bu arkadaşlarımızın muayene saatinde poliklinik kapısı önlerinde köpekbalığı gibi sekiz çizerek gezinmesine negatif anlamda hastayım ben çok fena. üçü beşi bir araya gelip muhabbet çevirmiyorlar mı bi de... of ki ne offf. o kapıda bir saat bekleyince janjanlı takım elbise ya da file çorap giyerek yaratmaya çalıştıkları karizma uçup gidiyor tabi, o ayrı. sekiz çizerek bir saat diyorum bak! anlıyorum aslında onları da... ama onları anlıyor olmam üstüme sinir getirmelerini engellemiyor ne çare ki. hatunun biri çok güzeldi zati, kıskandım çok. amaaan kesin iç güzelliği yoktur onun da, kesin ööle. güzellik dediğin geçici şey hem. hem zaten... hem... ühühühü.
pazarlamasını yaptığı ilacı doktora yazdırmaya çalışır. doktorlarda kendisine ne kadar çok avanta yedirirse o kadar çok o ilacı yazar. kimse de buna müdahale etmez. doktor yediği avantaya karşılık,yazmak zorunda olduğu içinde hastanın işine yarasın yaramasın ilaçları yazıp yazıp hastaya giydirir.
çalıştığı firmanın ilacının reklamını yaparak, hastalara satılmasını sağlayan, bir anlamda satış sorumlusu/görevlisi elemandır. en önemli özelliği prezentabl bir beyefendi/hanımefendi olmasıdır, evet lan, hepsi böyle artist artist giyinmeli bunların. hani öyle ki tıbbi mümessil görünce hier kommt die sonne diye bağırasın.
açıklık getirecek olursak, şöyle örneklendirebiliriz,
x firması, migren için y diye bir ilaç yapıyor. tıbbi mümessil x firmasına bağlı. efendim migrene kim bakar onu bilmiyorum ben. atıyorum filoloji baksın. çemkirmeyin, biliyorum dilbilim olduğunu hehe. bu mümessil ne yapıyor? diyor ki, "cnms bizim böyle ilacımız var yalarım".
ondan sonra doktoru dövüyor y ilacını vermesi için. doktor "hmm ok" diyor ve gelen hastalara "migren var hocu" diyerek reçeteye y ilacını yazıyor. ahlâklı bir şekilde yapıldığında her anlamda temiz bir meslek yapanı için. şirketinizin ilacının reklamını yapıyorsunuz ve doktorları bunu yazmak için sevk ediyorsunuz.
doktor migren olmadığı halde y ilacını yazıyorsa, siz ona bunun için para veriyorsanız, eczanelere, doktorlara her türlü yavşaklığı yapıyorsanız o sizin karaktersizliğinizdir. bu tip şeyler her meslek alanında olabilir fakat mümessillikte çok daha rahattır. sanırım bu yüzden kötü bir imajı var. fakat her tıbbi mümessili rüşvetçi, yalaka, şerefsiz diye yaftalamak ayıptır, öküzlüktür, danalıktır.
ayrıca bu mümessil denen insan, hayatını iyi ayarlamalıdır. işiniz yaptığınız satışa göre değerlendirilir. yani sizin başınızda patron falan olmaz. siz de oturmazsınız. hastanelerde dolaşırsınız. canınız sıkılır oturur yemek yersiniz falan. tabi bölge müdürü arayıp "nerdesin hocu?" dediğinde yerinizi de söylersiniz efendi gibi.
bu yüzden biraz da kişinin kendisini sıkmasını gerektiren bir iştir bu. ister 8'de kalkıp gidin ister 12'de. istediğiniz saatte eve gelin.
doktorların, eczane kalfalarının ve bilumum şahısların kum torbası niyetiyle kullandığı zavallı insan... ayrıca firmalarının da gözünde bir sinekten değeri olmayan insan... 4 yıllık lisans diploması aldığı halde gereksiz kişilerle uğraşan insan...
Satılık hastalıkların doktora satılmasını sağlamaya çalışan tamamiyle enerjileri emilen, altına araba birazda piyasadan 3-5 yukarı maaş verilip, satış baskısı ile üzerlerine oturulan, geçici (maksimum 1,5 yıl), bir süre sonra yalakalıklığın diz boyu olduğu, insanın kendisinden nasılda ödünler verdiğini anladığı, sağlık sektörü hakkındaki tüm fikirlerin değiştiği, kötü, anlamsız bir pozisyondur.
Enerjiniz bittiğinde, taze mezunlar ile yine bu çark dönmeye devam eder. Siz, sadece gecici bir çarkın dişlisi olduğunuzu istifa dilekçenizden sonra algılarsınız.
hınca hınç dolu sağlık ocağında bugun bir tanesini sallamadı doktor, kapıdan gönderdi. kızcağız boynu bükük elinde kocaman çanta çıktı gitti. zor meslektir bana dışarıdan öyle gözükür. mental olarak güçlü olmanız gerekir. doktor onca yıl okumuşluğunun acısını senden çıkarır, ego tatminini sende yaşar. vahşi ilaç sektörünün doktorların önüne attığı kemiktir tibbi mümessil. yerse...
işini yapmaya çalışan insandır, işi hekimlere çalıştığı firmanın ürettiği ilaçları tanıtmaktır, amacı tanıtmakla sorumlu olduğu ilacın çok yazılmasıdır.
aslolan ilacın tanıtılması, özelliklerinin (etkili, ucuz vs. vs) anlatılması olduğu halde tabi oldukları piyasanın vahşiliği yüzünden etik dışına da kayarlar ama suçlu onlar değildir. piyasa farklı bir piyasadır, bakkala kuruyemiş standı kurmak gibi değildir. ayağı çoktur, üretici, depo, doktor, eczacı, hastane yöneticisi...
her aşamada çıkarlarını onurunun, dürüstlüğünün önüne alanlar bulunur. şaşılası olan bu ayaklar içinde tüccar olmayan hekimlerin -bazılarının- kalemlerini çıkar uğruna satmalarıdır. ne yazık ki ilaç seçiminde bilimsellik, akılcılık, hasta yararı bir kenara itilip iş "kaç kutu yazarsam ne alırım"a dönüştürülür. süreçte anahtar kişi olan hekimin sektörün nimetlerinden pay almayan tek kişi olması hekimlerin aklını çeler, bozar, bu pis işlere bulaşırlar.
tuhaf olan sağlık bakanlığının reçetesiz ilaç alımını yasaklamak, ilaç firmalarının yazılı bilimsel materyal dışında tanıtım malzemesi kullanmalarını yasaklamak gibi basit radikal önlemlerle bu işi bitirebilecekken kurumlarına gönderdiği lalettayn yazılarla bu çıkar ilişkilerini önleme(me) çabasında olması ve gerekli denetimleri yapmamasıdır.
insanın aklına ister istemez bakanlığın da bu çıkar ilişkilerinin içinde olduğu gelmektedir.
tıbbi mümessil sahtekar değildir, etik dışı işler yapıyorsa üstünün baskısı ve kapsama alanı içindekilerin küçük hesaplar içinde olmaya razı olması yüzündendir.
bir türlü gerekli düzenlemeleri yapmayan sağlık bakanlığının son icraati tıbbi mümessillerin mesai saatleri içinde hekimlere ziyaretleri yasaklamasıdır. çalışması böyle engellenen bir başka meslek grubu var mı acaba?
balık baştan kokar'ın örneği bir piyasanın işçileridir, çarka katılmamış bir hekim olarak kolay gelsin diyorum onlara.