Tarihte Türkler coğrafi olarak çok zor şartların yaşandığı bir ortamda dünyaya geldiler. Bu şartlar onları önce Avcı sonra asker yaptı. Göçebe olmaları mobil olmalarını getirdi. Bu mobil olma durumu at ve atlı araba konusunda bir üstünlük ile geldi.
Bugün bakıyoruz hangi konuda kimden ne kadar üstünüz. 2000 de mi neydi uefa kupasını mı almıştık.
Zor durumdayken her türlü zorluğu aşıp rahata erişince, o rahatın kıymetini bilmeyip yeniden zor duruma düşmek ve yeniden her zorluğu aşmak ve yeniden rahata ulaşmak...
Kısır döngü. Türklerin kıymet bilmemesini tarihe baktığımızda görebiliyoruz.
Küfretmek derim ben. bir eylemi her türlü boyut çevre ve koşullarda akıllara ziyan beyin yakan bir üslupla karşıdaki insana sadece aktarmayıp o duyguyu yaşatmak iliklerine kadar hissettirmek. adeta sanattır efenim bu
çoğu insanın tersine alpertunna (bkz: kendinden üçüncül kişi olarak söz etmek) türk ulusunun ve devletinin sayılsal bilim ve teknolojideki üstünlüğünün sözel bilimlerden çok olduğunu düşünür.
çatır çatır otomobil üretebiliyoruz. daha genç sayılacak bir ordusal endüstriye karşın yeterince iyi işler başarabilen firmalarımız var. doktorluğumuz iyi, baya iyi.
ancak çatır çatır roman yazamıyoruz, bu alanda da genç bir topluluğumuz olmasına karşın sosyal bilimlerde sayısal bilimlerde olduğu gibi iki çarpı iki dört etmiyor, üzgünüm. bir suç ve ceza yazabilmemiz için daha geçmesi gereken yıllar var. bir erkek ve bir dişinin "uygar koşullarda, serbestçe" tanışıp-anlaşabilmesi için aşılması gereken bariyerler var. sanatsal ve ağır duygusal filmlerde gördüğümüz "ağdalı, elit, seçkin" bir türkçe ile sokaklarda birbirimizle anlaşmamız için daha çok vakıt geçmesi gerekiyor.
anlayacağınız, birine "adınızı bağışlar mısınız?" dendiğinde bön bön bakmaması için geçmesi gereken süre, uzun.
herşeyi bilmek. bizim kadar herşeyden anlayan herşey hakkında bilgi sahibi olan her konuda profesör olan başka bir topluluk yok. biz herşeyi biliyoruz amk.