bulundugum bolgede yilda 3000'e yakin fuar olur. aralarinda bayiliigimiz olanlar, araciligini yaptigimiz firmalar da var. bunlara katilan turk firmalari nezaketen, is icin ofise ugrarlar. en son, gulf food fuarina gelen bir gida firmasina siparis verdik, sozlesme taslagi hazirladik. akreditifi acilacak.sabah afyonum patlamamis, gecen haftaki anlasma metni elinde bizim hint'li eleman geldi.
anlatiyor bir seyler. yok "bu adamlar yanlis soylemis, yazilanlar farkliymis, hep boyle oluyormus." kardesim bi sus, kafam kazan gibi olmus zaten. yok, allah'in hintli'si demedigini birakmiyor turk'lere. 'otur" dedim, "anlat bakalim nedir derdin." basladi anlatmaya. toplantida konustuklarimizla sozlesme metni uymuyormus, turk firmalari hep ayni problemi cikariyormus, nasil firmaymis bunlar duzgun adam calistirmiyorlarmis, bu turkiye'de duzgun ingilizce bilen adam yokmuymus... ulan herif inceden degil, aleni geciriyor bize. bu adamin isi resmi yazisma ve sozlesmeleri yapmak, burokratik yazismalari halletmek. adam arapca, farsca, ingilizce'yi resmi yazisma yapacak kadar iyi biliyor. haricten kendi memleketinin s.kimden dillerinden 2-3 tane daha biliyor. doktor, ogretmen.. bir suru ozelligi var sifatini s.ktigimin i.nesinin. 50 yasinda, 25 yasinda karisi var. vizesi bizde oldugu icin biliyorum. "senin isin ne, duzelt, mutabakat sagla adamlarla" dedim. bu hala duzgun adam yok, kotu ingilizce konusuyorlar diye soyleniyor. kan beynime sicradi. "evet, kotu konusuruz ingilizceyi, cunku ingilizler gelip anamizi s.kmedi bizim. somurge yapmadi. fransizca'yi da kotu konusuruz. validelerimizin onlarla da munasebeti olmadi. adam bir cumle icinde zaman belirtmeyi unutmus olabilir. s.ktigimin faresi, duzelt. isin ne?" diye basladim sinkafa. cikti, dogru benim ortagin yanina gitti. beni sikayet ediyor i.ne. 1 saate kalmaz kovucam, vizesini de iptal edecegim. bunlardan burda cok var nasil olsa.
eğitim sisteminde 4. sınıftan itibaren başlamasına rağmen yıllar yılı öğrenilemeyen ingilizcedir. en büyük sebebi her sene, kalınan yerden devam etmek yerine, en baştan, "what is your name" seviyesinden alınmasıdır. o yüzden üniversiteye gelene kadar (o da bazılarında) türkler adam akıllı ingilizce öğrenemezler.
-my name is ahmet
-what is your name
-how old are you
-how are you
-green, yellow, red, black, white, blue
-angel, dark, sad, love, heart, hot, fly...
kalıpları ve kelimelerinin ötesine çok az çıkabiliriz biz milletçek o yüzden.
beden eğitimi öğretmeninin ingilizce derslerine girdiği öğretim sisteminde kaçınılmaz sondur. herşeye rağmen, ingilizceyi fransızlardan iyi konuşuyoruz. *
evet, iyi bilenler sömürge olduklarından ya da sömürge bile olamadıklarından dolayı zoraki yoldan öğrenmişlerdir.ancak bizim gibi sömürge olmamış kısacası ingilizce ile fransızca ile v.s. dayatma yoluyla ilişkisi olmamış milletler de kendi aksanlarından kopamayarak anlatırlar meramlarını.
örneğin bir polonyalı arkadaşım szcbtkl'yi environment kelimesine katmayı başarırken, italyan olan ise adınızı sorduğunda la gazetta della sport dedi sanırsınız.
demem o ki, dayatılmamış ve çook sonradan öğrenilen bir dilde aksaklıkların olması gayet olağandır. çok iyi bilenlerimiz yok mu? o da cabası...