Bazı hayatların yazgısı hep acıya açılıyor galiba.. Mutluluk ne arka bahcelere gelip yurt kuruyor ne de sokaklarında soluklanıp yol alıyor. Baştan başa acılara bulanmış bir ömür işte, hep acı, hep acı.. Kısa sevincleri saymazsak yaşamdan kalan tek tortu huzun ellerinde.. Huzun nedense bu ulkede çoçukları da esir alıyor, oradan da bize kendini anımsatıyor. Uğur'un yazgısı da hep acıyla ilintili. epistemesi mutlaka bir acıdan yontularak ilişen kaderlerden. Koyu bir sis örtusu gibi, gecemizi ele geciveren bu huzun kuşağının altından uğurumuz da geride tek bir fotograf karesini bizim dünyamıza hapis ederek gecti gitti.. Kısacık ömrunun diyetini delik deşik edilmiş bir beden ile ödedi.
Elimizde kalan tek fotografla yaşadığına tanığınız uğur'un.. Tek bir fotograf karesi bu yaşamda yer aldığını kanıt kılıyor. Tek bir kareden yaşamda soluklandığını öğreniyoruz..
ilk defa objektifin kadrajına sokulan suretinde, gururla utangaclığını paylaşıyor. bu fotograf karesi çekilirken sekiz yaşının ilk gunlerinde.. Sımsıkı kapattığı dudakları yuzune ince bir gulumse havası katmasına ragmen, asıl guzelliği gozlerinin siyahlığında.. Bakanın direkt gözbebeklerine sokulan iki çift gozle, çoşkusu kırmızı fonu aşacak kadar yoğun.. Mahçup, utangac, gururlu ince gulumsemeli bir karede, yaşama hukum duştuğunun farkında olmadan heyecan dolu iki çift gözle bakıyor bizlere uğur..
Bir anı karesi bu.. ileride bir yaşta mutlaka zuladan çıkarılacak, esrikliğin iç titreten ağırlığıyla gecmişin masum zayıflığına hayıflanılacak bir kare. Belki de sevgilinin avuc ayalarına usulca işte ben buydum denilerek emanet edilecek, belki de babasının çoçukluğunu merak eden bir çoçuğa gösterilecek.. Ama mutlaka yarına ulaştırılacak bir hazine bu. Yarınlar da anlam kazanacak bir yaşam kesiti.
Yarınlara en çok inanılan zamanların kesiti.
Hepimizin albumlerine kattığımız çokça bulunan o an'lardan bir an.. Hepimizi ''vuran zamanların '' içimizdeki taş ağırlığının dönemi...
Yarınlarına inan Uğur yok artık... Bir karede sıkışmış bir ömür bırakarak çıkıp gitti yer küremizden. Tek bir kare kesitten verdiği pozla gerceğimizi sundu önümüze.
uğur un koyu siyah gozleri öldürmeye inan yuzumuze bakıyor, küçük bedenleri harcayan hıncımıza bakıyor, kirli bir dunyada yalanlara inanmaya bakıyor, vicdanı çürüyen bir halkın fosil kalıtlarına bakıyor..
Kurşunlardan aşırıp mardin taşına işlediği bedeni ile baktığı yerden hala sesleniyor '' beni unutma türkiye '' çünkü buradayım tamda ece ayhan'ın bahsettiği yerde;
"buraya bakın, burada,
bu kara mermerin altında
bir teneffüs daha yaşasaydı,
tabiattan tahtaya kalkacak bir çocuk gömülüdür
devlet dersinde öldürülmüştür
12 yasındaki uğura 13 kursun sıktılar.peki sonuc noldu? 4 polis memuru
nefsi müdafadan dolayı serbest kaldı. bu adaletsiz düzene karsı ister istemz insanda " ben böyle sistemin..." diye bir reflax gelişti af buyrun.yazıklar olsun.gerçekten yazıklar olsun.nasıl huzurla başlarını yastığa koyacaklar,ailelerine cocuklarına ne yüzele bakacaklar cok merak ediyorum.
henüz 12 yaşındayken, "terörist" olduğu gerekçesiyle, yani hiç bir akla ve mantığa sığmayacak bir gerekçeyle, gözü dönmüş yurdum polisleri tarafından açılan ateş sonucu, minik bedenine isabet eden 13 kurşunla hayatını kaybeden çocuk...
polislere ne mi oldu ? bugün itibariyle hepsi aramıza salıverildi...
böyle adalete de böyle düzene de binlerce kez yazıklar olsun !
12 yaşında 15 kurşunla öldürülmüş azılı(!) çocuk terörist. terör ne garip şeysin sen, nerden geldiğin belli olmuyor. kimi zaman devletsin, kimi zaman eşkiya, anlayamadım ki sen ne işsin? ayrıca buna benzer bir olay için (bkz: erdal eren)
halk arasında 13 kurşun davası olarak bilinen olayın en önemli şahsiyeti. onu öldürenlerin başta teröristleri öldürdük diye gururlanması ve daha 12 yaşında bir çocuğun yanına koydukları kalaşnikof marka silahla bunu teyyit etmeye çalışmalara acı vericidir. nihayetinde hangi zihniyetle bunu yaptıkları ve bunu yaparken ne amaçladıkları ortadır. kaos ortamından beslenenlerin uşaklığını yapanlar bu ve bunun gibi olayları hep yapmışlardı zaten sivas'ta, maraş'ta, çorum'dai gazi mahallesinde. diğer taraftan bu olayın mahkemesinin eskişehirde devam etmesi ayrı bir tartışma konusu. benzer şekilde öldürülen gazeteci metin göktepe nin davasıda türkiye de bir çok il dolaşmış ve mahkeme sürüncemede kalmıştır. yapanların yanına kar kalır mı bilinmez ama bu ülkede bu takım olayları yapanların mükafatlandırılırcasına sahiplenilmesi şaşırtıcı!! bir durumdur.
mardinin kızıltepe ilçesinde uğurkaymaza ait bir heykel bulunmaktadır.
(bkz: sivas katliamı)
(bkz: çorum katliamı)
(bkz: maraş katliamı)
(bkz: gazi olayları)
21 kasım 2004 de, mardin'in kızıltepe ilçesinde güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu yaşamını yitiren çocuktur.babasıyla beraber öldürülmüştür.yapılan incelemenin sonunda,12 yaşındaki çocuğun vücuduna 13 mermi isabet ettiği açıklanmıştır.