küçük yaştan itibaren içinde bulunmak için hayal üstüne hayal kurduğum fakülte...
öğrenim süresi 6 sene diye geçer resmiyette, inanmayın ! bir sene okul uzatınca, bir de hazırlık okuyunca, tam tamına 8 sene boyunca üniversiteli olarak kalırsınız, bu 8 sene sonunda da "oh bee, nihayet bitirdim, hayalime kavuşuyorum" diyemezsiniz, bu sefer de tus sınavı vardır karşınızda, hayallerinizin önüne hergün yeni bir engel daha çıkmaktadır, hep mesleğinizin iyi yönlerini düşünürsünüz, mezun olduğunuz anı hayal edersiniz, sürekli direnmeye çabalarsınız bu illete, ta ki; liseden bir arkadaşınızı takım elbiseler içinde büyükdere caddesinde görünceye kadar, boğaziçi işletmeden iki sene önce mezun olduğunu duymuşsunuzdur, mesleğini anlatır size, finans minans der ama anlamazsınız, maaşının türkiye şartlarında çok iyi olduğunu duyarsınız, dudak uçuklatırsınız, işte şu plazanın bilmemkaçıncı katında çalışıyorum der, işte o an "ah keşke" dersiniz içinizden, anlatır da anlatır, "ah kafam" dersiniz, "ne yapmışım ben" dersiniz, arkadaşlarınızın hayata atıldığını ve kendi ayakları üstünde durduğunu görünce kahredersiniz, "değer miydi bunca çile" dersiniz, ama geri dönüşü olmayan bir yola girdiğinizin de farkındasınızdır...
sonuçta olan olmuş biten bitmiştir sözlük, şimdi ilk hayalim iki sene sonra mezun olmak, dünya bir gündür o da bugündür diyorum, ben uzun vadeli düşünmüyorum artık !
6 yıl afedersiniz her kurul öncesi(vize final sisteminde de durum benzerdir) haftalarca eşşek gibi çalışan,herkes 4 yılda ne amaca hizmet ettiğpi belirsiz mühendislik ya da ekonomi menşeli bölümlerden mezun olup üzerine bir takım elbiseyi geçirip orada burada rahmi koççuluk oynarken doğu hizmetini tamamlamaya çalışacak insanlarla dolu fakültedir.öss de o puanın yakınından geçememiş geçemediği halde bir kıyak yapılıp fakülteye alındığını varsaysak da hayatta 1 sınıfı bile geçemeyecek insancıkların "ayyh çok havalı bunlar da şekerim" demesini acı acı gülerek karşılarlar genelde.
tıp fakültesinde okuyan kızların havadan burunlarının 5 karış yukarıda olduğu fakültedir.ilk 3 yıl gayet öküz takılırlar,kliniklere çıkınca açılırlar her ne hikmetse,saçlar fönlenir,makyajlar yapılır,giyim tarzı değişir falan..hemen hemen %90 ının intörn olduğundaki tek amacı bir asistan ayarlamaktır..eğer siz de erkek intörnseniz bu duruma çok uyuz olursunuz . sonuçta aynı sıfatla orada bulunursunuz ama gece nöbetinde en kıytırık işler size verilir artist asistan tarafından,diğer arkadaş asistana öyle bir cilve yapar ki,kalkıp bir tane yapıştırasınız gelir her ikisine de.. neyse o da olacak inşallah ..
okumuşsun ama adam olamamışsın cümlesinin birçoğu için geçerli olduğu. çan yapmak için bir birilerinin kuyularının kazıldığı. o da yetmezmiş gibi tus gibi saçma sapan bir sınavada öss gibi 5-6 milyar dersane parası verilen. türkiyede 0 bilim üreten daha doğrusu üretemeyen fakülte. birde asistan olursanız ki tamamen nasıl kazanıp kazanamadığınızı anlayamazsınız sorular o derece saçma , işinize yaramaz, bir gün sonra unutacağınız cinstendir; değil bilimsellik tamamen hocaların ve şeflerin komutasındaki askerden bir farkınız kalmaz. hocalarla iyi diyalog imkansızdır şayet varsa büyük ihtimalle bir çıkar ilişkisi vardır . en az öğrencileri kadar hocalarınında artist olduğu fakültedir tabi istisnalar yok degildir ancak kaideyi bozamayacak hükümdedir.
girmeden evvel, tum doktorların aman evladım yapma etme demelerine aldırmadan buyuk bir hevesle kaydoldugunuz, yıllar gectikce hay bu kafama diye feryat figan dolanmanıza neden olan, hocaların ezmesi yetmiyormus gibi bir de anamnez almaya,hastaları muayene etmeye calısırken hiçbirsey bilmiyormussunuz muamelesi yapan saygıdeger hastalarla muhatap olduran, 6 yıl okuduktan sonra pratisyensizsiniz diye adam yerine konulmamanıza sebep olan, oss ile neredeyse yaklasık ilk on binin girebildigi fakulte grubu. son zamanlara iş garantisi var diye puanlarının yukseldigi asikardir.
kıyısından dönen dişhekimlerinin kaygılı gözlerle ilgileyip şükrettiği ömürden ömür götüren eğitim yuvası. saygı göstermek lazım, bir diğeri için (bkz: hukuk fakültesi) .
yoğun ders temposu yüzünden öğrencilerin sosyal yönlerinin törpülendiği bölüm. bu durum ilk başta sorun oluşturmuyor gibi dursa da iş hayatına atılıp hastalarla karşı karşıya gelindiğinde ciddi sorunlar oluşturuyor. hastalara gerekli önemin verilmemesi, onları sadece hasta olarak görüp insani yönlerinin ihmal edilmesi ve ülkemizde giderek su istimale uğrayan ekonomik tatminsizlik akla ilk gelen örnekler. bunları çoğaltıp olumsuz bir tablo çizmek istemesem bile sorun tüm ağırlığıyla ortada duruyor. burda tüm doktorları bu kategoriye koyduğum şeklinde bir yanlış anlaşılma olmasın.
ama bana göre sorun altı yıllık süreçte tıp fakültesi öğrencilerinin insani yanının görmezden gelinmesi.
yıllardır aklımda sosyal, güleryüzlü, etrafı ile iletişimi mükemmel hatta süperötesi varlıklar olarak hayalimde kurmuştum ben bu bölüm öğrencilerini. ama staja başladığım çapa tıp fakültesi'nin, öğle arasında gittiğim öğrenci yemekhanesinde yemek tabildotuna gömülmüş, önündeki yemeği yemekten aciz tipler olduklarını; bu bölümü okuyan veyahut bu bölümü bitirmiş bünyelerin kendilerini en zeki insanlar olarak görmesine rağmen hala üzerinden elektrik akan çıplak tele dokunmaması gerektiğini öğrenememiş embesillerle dolu olduğunu görünce çok yıkıldım. bir de sadece 10 dolarlık bir parçası yanan güzelim ve pahalı sentrifuj cihazlarını "sen nereden bileceksin bea" diyerek çöpe atıp yenisini aldıran beyin yoksunları da yok değil. halbukisi ben 4 yıl o cihaz üzerine ihtisas yapmışım benden iyi mi bileceksin demek lazım ama zorla bilgi bastıkları beyinleri o kadar nasırlaşmış ki çare etmez. kısacası sadece hastalanınca muhattap olun, onun dışında gereksiz asosyal fabrikasıdır buralar. seri üretimleri de pek bi yavaş sayılmaz.
ne yazık ki bitiren herkese doktor denilen ve eğitim sırasında öğrencilerine hava basıldığını düşündüren fakültedir. kasım kasım kasılan bazı mezunlar ve mesleklerinin amacını unutup, gözlerini para bürüyenler sayesinde insanları doktordan soğutan cinsten mezunları da mevcuttur. ayrıca kesinlikle belirli zaman aralıklarında mezunlarının bilgi ve tecrübeleri kontrol edilmelidir ki yanlış teşhisleri yüzünden hayatını kaybeden insan sayısında artış değil azalma gözlensin.
komite sistemi işliyorsa yazları ağzınıza sıçan, tatili zehir etmesi yetmiyormuş gibi akli dengenizle oynayan bölüm. havası var bilmem ne tamam eyvallah da o kadar eziyet çekerken sokayım havasına afedersin. ha bu yazdığım komitelerini bütünlemeye bırakan arkadaşlar için geçerlidir. herkes bizden değildir.
tıp fakültesine adım atan genç doktor adaylarının hemen hemen hayat hikayeleri ve bu mesleği seçme nedenleri benzerdir. o yüzden öğrencilerin birbirine fazla da anlatacak bir şahanelikleri yoktur. okulun ilk yılında öğrencilerin birbirlerine aşk itirafları alır başını gider. ben bunu uzunca süre kendini öss maratonuna odaklayan bünyenin fışkırması ve coşması olarak nitelemekteyim.
fakültede sayıları az olmakla birlikte kendi idealleri ve hayalleri için çalışan öğrenciler vardır. genelde başarılıdırlar. takdir edilmesi gereken kişilerdir.
diğer büyük bir grup ise ben ve benim gibilerden oluşmaktadır. "birilerini mutlu etme ya da kendilerine verilen evlatlık görevini en iyi şekilde yerine getirme" gibi omuzlarına binen ağırlığın akabinde kendilerini fakültede bulmuşlardır. dersler dışında herşeyle ilgilenirler. siyasetten tarihe kadar uzanan geniş bir yelpazede bilgi sahibi olsalar da kendilerinde en ufak bir doktor olma ışığı görülmez. sineklerin kanatlarından kurbağaların sıçrama yasalarından bahsedebilirler mesela!
bir de dikkatimi celbeden önemli bir konu da potansiyel sigara içen bünyelerin çokluğu!evet, hemen hemen herkes (hepsi demiyorum ya, hemen de yanlış anlmayın!) sigara kullanıcısıdır. ee, bu stresle başka türlü başa çıkılmıyor tabii!
genç diri bir bünye ile başlayıp nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım diye biten ömür törpüsü.
bir daha dünyaya gelsem asla yazmayacağım bölüm.
kıcı kırık bir kaç kişi hocam hocam diyecek diye en güzel 6 yılını zehir etmeye asla değmeyecek fakülte.
özellikle intern lük dönenminin işkence olduğu bir fakülte.Hocası ayrı stres,asistanı acayip,hastası bir garip olan bir fakülte.
Anne ve babaların övünmekten kendini alamadıkları yıllarınızı anında harcayıveren okul. okuması en zor olan okullardan biri. çalışmadan geçmek diye bir kavramla asla yan yana olamazsınız. ya eşek gibi çalışır geçersiniz yada kalırsınız. bu kadar net ve basittir denklem.
işletmelerde fen edebiyatlarda sallayıp gezerlerken siz kazım kazım kazınırsınız. ve okul bitip Allah defettiği bir yerde mecburi hizmete düşersiniz.
işte bu kadar çetrefilli bir fakültedir.
okul biter tus diye bir dert daha başlar kio çok ayrı bir konu.
doktor olanların zannedersem yüzde 80 bir daha doktor olmak istemez yani o kadar berbat bir fakültedir.