sabahın erken saatinde kalkıp aynada gördüğüm o berbat yüzümü, çeşmeden akan soğuk suyu yüzüme çarpa-çarpa bir şekle-şemale sokma gayretinin ardından sıra, diş fırçalama ve traş faslına gelir. alışkanlık olmuş işte! önce suratıma traş köpüğünü sürüp sonra dişlerimi fırçalamaya geçerim ki bu süre içerisinde sakallarda biraz yumuşasın. nihayet sıra sakal traşına gelir. musluk açılır, traş bıçağı ıslatılarak traşa başlanır ve her sabah, lavabo süzgecine dökülen suyun 3 oda ilerden duyduğu sesi, onun için adeta bir çalar saat etkisi yaratır. sonra, tüm ahaliyi ayağa kaldıran bir haykırış gelir ardından;
- o musluğun başında bir mandal var! o mandal gerekliyse açıp gereksizse kapamak için yapılmış, açtığın gibi kapatmasını da bileceksin! burkino faso'daki susuz insanları düşün! tasarrufa motive olmana yardımcı olur belki!
babadır... candır... keşke dersin, keşke şimdi de olsa ve 3 oda ilerden her sabah haykırsa, ama nerde! kendisi bu dünyadan göçüp gitmiş fakat beni, miras olarak bıraktığı o takıntıyla yaşamaya mecbur etmiştir. lavabonun süzgecine düşen suyun sesi beni deli eder ve hemen burkino faso'daki susuz insanları düşünmeye başlarım, gözlerim dolar, istemsiz.