niyet o yönde olduktan sonra istisnasız yargı taşıyan her cümle felsefiktir, ne kadar basit görünümlü olursa olsun. hele türkçe sadece tek bir kelime ile cümle oluşturabilen bir dil olduğu için felsefe adına ilginç başlangıç noktaları yaratır.
gelgelelim yargı taşımak, yani özne, niyet ve zaman sahibi olmak zorundadır. mesela "git" emir söylemi bu özellikleri taşımaz. ancak "gittim" denilince iş değişir, felsefe başlar:
gittim.
ne felsefik yanı olabilir bu kadar basit bir cümlenin? bir sürü soru sordurduğu için var; hem de "nereye gittin", "nasıl gittin" gibi nesne arayan dilbilgisi öğe avcılığından değil, varoluşa, bireye, eyleme dair milyon tane hazine çıkarabilecek sağlam sorgulamalara izin verdiği için var.
bir yaklaşım: "gittiğinin bitmesi ve bunu geçmişte tamamladığını, artık eylemin devam etmediğini sana söyleten sebep nedir? mesela neden "vardım" değil de gittim? birey olarak mekan ile kurduğun ilişkisellik çıkış/varış noktana göre mi yoksa sürecin yani gitme eyleminin, yolun nihayetlenmesi ile mi şekilleniyor?"
bu şimdilik temel analitik biçimlendirme aşamasından ufak bir kesit. yani henüz ham çamuru yığdık düşünce heykelinin kabasını attık, daha detaya girmedik bile. öznenin hem eylemi dillendiren ve aynı zamanda eyleyenin kendisi olmasından kaynaklanabilecek tasvir/tesbit sorununa girmedik bile...
bu konulara girmeyiz, giremeyiz de zaten. türkçe yetersiz olduğundan mı? daha ziyade muhatabımız "oralı" olmadığından, "ora"ya henüz "varma"dığından, "gitme"diğinden...