mecburen -bir yaşam gerekliliği olarak- sosyallikten uzak * öğrencilerdir bunlar. ne yazık ki sosyal bir ortam yaratabilmek için ilk açabilecekleri mevzuu da tabiki derslerdir.
gece saat 3, ders çalışırken sözlüğe girip bu başlğı gören alıngan tıpçının sayıklamaları:
iyi de ortama girmişsin. sözlük ?... ne yazacam şimdi.. ee tıpçıysam tıpçıyım. sende olaydın, aman bee... boru değil, kınanacak bir hadisemidir ki saklayayım yahuu. millet bilakis takdir etmeli. ama bu takdir edenler daha çok anneannelerdi galiba... niye ben ömrümü çürütmüşüm de havam olmayacak mı yaa... bir de asosyal inek diye üstüne laf yiyeceğim. kim bilecek benim kıymetimi yaaa... anne ... anne... çok yalnızım ben yaa...
takdir edilesi klavuzdur. "adamlar 30 sene okul okuyor bırakın da havasını atsın lan?" felsefesinden yola çıkarak, neyin ne kadar ilgi çekebileceğini anlatan klavuzdur.
tıpta okuyanların bir çoğu yanmış balatayla ve kopmuş kayışla dolaştıklarından ve sosyal hayat yerine ölü götüyle muhatap olduklarından hoş görülmesi gereken durum.
sanılanın aksine bir halta yaramayan bir kılavuzdur kendileri. toplum içerisinde de durum aynıdır. tıpçı (bkz: tıp fakültesinde okuyan öğrenciye tıpçı demek) olduğunuz öğrenildiğinde insanlar size saygıyla değil acıma ve şefkat dolu gözlerle bakmaktadır. tıpçı olmak zor valla..
zorunlu not: Bu entry tıp okuyan yüce insanlara yöneliktir. Tıpçı değilseniz geçiniz. **
Şimdi şöyle bir şey var. Bu tıp Fakültesi denen yer hakikaten zor bir yer. dersler falan bir hayli kasıyor. Ama daha önce 4-5 fakülte bitirmediğim için en zoru diyemem, dememeliyim zaten. Neyse bu zor fakültede acayip ders çalıştığımız için hepimizde bir Allah'ım Neydi günahım duygusu var. Bir de toplumda Tıp a bir saygı var. O zaman tıpta okuduğumuzla övünüp kendimizi rahatlatmanın kime ne zararı var. Gelin tıpçı kardeşler bir olalım teletabi ruhunu yaşatalım.