"alt yazıyı mı takip edeyim, filmi mi izleyeyim" derdine son veren uygulamadır. çoğu zaman özenli yapılmıyor ama... misal; dün izlenilen bir filmde gayet resmi bir ortamda, gayet resmi bir bayandan "everything's perfect" in çevirisini dublajda "işler tıkırında" şeklinde duymak...
turkce'nin dil yapısı ingilizce, almanca ve fransızca ile tamamen farklı olmasına ragmen sinema sektorunde cok basarılı sekilde uygulanır ve bu konuda dublajcılarımız asmıstır. zira bu dillerde fiil cumlenin basındayken, turkce'de sondadır. yabancı dillerde dil yapısı geregi karakter cumleye basladıgında fiili yani yapmak istedigini once soyler, ve mimikleri de buna gore degisir, belki duraklar, daha sonra nasıl ne zaman ve kiminle yapacagını belirtir.. ancak cumle turkceye cevrilirken, dil bilgisi geregi once nerede, ne zaman, kimle, daha sonra "ne" yapılacagı soylenmek zorundadır. yani ingilizce filme almanca veya fransızca dublaj yapmaktan cok daha zordur turkce dublaj. ancak tum bu zorluklara ragmen iyi kotarılmaktadır.
bazen şaşırtır bu türkçe dublaj olayı. çünkü, orjinal filminden bile çok daha iyi bir iş çıkarırlar. misal, yüzüklerin efendisi. * karayip korsanların'da da iyidir. bazı filmlerde sanatçılarımız gerçekten sınırları zorlayabiliyorlar, bazen de gerçekten diplerde kendilerine yer ayırıyorlar.
Sanıldığının aksine,asıl dublaj sanatçılarının bas bas feryat ettiği,piyasası yerlerde sürünendir.Başrolü seslendiren dublaj sanatçısına,100 ile 200 lira arası bir miktar verilmesi,neden yerlerde süründüğünün göstergesidir.Bunun yanında çok iyi dublaj sanatçılarımızda yok değildir.
(bkz: yekta kopan)
(bkz: boğaçhan sözmen) (bkz: Berrak Kuş)
bazı filmlerde türkçe dublajlar çok kötü oluyor. özellikle sesi çok tanınmış birinin sesi ise. örneğin dün akşam izlediğim sihirli oyuncakçı adında bir film çocuklara çok hitab edeceği düşünülerek sesleri iyi tanıdığımız haluk bilginer ve özgü namal seslendirmiş. hayatımda izlediğim daha doğrusu izleyemediğim en kotü seslendimeydi. kulagınız sesin sahibinin başkası olduğunu bilince filmi de izleyemiyorsunuz.
filmlerde sırf edepli olsun diye orjinal olarak çevirilmediği dublajlardır-çok edepli dinli imanlı mütevazi milletiz ya-ulan bebeklere ilk olarak küfür öğreten bir toplumuz biz be!... neyse, şöyle ki yabancılar kelime başına fuck derler. ama biz onların bu laflarını lanet olsun diye çeviririz:
what the fuck are you doing here?! = lanet olsun ne yapıyorsun burada?!
fuck you!! = kahretsin!!
sonra yabancılar edepli insanlar bilinir, sen yolda amına koyum dersin edepsiz olursun. tamam doğru edepsizsindir de itiraz etmiyorum ama sanki dünyanın en ayı adamı gibi davranırlar sana. halbuki yabancı ünlüler film galalarında bile fuck fuck mother fucker konuşur dururlar bizimkiler yine dublaj yapar: hey sen lanet olası, diye.. onları hahayyy diye izler bizim küfürlerimize surat asarız. ulan şu orjinal yapılmayan türkçe dublaj, bizi bizden soğutuyor bea.
biri bir ara espri yapmıştı kimdi bilmiyorum, demişti ki: "yozlaştık. küfürlerimizi bile yabancılara uyduruyoruz. kırmızı ışıkta geçmeye çalışan minibüs şoförüne çarpmaktan son anda kurtulan bir başka sürücü camını açıp şöyle bağırıyor: 'kahretsin!'"
işte böyle bir şey..
animasyon filmleri en başarılarındandır. türkler animasyon filmlerinde ki dublajla çok iyiler; hatta türkler bu işi yabancılardan da iyi yapıyor. animasyon filmleri haricinde pek de iyi oldukları söylenemez. ammavelakin animasyon filmlerinin hakkından geliyorlar, bu da bir başarı, tebrik etmek lazım.
(bkz: yiğidi öldür hakkını yeme)
insani filmden sogutur bildigin. merak ediyorum bu dublajlarin hepsini hep ayni kisiler mi seslendiriyor. cunku ses tonu butun dublajlarda ayni gibi. ayrica neden isitme engelliler icin cekilmis gibi dura dura konsurlar anlamam. ozetle berbattir.
bazı filmlerden daha çok etkilenmenizi sağlar. filmlere ayrı bir hava kattığı oluyor. mesela alt yazılı izlediğimde okadarda etkilenmeyecekmişim hissi verdirir.
(bkz: fight club)
(bkz: shawshank redemption)
(bkz: the lord of the rings)
(bkz: lord of war)
vs.
sovyet ekolünü ve fransızlar'ın yaptıklarını görmeyenlerin türkler'in yaptıklarına bok attıkları konu.
eğitimini almış biri olarak standartların giderek düştüğünü ama gene de dünyanın en iyileri arasında olduğunu söyleyebilirim.
amerikanca bir animasyon filminde ilk yapılan iş seslendirmedir. bu sayede çizimler daha sonra seslendirenin ağzına uydurulur.
oysa türkiye'de çok daha zordur iş. sizinkiyle ilgisi olmayan tümce yapısı ve vurguları olan bir dili ve o dildeki gönderme, şaka gibi şeyleri izleyiciye kusursuz şekilde aktarmak gerekmektedir.
işinin ehli çevirmenler ve seslendirme sanatçılarınca yapıldığında filmi vezir eder.
tersi ise rezil.