öyle deme ruhi su çarpar adamı.
en olmadı neşet ertaş divan sazını belinde kırar.
bir de erkan oğur var ki, pirupak sesiyle içinin camlarını tuzla buz eder; rüzgar alır donarak ölürsün.
arabesk rap akar ama demi kankaaa.bir saniye düşün ben ne yazıyorum.amacım dikkat çekmekse farklı yollar bul.o tezek kokulu dediğin türkülerde savaşlarda dökülen kan var asil sevdalar var.
akp iktidarının temsil ettiği toplumsal çürüme ve yozlaşma elbette kültür hayatındaki kendini gösteriyor. bu başlığı açan yazar örneğinde olduğu gibi, türkülere "itici" diyecek kadar mankurtlaşmış örnekler ortaya çıkıyor.
insanların türküleri kendilerinden güzel,
kendilerinden umutlu,
kendilerinden kederli,
daha uzun ömürlü kendilerinden.
Sevdim insanlardan çok türkülerini.
insansız yaşayabildim
türküsüz hiçbir zaman.
Hiçbir zaman beni aldatmadı türküler de.
Türküleri anladım hangi dilde söylenirse söylensin.
Bu dünyada yiyip içtiklerimin,
gezip tozduklarımın,
görüp işittiklerimin,
dokunduklarımın, anladıklarımın
hiçbiri, hiçbiri,
beni bahtiyar etmedi türküler kadar...
var böyleleri. aydın dersin, bağrına basarsın, festival filmlerini de "perdeden köylünün ayak kokusu geliyor." diyerek eleştirir.
türkü sensin, sen türküsün... ha kendiniz hakkında böyle düşünceleriniz varsa o ayrı.
ayrıca o duyduğun tezek kokusu değil, kışın sobada yakacak, tarlada gübre, evlere süt, lokantalara ettir...
not: 2. ve 3. satırda teklik ve çokluk ikinci şahıs kullanılmıştır. bunlar doğrudan herhangi bir kişiye yöneltilmiş sözler değildir. kim böyle düşünüyorsa üstüna alsın, yazdık işte oraya...
yaşımız küçükken büyüyklerin bize, yaşa başa taşa oturma yavrucuuğum. dedirten cinsten başlık.
6 yaşında ilk billie jean dinleyip thriller albümünü abime aldırtmış biri olarak bunu söylüyorum.
müzğin pekçok çeşidini severek dinleyen biri olarak türkülerimizden daha çok renkli kültürel zenginliği olan bir müzik türünü bilmiyorum.
o kadar çok çeşidi ve sevmiyorum diyen arkadaşların bile kültürünü yansıtabilecek kültürlerini taşıyanları vardır ki, sevmiyorum dediklerine pişman olurlar.
türkü anlatısının modern dünyaya ayak uyduramadığı gerçeğinden ileri gelir. günümüz neslinin içinde bulunduğu egoist ve şekilci , yapmacık ve çıkarcı ruh hali için birşey ifade etmeyen , edebi içeriği zengin de olsa şekil ve anlam güncellememekte ısrar eden insanlarca seslendirilen türkülerin sebep olduğu yadsınamaz gerçektir. velakin türküleri de kendi dünyalarında anlayıp keyif alabilmek mümkündür ama güncel müzik türleri gibi sosyalleşme platformu geniş değildir artık.
sanata dair her tür , revaçta olan trendler dahilinde sevilir. anlamak ve anlamak istemek kendiliğinden olmalıdır modern dünyada. yıllar önce karacoğlan'ın yazdığı şiiri , aşık veysel'in türküsünü anlamak , temsil edenin duygu dünyasına dair kendinde birşeyler bulabilmekle mümkündür.
halk türküsü denince akla tezek kokusu gelmemelidir. her dönemin müziğini o dönemin şartları içinde değerlendirmek ve hatta keyif alabilmek gerekir. 60 larda dünyada protest müziğin rüzgarları eserken 80 lerde pop revaçta olmuştur.
günümüzde bok gibi bir yaşam formu moda olduğu için 'bok müzik' revaçtadır.
gerçek öyküleri anlattığı için çoğu zaman ve gerçekler de çok sevilmediğinden böyle bir yargıya ulaşmak mümkündür. türküler ne kadar iticiyse o kadar duygularınıza yabancısınızdır; ve tabi toplumsal gerçeğinize de.
Türkülere itici diyenlerin büyük çoğunluğu Demet Akalın'dan, Hande Yener'den; rock, metal, caz müzikten bolca nasibini almış fakat türkülerin gerçek sıcaklığından mahrum kalmış kişilerdir. Deli dürtmüş gibi bağırıp elleri havaya kaldırıp saçlarını savurduğunda dinledikleri şey güzel yaptıkları şey doğru oluyor da türkü dinleyince mi itici ve varoş (bunlar çoğaltılır) oluyor bu türküsevmezler bilemedim.