Cinsiyet belirtmemesi zamirlerin, yoksul oldugunu göstermez dilin. Kültür ile alakalıdır bu.
Yani, şey gibi kelimelerin çok kullanılması da türkçenin kelime haznesinin yoksul olmasindan kaynaklanmaz, bilakis sizin kelime haznenizin dar olmasından kaynaklanır.
Günlük kullanılan kelime sayısının azlığından şikayet ediyorsanız kendinizinkini geliştirin. Arkadaşlarınızla konuşurken de kullanın onlar da öğrensinler.
Bugün katıldığım ve şu an devam etmekte olan bir konferansta konuşmacı olan Türkiye bilimler akademisi şeref üyesi değerli hocamızın sözlerinden birkaçını paylaşayım:
- bir gün bir dükkana girdim. Don alıcam, dedim. Kadın sağa sola bakınıp bana döndü, külot demek istediniz herhalde, dedi.
Fransızcam yok bilmiyorum, ben don istiyorum, dedim.
Neymiş efendim kibarlık içinmiş. Don eski Türkçede pantolon anlamında kullanılırdı. Külot ise Fransızca "kü"den gelir ve burada size onun anlamını izah edemem. Külot da "bilmemnecik" demektir.
Nerdeymiş kibarlık? Bunu anlayanınız varsa lütfen benimle de paylaşsın efendim.
Konu Türkçe olunca kullanılan yabancı sözcükler de elbet konuşuldu ve hocamız yabancı sözcük kullanma bahanelerinden birini harika bir şekilde eleştirdi.
Hadi gösteriş meraklısı, boş insan dediğimiz kişiler bir tarafa bari bilgili, bilinçli olanlar bu hataya düşmesinler. Ve en önemlisi çevrelerindekilere, topluma örnek olsunlar.
Türkiye'nin tanınmış bilim adamlarından biri bunu yaparsa, demek ki olması gereken bu diyebilir insanlar içi rahat bir şekilde. Ya da siz aynısını yaparsanız size saygı gösteren çevrenizdekiler de aynı tepkiyi verebilirler.
Balkanlardan japonyaya zor götürür ama yaygın dildir. Bir imparatorluğun esas öğesinin dil oşmasıma rağmen yayılmmış olması da üzücüdür. Öyle sömürmedik vs durumundan değil padişhlar dahi bizzat farsç arapça şiir yazmışlar kendi dillerini korumaya özen göstermemişler maalesef.
bence dünyanın en güzel dili. bunu milliyetçi duygularımdan sıyrılsam bile söylerdim. hayır şimdi; yabancı bir vatandaşın tam randımanlı türkçe öğrenip, hakikaten türkçe dünyanın en güzel diliymiş demesini beklemiyorum ama.
ne bileyim , öz ve öz; şimdilerde gibi yarım yamalak yuvarlayarak değil, düzgün bir türkçeyle insan duygularını daha iyi ifade edebiliyor gibi geliyor bana. bunu türkçe bilmeyen herhangi biri de türkçeyi , bizim kadar konuşarak, bu konuda fikirlerini öğrenmek isterdim. bilmiyorum, ben dilimizi çok seviyorum nedense.
Bir kelimedeki seslerin çeşitli açılardan birbirine uyması hadisesidir. Türkçede iki farklı ses uyumundan söz etmek mümkündür: Kalınlık – incelik uyumu ve düzlük-yuvarlaklık uyumu.
Kalınlık-incelik uyumu(büyük ünlü uyumu): Bu uyum bir kelimedeki seslerin/sesli/ünlü harflerin birbirine olan uyumudur. Türkçede bir kelimedeki seslerin hepsi ya kalın ya da ince olmak zorundadır. Yani bir kelimedeki ilk ses kalın ise kelimenin kökündeki, ekindeki tüm sesler kalın; kelimedeki ilk ses ince ise tüm sesler ince olmak zorundadır.
Köklerle eklerin birleşmesinden doğan kalınlık-incelik uyumsuzluğunda ekler daima köke uymak zorundadır. işte bu sebeple Türkçedeki eklerin kalın ve ince olmak üzere çift şekilleri vardır.
Örneğin: yapar sözcüğü tamamen kalın seslerden "a" oluşmaktadır. Bu kelimeye getirdiğimiz "-idi" ekini bakın kök ne hale getirir: yapar + idi > yapardı. Yani ek kalınlaşır.
o + bir > öbür, bu + ile > böyle, bu + gün> bugün gibi.
Kalınlık incelik uyumu bugüne kadar Türkçenin hemen her döneminde çok sağlam bir şekilde geçerliliğini korumuştur. Bugün de geçerliliğini korumaktadır.
Tabii bu durumun çeşitli istisnaları olabilir: anne, hangi, hani, dahi gibi. Bu kelimeler aslen Türkçe olmalarına rağmen zamanla bu şekle bürünmüşlerdir.
Düzlük-yuvarlaklık uyumu(küçük ünlü uyumu): Bu uyum Türkçenin her döneminde ve her sahasında görülmüş bir uyum değildir. Ancak bugünkü Türkiye Türkçesinde kuvvetle geçerli bir uyumdur.
Düzlük yuvarlaklık uyumu Türkçe seslerin düzlük, yuvarlaklık durumuna göre bir kelimede arka arkaya gelmesidir. Bu uyumun ayrıntılı anlatımı için buraya göz atınız.
2. Uzun ses, şapkalı harf
Türkçe kelimelerde uzun ses yani bizim bildiğimiz mânâda şapkalı kullanım yoktur. Bu sesler Türkçeye girmiş yabancı kelimelerde mevcuttur. Demek ki şapkalı bir harf gördüğümüzde bu kelimenin Türkçe olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
3. "o" ve "ö" sesleri:
Türkçe kelimelerde "o" ve "ö" sesleri sadece ilk hecede bulunur. ilk heceden sonraki hecelerde bulunmaz. Bu kelimeler Türkçe olmayan kelimelerdir.
Köylerde ve kasabalarda "doktor" kelimesine "toktur", "horoz" kelimesine "horuz" dendiğine hepimiz mutlaka şahit olmuşuzdur. işte Türkçenin söyleyiş özelliğinin harika bir tezahürüdür bu. Konuşurken ikinci "o" sesini hemen "u" sesine çevirip daha kolay söylemek isteriz.
4. "f" sesi:
Türkçe kelimelerde "f" sesi yoktur. Bu ses Türkçe kelimelerde ancak tabiat/doğa taklidi bazı kelimelerle aslında v’li olan birkaç kelimede görülür: fısıltı, fırıldak, fosur fosur, üflemek, öfke
5. "j" sesi:
Türkçe kelimelerde "j" sesi yoktur. Bu sesler Türkçeye sonradan girmiş yabancı sözcüklerde vardır. Hatta halk bu sesi "c" sesine çevirerek okumak ister: jandarma(candarma), Japon(capon) gibi.
6. "h" sesi:
Türkçe kelimelerde "h" sesi yoktur. Sadece tabiat taklidi olan kelimelerde görülür.
7. Başta bulunmayan sesler:
Türkçedeki kelimelerin başlarında genellikle c, ğ, l, m, n, r, v, z ve nazal n sesleri bulunmaz. Tabiî bu sesleri Türkçede kelime başlarında bulunmaz diye kestirip atmak doğru değildir. Belli başlı istisnaları vardır. Ancak çoğunlukla başta bulunmazlar.
8. Sonra bulunmayan sesler:
Türkçe kelimelerde sonda b, c, d, g ve ğ sesleri bulunmaz.
9. Başta çift sessiz bulunmaması:
Türkçe kelimelerde ve hecelerde kelime ve hece başında çift sessiz harf bulunmaz. Grup, traş, tren gibi.
10. iki seslinin yan yana bulunmaması:
Türkçe kelimelerde iki sesli harf bazı istisnaların dışında yanyana bulunmaz. Genelde iki ses arasındaki bir sessiz harfin düşmesinden dolayı bu istisnalar oluşmaktadır. Yoksa bunun dışında Türkçede iki sesli harf yanyana bulunmaz.
dünyanın en duru, dil bilgisi açısından en sağlam, en köklü dillerinden biridir. Yozlaşmasına müsaade etmeyelim. Sahip çıkalım. Türk dili türk medeniyetinin özüdür. Dil biterse medeniyet biter.