-lise dönemindeki talihsiz seçimi yüzünden farkınad olmadan tıp fakültesine gelmiş
-ilk sene abuk sabuk dersleri görüp 'kolaymış lan,bitiririm ben bu okulu' diyen
-hemen akabininde 2. sınıfta anatomi,fizyoloji ve histolojinin başlamasıyla 'noluyoruz ya' şeklinde afallayan, fakülteye girdiği için eş-dost-akraba tarafından herşeyi bilmek zorunda olduğu düşünülen, 'kızım şuram ağrıyor,ne ki?' şeklinde sorulara sadece 'teyzecim valla orda latissimus dorsi kası var ama neden ağrırki ben bilemiyorum' şeklinde cevap verebilecek olan
-üçüncü sınıfta hayatından defalarca kez bezen, okula geldiğine pişman olan, bırakmayı düşünen ve fakat girmiş olduğu sınavları hatırladıkça 'emeklerime yazık yahu' deyip devam eden, uykusuz gecelerin ardından girdiği sınavlarda başarılı olamayan, olsa bile gezmeye fırsat bulamadan hemen sonrasında başlayan komiteyle yeniden çalışmaya başlayan, patoloji, farmakoloji gibi derslerin içinde boğulmuş, asosyalleşmeyle mücadele eden
-dördüncü sınıfta hastaneye başlamasıyla yavaştan kendini doktor gibi hissetse de bazı hastaların kendisini adam yerine koymamaları * ve bazılarınınsa fazla doktor yerine koymalarıyla * canından bezen, eş-dost-akraba üçlüsünün daha sık soru(n)larına maruz kalan, hastanede olduğu iin anne ve babası tarafınadn nedense hastanenin sahibi zannedilen **, canından bezen
-beşinci sınıfta 15günde bir staj değiştirmek zorunda kalan, dolayısıyla 15günde bir sınava giren, bir yandan da tus telaşına düştüğü için hangi bölümü yazayım, hangi dersaneye gideyim, ben hiçbir şey bilmiyorum sanki, kazanamıyacağım şeklinde kendi kendini yiyen
-beşi bitirir bitirmez sadece 1 ay tatil yaptıktan sonra internlüğü başlayan ve resmen ayakişlerine bakmakla yükümlü, 3 gün arayla nöbet tutan ve bir yandan da ders çalışmaya çalışan, ailesinden çok hastaları gören, bulduğu yerde uyuyan ve yemek yemeye dahi fırsatı olmadığı için sıklıkla kilo veren, mezun olduğuna sevinemeden tusa çalışmak için 3ay kadar kendini eve kapatacak ve iyi bir yer kazanabilmesi için günde 18 saat kadar çalışması gerekeb, kazanamazsa zorunlu hizmetle doğuya gönderilecek olan, okulu kalmadıysa bile neredeyse yaşlanınca bitiren, arkadaşlarının kendisyle birlikte üniversiteye girip, mezun olup, işe başlayıp evşenmesi sürecini gören ve bu süreçte hep ama hep öğrenci olacak olan insandır.
aynı zamanda bu kişiler sıklıkla kıskanıldıkları için çevre tarafından asosyol, inek, sıkıcı olarak tanımlanırlar, oysa ki tüm tıpçılar aynı değildir. yine bunların bir kısmı genel tıpçı profiline uymaz, ders çalışmayı sevmez, gezer, tozar, arkadaşlarıyla muhabbet eder. tabi bu durumda okul muhtemelen uzar. bu kişiler aynı zamanda çevreye kendilerini anlatmak zorunda kalırlar sık sık. 'ben öyle değilim, evet var öyle insanlar' şeklinde bir kaç açıklamadan sonra bu durumdan da bıkarlar ve kimseye tıpçı olduklarını söylemezler. yeni tanıyıp arkadaşlık kurdukları insanlar sonrasında hangi fakültedesin? sorusuna tıp fakültesi yanıtını alınca hadi ya hiç de tıpçıya benzemiyorsun senle muhabbet etmesi çok eğlenceli şeklinde bir yanıtla karşılaıp artık bir süre sonra bunu da sallamalar.
bu insanlar tüm eğitim dönemleri boyunca diğer fakültelerdeki gibi inek ve gaz sınıf arkadaşlarının da azabına maruz kalırlar. aynı zamanda bir otobüste ya da bir asansorde sırf doktorlar diye herkesin here sorununu dinleme, her sorununun nedenini bilmeye mecbur hissettirilirler. oysaki yoktur öyle bir durum.
bunların tecrübeli olanları tıpta okuduklarını sıklıkla saklar normal hayatlarına devam ederler. **
Mezun olduklarında hiç kimsenin parayla satın alamayacağı hizmetler veren bir mesleğe mensup olacak insanlardır. Bunun için çok emek verirler çok çalışırlar çoğu zaman komite için 3 gün uyumazlar. buna rağmen bir çok hakarete maruz kalırlar inek kendini bir bok sanan vs. Bu hakaretleri yapan insanlar o kadar yüzsüzdür ki başkalarının sağlığını daha iyi hale getirmek için kendi ömürlerini feda eden bu insanlara ne kadar minnet borçlu olduklarını unuturlar. buna rağman tatlı canları azıcık acıdığında bile beş dakka önce hakaret ettikleri insanların karşısına çıkmaya utanmazlar. *
moronlaştırıldığını hissettiğim öğrenci tipi. ilk üç senesi 2. sene biraz zorlanma dışında geyik geçen, 4. sene stajlara başlayıp birkaç staj dışında istediği zaman yan gelip yatabilen, 5. sınıfta sürü psikolojisine uyup tus telaşına ayak uydurduğu taktirde lakayt bir şekilde çalışmaya başlayacak olan öğrencidir. tek deliler gibi çalışması gereken yıl 6. yıldır, diğer yıllardaki azmi, inekliği, hırsı abartıdır, gereksizdir...
ha sınav zamanları sabahlara kadar çalışmasıysa gayet normaldir, özellikle zamanında düzenli çalışmayıp etrafta gezip tozduysa. zaten her bölümde vardır bu sınav öncesi sabahlamaları; iktisatçılarda da, mühendislerde de, matematikçilerde de...*
tıp fakültesinde bir öğrenci, gördüğü bir konuyu bir dahaki seneye klinik derslerinde görecek, sonraki sene staj derslerinde görecek, ondan sonraki sene tekrar görecek tekrar tekrar tekrar...yani bir şeyleri öğrenmek için kendisini hırpalamasına gerek yok, oturmuş düzen zaten ona bir şekilde ögretecek bunları.her ne kadar yanlışlıkları olan bir sistem içerisinde eğitim görülse de, tıp öğrencisi bir şekilde tıp fakültesinde iyice pişip ondan sonra hekimlik hayatına atılır, tabii kendisi adam olmamak için özel olarak çabalamadıgı sürece.
1. sınıftan itibaren çılgınlar gibi ders çalışan, kütüphaneden çıkmayan bir kesim de yok değildir hani. onlarsa kanımca gereksizce bilgileri beyinlerine doldurmaya çalışan fakat ileride o bilgilerin bir çoğunu unutacaklarının farkında olmayan kesimdir. uzmanlığı kazanınca zaten bulundukları bölümle ilgili olanları ayrıntılarıyla öğreneceklerdir, bilmeleri gereken bilgiyi yani. neden böylelerdir, niye böyle yapıyorlardır, niçin bizleri üzüp çancı, nefret edilen tiplere dönüşüyorlardır bir türlü anlamam, anlamayacağım da...
edit: an itibariyle çancı bir arkadaştan eksiyi almış bulunuyorum. kütüphanede bilgisayar var mı ki lan?*
bu insanları hor görmeyiniz. onları görünce naber len topik falan deyin? yaklaşın bakın o kadarda sığır olmadıklarını aralarında efsane adamlar olduğunu (nadirde olsa) göreceksiniz. ama eğer 3. sınıf olduklarını öğrenirseniz onları s.klemeyinn. su anda baska boyuttalar. kafalar nöroloji komitesine kitlenmiş ortalaması da yerlerde sürünuüyor ise sevgililer gununde sevgi amigdalada mı oluşuyodu patron? gibi yaklaşımlarda bulunabilir kafanızı s..kerler. neyse efendim onları sevin sevin o kadarda mal değiller.
kendilerini sessiz sedasız, ezik bi şekilde muayene ettiren; zavallı, egitim hastanesi hastalarına 'cok uysallar maasallah' dien ogrencidir.
(bkz: ayıp ama)
(bkz: ben bunu bugun gordum)