arkadaşla dolmuştaydık. yanımda duran 'çocuk' başta dikkatimi hiç çekmemişti. sonradan konuşmalarını dinledikçe üniversiteye başladığını öğrendim. anında gözüm bıyıklarına kaydı. adeta yeni terliyolardı. arkadaşıma gösterdim tabi o da baktı üzüldü. yahu ailelere sesleniyorum o çocuk üniversitede ne yapsın. ezerler onu ya. valla onu eve götürüp bi tas çorba koyasım geldi önüne. anasından ayrılmış yazık ne yapar bu yaban ellerde diye düşünmeden edemedim.
makarna fabrikasına; okulda makarna festivali yapmak istediğini belirtip, sponsorluk rica etmek. akabinde gelen 200 kilo makarnayı evine götürüp, 1 sene afiyetle yemek. *
"o çocuk ben değilim ama ola da bilirdim, çorba ne çorbası?" diyerekten atlama isteği uyandırıyor. zamanında hepimizin yaşadığı anılardır. mesela 2 ay önce kaydolurken bir kez gördüğün yurdun yerini net hatırlayamadığın için servis şoförüne "abi buralarda bi yerde ama yavaş git tam hatırlayamıyorum." demek ve karşılaştıklarınla artık ege bölgesinde yaşamadığını anlamaktır.