Edebiyatı insanı ayar eden dil... ama onu konuşabilmek ayrıcalıktır...
diğer dillerden farkı, hemen her şekilde konula bilmesidir.
mesela devrik cümle kurarsak bile yadırganmadan anlaşırız,
anlaşırız devrik cümle kursak bile yadırganmadan...
ve en önemlisi, kafadan laf türetme olayı... mesela buluşmaya arkadaşın geç geliyor 30 dakika gibi falan;
-abi nerdesin ya?
-abi trafik...
-ağaç olduk lan burda...
evet "ağaç olmak" vardır ama öfkeden dolayı mesela karşıdaki binayı göstermek ve o anın heycanıyla şu cümleyi kurmak da hemen hemen "ağaç olmak" kadar anlayışla karşılanır ve bekletilen kişinin size sövmek üzere olduğunu iyi açıklar...
"türk milletindenim diyen insanlar her şeyden önce ve mutlaka türkçe konuşmalıdır."
mustafa kemal atatürk
dil bir ülkenin toprakla beraber gelen ilk varlığı ve hazinesidir. ülkelerin benzer ekonomi politikaları, benzer politikacıları, benzer dükkanları olabilir ancak sahip olduğu topraklar ve sahip olduğu dil kendine özgüdür. iste bu nedenle dil ve vatan toprağı o ülkenin vatandaşları için namustur. henüz yeni kurulmuş, henüz yeni bağımsızlığını ele almış daha düne kadar kendi dili olmayan, kendi hür iradesi olmayan bir millet, hiçbir yabancı dilden eksik kalmayan, çağdaş ve bilimsel bir dile sahip oluyor. ne büyük lütuftur bu!
ancak günümüze geldiğimiz vakit görüyoruz ki türkçe hem büyük bir yozlaşma içine girmiş bulunmakta hem de bazı etnik diller tarafından eş görülmekte. bir ülkenin tek dili, tek bayrağı olur. her birey kendi geçmişi ya da kendi geleceği ile ilgili istediği dili öğrenebilir istediği dili istediği gibi konuşabilir ancak yaşadığı devlet hangisi işe onun dilini öğrenmek zorundadır. bu bir vatandaşlık görevlerinden biridir. herkes farklı bir dil öğrenip sonra bununla ilgili devletten yaptırım bekleyemez.
türkiye'nin doğuşunda yoğun olarak geçmişten gelen dil : kürtçe. bu dilin kullanılması hiçbir zaman yasaklanmamıştır. resmi olarak olmasa da mahalle baskısı olarak yasaklandı lugatları artık çok komik ve demogoji içermekten öteye gitmemektedir. türkiye cumhuriyeti vatandaşı olarak birer türk iseniz, bu topraklar içinde başka hangi dili bilirseniz bilin konuşmanız ve anlamanız gereken dil türkçe'dır. bunu a'si b'si yoktur, olamazda.
her aile, her topluluk kendi kültürüne, geçmişine, farklılıklarına sahip olabilir. bunlar o ülkenin kendi zenginlikleriyle bütünleşip bir harman halını aldığında zaten o ülkenin güzelliği ortaya çıkar. bir ülkede sadece tek tip insan yapışı olabilir mi hiç? fakat bu farklılıkları günü geldiğinde kendi lehlerine avantaj olarak kullanmaya çalışıp, insanları bu farklılıklarla bölmeye çalıştığınız vakit, bu farklılıklara antipati ile yaklaşılması kadar doğal bir durum yoktur.
türkçe bilmek her vatandaşın görevi olduğu gibi elbette türkçe'yi öğretmekte devletin işidir. ancak türkiye'nin neresinde olursa olsun ayağına kadar gelen ve tek amacı oradaki çocukları eğitmek, onları ileriye umutla bakabilen, özgür bireyler yapmak olan gencecik öğretmenleri kalleşçe bir avuç şerefsize satmak ve daha sonra da kalkıp devlet bize eğitim versin demek, bu bölgeye öğretmenler gelmek istemiyor diye öğretmenleri suçlamaya çalışmak bilinçsizliğin, cahilliğin ve kendini bilmezliğin ta kendisidir!ayağına kadar gelen öğretmeni öldürmezsen eğer ve oraya öğretmen gelmezse ondan sonra senin nerede bu öğretmenler demeye hakkin olur ancak!
türkçe bu ülkenin tek dilidir. ne kadar yozlaştırılmaya çalışılsada bunlar modern hayatın getirileri olarak gelip geçici unsurlardır dikkat edildikten sonra. bugün yapılan deformasyon yarın temizlenebilir. her dil her ülkede deforme edilmektedir.
türkçeyi doğru öğrenip doğru şekilde kullanmak herkesin kendisinin yapması gereken ilk görevlerden biridir.
biricik güzel dilimizdir öncelikle. özellikle de deyim ve atasözlerine hasta olmamak mümkün değil. lakin merakımı celbeden bir konu var öteden beri ki, şöyle bir durumdur: ingilizcedeki miss - mrs ,fransızcadaki madam -matmazel, almancadaki frau - fraulein ayrımı bizde yok. peki niye onlarda var, ya da niçin bizde yok? muhtemelen gerek de yoktur veya toplumların kültürleriyle ilgili olarak evrilmiş bir durumdur. ne bileyim, bir dilbilimciye danışmak gerek galiba.
Yazılı metinleri,sözlü ürünleri,deyim ve atasözü varlığıyla göz kamaştıran muazzam dil.
Fakat böyle demekle olmuyor işte Türkçenin yaşaması,gelişmesi,güzelleşmesi!
Dil bir milletin ortak varlığı ve kültür mirası olduğuna ve o dil kimsenin babasının malı olmadığına göre hiç kimse anadilini bozmamalıdır,onu doğru-düzgün kullanmalıdır değil mi! Buna cevabımız "evet" olsa da yazarken,konuşurken nasıl bir Türkçe kullanıyoruz? işte sorun burda!
Türkçemiz göz göre göre yozlaşıyor,onu kullananların umrunda olmadan kan kaybediyor her geçen gün! Kazılmış mezarına doğru sitemli adımlarla ilerliyor,onu def(n) etmek için bekleşiyor dil bezirganları!
Kısa mesajlarla,msn iletileriyle birer çivi daha çakılıyor Türkçenin tabutuna!
Aynı kentin köylerinde bile değişik ağızlarla Türkçe konuşulmasına kimsenin bir şey dediği yok,dil jandarmalığı yapmak değil Türkçe sevdalılarının amacı.
Ortak yazı dilimizi ne kadar koruyabiliyoruz sorun bu!...Bu kadar kayıtsız kalmaya mecbur değiliz,Türkçesi varken yabancı kökenli bir sözcükleri kullanmamaya çabalayarak işe başlayabiliriz.
Ne dersiniz?
+ türkçe konuşan ingiliz gazeteci
- türkçe konuşan türk vatandaşı
+ merhabalar efendim, günaydın .
- aleyküm selam buyur .
+ arzu ederseniz, sizinle röportaj yapmak istiyoruz. bi kaç soru soracağız türkçe ile ilgili .
- tabi buyur ne demek .
+ türkçede 'şey' diye bir kelime olmsaydı hangi kelimeyi kullanırdınız .
- eee kemm kümm .. başka 'birşey' bulurduk herhalde .
binlerce yıllık geçmişi olan, dünyada lehçe ve dil ailesi uzantıları ile 200 milyondan fazla konuşulan, oktay sinanoğlu'nun da dediği gibi dandirik ingilizceden daha büyük geçmişi olan ve bilim, tıp alanında en kullanısı dildir.
bu yüzden bu güzel dili 300-500 yıllık geçmişi olan ingilizce veya hiçbir geçmişi olmayan kürtçe denen dilimsi ile kıyas etmek en büyük adiliktir, nankörlüktür.
ekleme: lan zavallı insan bunun nesini eksiliyorsun. sana batan ne. hem türkiyede yaşa, hem türkçe konuş; türkçe hakkında birşey yazılınca kudur eksi at.
allah sizin belanızı versin, ne diyim ki.
müftüoğlu ahmed hikmet tarafından, tek heceli fiil köklerinin zenginliği sebebi ile, askerlik için elverişli olduğu iddia edilmiş bulunan dil. tek heceli fiil köklerinin kesin ve keskin oluşlarının yanında, türkçe'de fiilin en yalın halinin emir kipine tahsis edilmiş bulunması da bu dille komut vermeyi kolaylaştırmaktadır. halbuki sözgelimi arapça'da fiilin en yalın şekli, tekil erkek 3. şahıs geçmiş zaman haber bildirimini ifade eder. misal verecek olursak yazmak manasına gelen fiilin en yalın hali arapça'da "o erkek yazdı" demeye gelirken türkçe'de 2. şahsa yazma emri vermek için kullanılır. yaşadıkları hırçın iklim kadar, yoğun nüfusları ile kendilerini kuşatan düşmanları tarafından da zorlanan ve teşkilatlı bir hayat sürdürmek mecburiyetinde kalan orta asya türkleri için, böyle "askerî" bir dil muhtemelen bir nimet olmuştur. bununla birlikte güzel dilimiz aynı noktada çakılıp kalmamış ve milletimiz yerleşik hayat düzenine geçerken onu, münasebette bulunduğu medeniyetlerin dillerinden aldığı mefhum ve kelimelerle zenginleştirmiştir. yine de yabancı dillerden alınan isimlerin aynen kullanılabilmesine mukabil, türkçe'de yabancı kökenli fiillerin daima bir yardımcı fiil ile veya -la/ -le eki ile birlikte kullanılmasının kesin bir kaide oluşu, türkçe'nin fiiller bakımından hassas olduğu şeklinde yorumlanabilecek, dikkate değer bir husustur.