öğrencilerinin 1.sınıfta kendilerini prof, 2.sınıfta doç, 3.sınıfta yard.doç, 4. sınıfta asistan zannettikleri, 5. sınıfa geldiklerinde öğrenci olduklarını hatırladıkları 6.sınıfta ve mezun olduktan sonra da aslında bir bok bilmediklerini anladıkları yer...
bazı insanların bilmeden, araştırmadan gittiği ve bu şekilde giden insanların ikinci sınıfa geçmeden sıkıldığı ve çoğunlukla bıraktığı fakültedir...fakat eğer ki öncesinden hazırlanıp araştırırsan, gittiğin yerde başına gelcekleri göze aldıysan ve buna rağmen seve seve gittiysen bilirsin ki orda senden kralı yoktur.
insanların bilerek araştırarak gitse de ikinci sınıfa geçince sıkıldığı fakültedir. Genelde aile baskısıyla veya boğaziçi, bilkent vs. mühendislik kazanamayınca gidilir. Sınav haftalarının komplikasyonu olarak insanın kıçında nasırlar oluşması kaçınılmazdır.
bu fakülte anlatılmaz yaşanır!* öğrencileri insanlardan nefret ederler.nedeni basittir:insanoglu o kadar karmasıktır ki ve bu menem varlıkları konu edinen bir suru anabilim dalı vardır ve bunları tıpcıların g.tüne sokmuslardır.nefret spontan bir sondur.*
girmesi bir dert, okuması bin dert, bitirmesi binbir dert fakültesi...
ankara'da başlayıp, istanbul'da devam ettiğim, hayatımın en güzel 7 senesini verdiğim fakültedir, ama olsun yine de helal olsun, diyesim de gelmiyor, çünkü bir sene daha uzarsa, ki kuvvetle muhtemel, saçlarım beyazlacak, değer mi yani, bence değmez...
velhasıl kelam ne işiniz var kardeşim tıpla mıpla, gidin mühendislik yazın, mimarlık yazın, iktisat miktisat yazın, hayatınızı yaşayın...
üniversitelerin ödeneklerinin en çok buralara ayrıldığı yerlerdir. hele hele rektörünüz tıp fakültesinden malın teki ise siz yıllarca bitmeyen inşaat halindeki binanızla başbaşa kalır, kendi kampüsünüze geçemezsiniz. o derece hakkınızı yer bunlar.
uyuma eylemini ara sıra yapabildiğiniz bir hobi haline getiren fakültedir.* gerçekten sınav dönemleri çok ağır geçer.* bunun haricinde ilerleyen sınıfların nöbetleri vardır ki gerçekten öğrencileri hayattan bezme noktasına getirdiği gözlemlenmiştir.* hatta ve hatta tüm gece nöbette olan öğrencinin sabah derste profesöre kafa tutabildiği görülmüştür.* anlaşıldığı üzere gerçekten bir boşvermişlik havasına sokar bu fakülte adamı.*
özellikle uludag üniversitesi göz önüne alındığında okulluktan önce hastane oluşunun akla gelmesi ve bünyede yaratılan korku, titreme ve sıkıntı. ardından tetkikler, sıralar, çığırtkan hemşireler vs. vs...
ogrencilenin kendilerini fazla zorlamasından dolayı anal fissur olması kuvvetle ihtimaldir. 6 sene okuyunca sanki her boku bilmesi gerektiğini dusunenlerinin cok oldugu memlekette tıp fakültesi ogrencileri ve doktorlar stres altındadır.
-ya yegenim gecen bir agrı kesici içtim alerjim olustu. hangi ilaçtır bu?
-ne bilim amca ya, hersey olabilir nasıl soru bu.
-git bahri bey sunun okuluna da bırakmıs mıdır nedir tıpı lisede mi okuyor orda hala bu. bi sikim bilmiyor bu cocugun nasıl doktor olacan sen?
-pes
hayallerim çalınmadan önce okumayı düşündüğüm bölüm idi. günün birinde birilerinin bişeylerden rahatsız olup, bir süreç başlatması sonucu, lise son sınıfa gelip, dershaneye bile başladıktan sonra sınav sisteminin değişip, ne yaparsan yap, ne olursan ol, bütün hayatının hep bişeylerin eksikliği ile geçeceğini farketmeden önceydi.
her ne kadar 6 sene bu çile çekilmez diye düşünülse de insanı gülmekten kırıp geçiren olaylarla karşılaşabileceğiniz okuldur.
bir tıp öğrencisinden naklen;
--spoiler--
bir gün arkadaşlarla beraber bir hastanın akciğer grafisini inceliyorduk. yanlız röntgen biraz karartılı çıkmıştı. hasta yanımızdayken yanlız bu röntgen tam çıkmamış biraz karartı var yenisini çektirin dediğimizde hastanın insanı kırıp geçiren cevap gelmişti
-- ee. doğrudur zaten akşam çektiler onu. o yüzden biraz karanlık olması normaldir...
--spoiler--