı olanı da yanlışları düzeltmek için eğile büküle kendini tüketmesi bile tatmin etmemiştir insanları.
başkasının yanlışlarını düzeltmek için kendini tüketmek.eridiğini, bittiğini bile bile vermek ömrünün yarısını fedakarca...!
kalemin kapağını açıp silgiyle karşılaştığınızda :
+beni kullanmayacaksın di mi? bak o yeşil silgiyi-pelikanı- kullan, ya da git bi kokulu silgi al kendine. der, küstah ve kibirlidir bunları söylerken oysa kibar bi edası vardır.
kullanmazsınız zaten. işini pek günüllü ve başarılı şekilde gerçekleştiremez. ancak zorunlu durumlarda ya da kalleş sıra arkadaşınızın kaşla göz arasında -sırf günlük kalleşlik kotasını doldurmak için- kullanmasıyla, zamanla erir erir ve biter.
tabi bu erime sürecinde zaman zaman intikamını alır. en güvendiğiniz zamanlarda kapağı açıverirsiniz, ama iyice küçülmüş olduğundan bazen kağıda sürttüğünüz silgi değil kalem olur; kaçtığı yuvasından çıkarıp, parmaklarınızın ucuyla tutup iş gördürmeye çalışırsınız. bi süre sonra yuvadan çıkarmaya çalışırken daha da derinlere kaçar. offf.. başka bi kalemin ucuyla, saklandığı delikten zor bela çıkardığınız bir gün tam silme esnasında parmaklarınızın ucundan pırtlayıp kaçıverir.
neyse, en azından, ona güvenip yola çıkmıycam bundan sonra dersiniz ve kokulu silginiz kenarlarını temizlersiniz sıranın üstünde. silgi dediğin budur o neydi öyle canım. ohh mis.
ama asıl sorun başlamıştır.
yeri doldurulamaz olduğunu anlamanız uzun sürmez.
kalemin o yavşak kapağı yerinde durmuyodur bi türlü.
meğer gizli bir işlevi varmış kodumun silgisinin. kapakla temas ederek, daha sıkı oturmasını sağlıyormuş.
artık kaleminizi kalem kutusundan çıkardığınızda çoğu zaman kapağının olmadığını görürsünüz. bulur takarsınız bulur takarsınız bulur takarsınız ... sıkılana ya da kapak kaybolana kadar...
o güzelim kalem bi ucubeye dönüşmüştür artık.
ya bu durumla yaşamaya alışırsınız
ya da kalleş sıra arkadaşınızın uçlu kurşun kaleminin silgisini kalleşçe çalarsınız. artık bir süre kalemi evde bırakmak gerekmektedir.
kalleş sıra arkadaşınızın hafızasıyla doğru orantılı bi süre...
eğer çok kullanılmışsa uç bittiğinde sorun yaşatır.içe doru kaçar ve sıkışır,çıkartamazsınız.ucu kalemin diğer tarafından sokmaya çalışırsınız, uç kırılır.. cacıktır. sınav zamanı telaş yaptırır. ders zamanı ise koparıp koparıp dişlenesidir.
o kadar üstüne titrer, özellikle kirletmez, kullanmazsınız.
ama kaleminizi ödünç alan bir arkadaşınız, kullanılmış, simsiyah edilmiş ve hatta dişlenmiş vaziyette iade eder.
o an yürek burkan silgidir..