--spoiler--
sana unutamayacağın bir şey söyleyeceğim şimdi, unutamayacaksın çünkü zaten ta içinde bildiğin bir şey bu, tıpkı benim de bana açıklanmadan önce zaten bildiğim gibi.onu itiraf etmemek ve dile getirmemek için direndik sadece.dünya diyorum, acımasızca kapanan bir midye kabuğudur.
***
insanın umut olmazsa yaşayamayacağı söylenir.ama yaşamıyor zaten, ölüyor insan.bana gelince, ben bu geceyi çıkaramam sanıyorum, son gecemde de yalan söylemeye başlayacak değilim.ölümümüm sonuna yaklaştığıma seviniyorum.sense zavallı dostum, daha işin ortasındasın.
***
bunun zoraki, sefil, berbat bir avuntu olduğunun farkındayım.bundan kurtulmaya da çalışıyorum.bu korkunç amneziye teslim olmamalısın, diye düşünüyorum.bu unutma seline bütün gücünle karşı koymalısın.metinlere balıklama dalmamalı, berrak ve eleştirel bir bilinçlilikle onların karşısında durmalı, özet çıkarmalı, ezberlemeli, zihnini çalıştırmalısın; tek sözcükle tanımlarsam -ki burada adını ve yazarını şu anda çıkaramadığım; ama son dizesi bir ahlak ilkesi gibi zihnime sürekli, silinmemecesine kazınmış olan ünlü bir şiirden alıntı yapıyorum-.zorunlusun diyor şiirde, zorunlusun, zorunlusun...ne budalaca şimdi de şiirin sözlerini unuttum.ama ziyanı yok, çünkü şiirin anlamı kesinlikle hatırımda.şöyle bir şeydi.''yaşamını değiştirmelisin.''
insan doğasının kırılgan yapısını, korkularını, cesaretsizliğini ve umutlarını kısacık öykülere sığdırmış.
ilk öykü kıssadan hisse tadında, genç bir ressamın kendine inancını kaybedişi ve sonuçları anlatılırken ikinci öykü heyecan ve gerilim dolu bir satranç oyunu.fakat bu oyun aslında sadece bir sahne dekoru, özünde özgüven hikayesi yatmakta. üçüncü öykü ise, insanın çaresizliğinin düşünce boyutunu ortaya koyuyor.
patrick süskind'in küçük ama belleklerde hoş bir tat bırakan 3 öykü ve bir görüşten oluşan öykü kitabı.