Bu konuda pek fazla birşey bildiğimiz söylenemez. Çünkü Türklerin müslüman oluşuyla ilgili olarak ne okullarda, ne tarih kitaplarında ayrıntılı bilgi verilir. Verilen bilgilerden ise sanki islam'ı duyan-dinleyen Türklerin akın akın müslüman oldukları ima edilir. Bu gerçek değildir. Gerçeğin bilinmesi istenmez.
Bakın Diyanet bu konuda ne diyor:
Türklerin islâm dinine girmesi, Türk milletinin tarihinde bir dönüm noktası olmuş, müslümanlık için hayırlı sonuçlar doğurmuştur.
Türkler, islâm dinini hiç bir zorlama olmadan kendi istekleri ile kabul etmiştir. Bunun başlıca sebepleri şunlardır:
1) islâm dini ve islâm medeniyetinin üstünlüğü.
2) islâma girmeden önce Türklerin eski dini inançlarının islâm inancına yakın olması ve islâmın getirdiği üstün prensiplerin Türk milletinin ruhuna ve manevi yapısına uygun düşmesi.
" Hiç bir zorlama olmadan " ifadesi büyük bir yalandır. Bunu aşağıdaki dökümanı sabırla sonuna kadar okuyabildiğinizde göreceksiniz.
Türkçü Turancı çizgide siyaset yapanların ise bu konuda gerçeği gizlemeleri çok ilginçtir. Hem Türkçü geçinip hem de Türklerin tarihinde uğradıkları en büyük vahşet ve katliamdan bahsetmemelerine anlam vermek mümkün değildir.
Aşağıdaki bilgilerin tamamı islami kaynaklardan, Taberi ve Zekeriya Kitapçı gibi islami tarihçi ve yazarlardan alınarak düzenlenmiştir.
Türklerin kılıç zoruyla Müslümanlaştırılmaları ile ilgili 670li tarihlere dayanan bilgiler maalesef okullarda bizlere hiçbir zaman verilmemiş, verilen bilgiler ise, Türklerin Müslümanlığa geçişleri kendi istekleri ile olmuş gibi gösterilerek, 740lara kadar ki tarih atlanarak verilmiştir.
islam''ın Türklere zorla kabul ettirilmeleri ile ilgili 670lerden başlayarak 740lara kadar uzanan tarihin bize okullarda anlatılmamasının nedenlerini, bu kısa tarihi öğrenince biraz daha anlamak mümkün olabilecektir. Şimdi, bu atlanan 70 senelik tarihe bir göz atalım..
Arapların Türklere ilk Saldırıları
Seyhun ve Ceyhun nehirleri arasında bulunan bölge tarihi ipek yolu üzerindedir.. Türk beylikleri, bu bölgedeki, Buhara, Semerkant, Talkan, Baykent gibi şehirlerde yerleşmiş yaşıyorlar, deri imal ediyor ve pamukdan kağıt üreterek bunları satıyor ve iyi de para kazanıyorlardı.. Bu üretimlerinin yanı sıra altın madenleri çalıştırıyorlardı..Özellikle adı zengin şehir manasına gelen, Semerkantın zenginliğinin o devirde dillere destan olduğu söylenir. Bu zenginlik öteden beri talancı Arapların iştahını kabartıyorduysa da, Türklerden çekiniyorlar ve araya sınır olarak koydukları Ceyhun nehrini geçmeye pek cesaret edemiyorlardı.. Çünkü daha önce Halife Osman zamanında, Muhammed bin Cerir komutasındaki Araplar islamı yayma bahanesiyle oraları talan etmek için 2700 kişilik bir ordu ile Ferganeye kadar girdiyse de Türkler tarafından yok edilmişlerdi.. Ancak daha sonraları Muaviye tarafından, Ceyhun nehrinin altında kalan Horasanın tamamıyla işgal edilmesi ile o bölgede ilk Araplaştırma ve islamlaştırma girişimleri başlamış oldu..
Buhara''nın Talan Edilmesi
Horasanın kendileri tarafından tamamen işgal edilmesinden cesaret alan Araplar, Muaviyenin ilk Horasan valisi olan, Ubeydullah bin Ziyad 673 yılında bu sefer ilkinden çok daha kalabalık 24.000 kişilik bir ordu ile Ceyhun nehrini geçerek Kibac Hatun yönetimindeki Buharayı kuşatır. Kibac Hatun diğer Türk beyliklerinden yardım isterse de bu yardım kendisine gelmez ve Araplar verdikleri kayıplardan dolayı Buharayı işgal edemezlerse de tam anlamıyla talan ederler.. Daha sonra, Muaviyenin ikinci Horasan Valisi, Halife Osmanın oğlu Saidde Buharaya saldırmaya hazırlanır. Kendisine diğer Türk Beyliklerinden yardım gelmeyeceğini anlayan Kibac Hatun, Saidle anlaşma yapmak zorunda kalır. Bu anlaşmaya göre, Kibac Hatun, Saide diğer Türk Beyliklerine yapacağı saldırılarda önüne çıkmayacağına dair güvence ve bu güvencenin teminatı olarak da Buharadaki Türk asilzadelerinden rehinler verir. ( Bu sayı kimi tarihçilere göre 50 kimine göre de 80 dir. ) Bu anlaşmanın verdiği rahatlıkla Said, zenginliğini öteden beri duyduğu Semerkanta saldırır.. Semerkantı baştan aşağı talan eder ve topladığı binlerce Türk gencini, köle pazarlarında satmak için Horasana getirir.. Said daha sonra Kibac Hatundan aldığı 80 kadar rehine tarafından bir punduna getirilmiş ve hançerlenerek öldürülmüştü....( Saidi öldürdükten sonra dağa kaçmayı başaran rehinlerin orada açlıktan öldüğü söylenir ) Saidden sonra, Horasan Valisi Salim bin Ziyad olur. Horasanda Muaviyenin oğlu Yezide bağlıdır.. Ziyadda ayni şekilde 680 yılında Türkleri islamlaştırmak ve şehirlerini talan etmek için saldırır fakat püskürtülerek geri çekilirler.. Bu sefer, kendi orduları Türkler tarafından talan edilerek silahları alınır.. Daha sonra Araplar daha güçlü bir orduyla tekrar saldırır ve Türkleri gene talan ederler. Bu talandan her Arap 2400 dirhem alır.. ( Bir kölenin satış fiyatı 300 ile 500 dirhem arasında olduğu düşünülürse, bu durumda aldıkları ganimet adam başına 7 veya 8 köleye eş değerdedir..)
Haccac ve Rutbil
islamda ilk asimilasyon 685 yılında Abdülmelik ile başlar.. Abdülmelik, etrafını islamlaştırmaya adı islam tarihine kan dökücü zalim olan Haccacı kendisine yardımcı seçerek başlar. Abdülmelik önce civar halkların dillerini Arapçalaştırdı.. Haraç karşılığı önceden bazı hakları kabul edilmiş olan gayri müslimlerin bütün haklarını geri aldı.. Bu arada Haccacı Irak genel valiliğine atadı.. Haccacın Iraka genel vali atanmasından sonra Türklerin kaderinde ilk köklü değişikler başlamış oldu.. Haccac ilk olarak Ubeydullah ibni Ebi Bekriyi Sicistana, Muhalleb ibni Ebi Sufrayi da Horasana vali yapar.. O tarihte, Sicistanın Türk Hükümdarı Rutbildir ve Araplara vergi vermektedir.. Haccac, bununla yetinmez ve Ubeydullahı Rutbilin üzerine göndererek ondan tam olarak teslim olmasını ister.. Rutbil önce bu teklifi kabul etmek istemez.. Bunun üzerine Ubeydullah Rutbilin üzerine yürür. Rutbil 18 fersah geriye çekilerek Ubeydullah ve ordusunu kuşatma altına alır. Ubeydullah, Rutbilden kurtulmak için 700.000 dirhem teklif ederse de Rutbil kabul etmeyerek Arap ordusunu büyük bir bozguna uğratır. Buna çok kızan Haccac 40.000 kişilik büyük bir ordu toparlayarak, Abdurrahman ibn Esas komutasında Rutbilin üzerine gönderir.. Rutbili yenemiyeceğini anlayan Esas, bu sefer onunla anlaşır. Bu olay karşısında çılgına dönen Haccac, Esası yakalatmak üzere bir birlik gönderirse de, Esasın ordusu bu birliği yenilgiye uğratır ve geri kalanları da Basraya kadar sürer. Ancak burada yenilen Esasın ordusu dağılır ve Esas Rutbile sığınır.. Bunun üzerine Haccac, Esası kendisine vermesi için Rutbili tehdit eder.. Vermediği taktirde çok büyük bir ordu ile üzerine yürüyeceğini ve bütün Türk şehirlerini harap edeceğini, verirse de kendisinden 7 sene hiç vergi almayacağını söyler.. Türk şehirlerinin tekrar bir savaşa girmesini istemeyen Rutbil, 7 sene haraçtan muaf tutulacağını da düşünerek Haccacın bu teklifini kabul eder ve Esas ve yakınlarını Haccaca teslim eder.. Ancak, Rutbil Haccaca güvenmekle hata yaptığını daha sonra anlayacaktır.. Haccac Rutbilden Esası teslim aldıktan sonra derhal yeni bir ordu düzenleyerek 699 yılında Muhelleb bin Ebi Sufyan komutasında Türk şehirlerinin üzerine gönderir.. Hocente, Kes, Sogd ve Nesefi ele geçirirsede Türkler direnirler.. Horasan valiliğine Muhellebin oğlu Yezid gelir.. Yezid ibni Muhellebde Türk şehirlerini talan eder.Yezidin savaşçıları, Harzemden ele geçirdiği Türkleri boyunlarına damga vurarak köle pazarlarında satarlar.. Bu tarihlerde, Araplar Türklerin yurtlarını devamlı olarak istila edip şehirlerini talan ettilersede kalıcı bir üstünlük sağlayamamışlar, elde ettikleri yerleri sonunda tekrar Türlere geri vermek zorunda kalmışlardı..
Kuteybe ibni Müslim
705 yılında Abdülmelik öldüğünde yerine oğlu Velid geçer. Ve Türk tarihini önemli şekilde etkileyecek olay, Kuteybe ibni Müslimin Horasana vali atanması olur. Bu zamana kadar kalıcı bir başarı elde edemeyen Araplar onun zamanında Türk yurtlarında kalıcı başarılar elde etmişlerdir.
Türklerin gerçek anlamda kılıç zoru ile Müslümanlaştırılmaya başlamaları Kuteybe zamanında olmuştur. Vali olduğu andan itibaren, Türk Beyliklerinin toptan işgal edilerek islamlaştırılması için çok güçlü bir ordu kurmaya başlar. Mervde askerleri toplayarak,
" Allah kendi dininin aziz olmasi için size bu toprakları helal kıldı " der. Kuteybe ilk olarak Baykenti kuşatır. Diğer Beyliklerden Türk Savaşçılar Baykentin savunmasına yardıma gelirler. iki ay süren bir savaş olur. Kuteybe tam bir zafer kazanamazsa da, Türkleri haraca bağlayan bir anlaşma yapmaya zorlar. Şehir yıkımdan kurtulur ama, şehre giren Araplar anlaşmaya rağmen şehrin bir kısmını yağmalarlar ve şehirden ayrılırlarken arkalarında bir de askeri garnizon bırakırlar. Başlarına gelecekleri anlayan Türkler ayaklanmaya başlarlar ve kendi aralarında silahlanarak karşı bir mücahit birliği kurarlar, Baykentde karışıklıklar başlar. Bunun üzerine Kuteybe Baykente tekrar gelerek ne kadar silahlanan Türk varsa hepsini öldürtür. Kadınları ve çocukları esir alır ve şehri tekrar baştan aşağı yağmalar..
Taberinin anlatımlarına göre, Kuteybenin aldığı ganimetlerin haddi hesabı yoktur. Taberi, bütün Horasanı işgal ettiklerinde dahi bu kadar ganimet toplayamadıklarını söyler.
Şehrin yağmasından sonra, daha önce Horasanda Merve getirilmiş olan Arap aileleri, Mervden getirilerek Baykente yerleştirilir. Muhafız birlikleri oluşturulur. Valilik den vergi tahsildarlığına kadar bütün denetim organları Araplardan oluşturulur. Türklerin Budist ve Zerdüşt inançlarını simgeleyen bütün heykeller toplatılır, taş olanlar kırılır, altın olanlar eritilerek ganimet olarak Araplar tarafından alınır. Bunlar, Enfal suresinde yazdığı gibi, sanki Araplara Allahın verdiği ganimetlerdir. Daha sonra esir edilen kadın ve çocuklar kocalarına ve babalarına geri satılır. Müslümanlar, Baykentli Türklerin neleri var neleri yoksa almışlar, şehrin onarımı da gene Türklere kalmıştır. Bundan sonra sıra gelir Buharanın tamamen işgal edilip Müslümanlaştırılmasına..
Buhara'nın Tekrar Kuşatılması ve ilk Türk Katliamı
Kuteybe Mervde büyük bir hazırlık yapar.. Bu arada Vardana ve Buhara beylikleri arasında çatışmalar vardır.. Müslümanlara karşı mücadele etmek için bu çatışmalar derhal durdurulur ve Vardan Hudat, Kuteybeye karşı Türklerin başına geçer.. Kuteybe önce, Numiskent ve Ramitana saldırır ve buraları kolayca istila eder.. Demirkapı önlerinde Vardanla çarpışırlar.. Vardan savaşı kaybeder ve Buharaya doğru çekilir.. Ancak Kuteybede, savaştan yorgun düştüğü için Buharayı alamadan Merve geri döner.. Haccac bunu başarısızlık olarak kabul eder ve, Buharayı mutlaka almasi için Kuteybeye emir verir..Kuteybe büyük bir hazırlık yaparak bir sene sonra tekrar Buharayı kuşatır.. Türkler direnir ve Kuteybe başarılı olamaz, ordusu dağılmaya başlar.. Bunun üzerine Kuteybe her bir Türk başı için askerlerine 100 dirhem vaad eder.. Para hırsı ile gayrete gelen Araplar, şehri istila ederler..Bütün direnen Türkler kılıçtan geçirilerek tam bir katliam yapılır, Araplar Türk kadınlarına tecavüz ederler, beğendikleri kadınları ya cariye olarak kullanmak yada köle pazarında satmak üzere alıkoyarlar.. Erkeklerden de binlerce kişiyi köle olarak satmak üzere beraberlerinde götürürler.. Araplardan oluşan yeni bir idari kurumlaşma yapılır.. Diğer beyliklerden tepkiler gelmeye başlayınca da, Buhara Melikesi Hatunun oğlu Tuğ Sad kukla hükümdar yapılır.. Tuğ Sad tarihe hain bir işbirlikçi olarak geçer.. Daha sonrada Müslüman olarak oğluna da, efendisi Kuteybenin ismini vererek bağlılığını kanıtlar.. Etkili bir kolonizasyon yapmak isteyen Kuteybe bunun için öncelikle yerli halkı islamlaştırmaya başlar.. Buhara halkı önceleri Müslüman olmuş gibi görünseler de bu dini kabul etmek istemezler..Kuteybe Türklerin aslında Müslüman olmadıklarını, evlerinde islami kuralları tatbik etmediklerini anlar ve yeni bir yöntem geliştirir..Bu yönteme göre Türkler evlerini Araplarla paylaşmak zorunda bırakılırlar ve bu şekilde bire bir kontrol altına alınırlar.. islami kurallara uymayanlar ise ağır cezalara uğratılırlar..
( Bugün, bazı islami yazarlar bu getirilen tedbirlerin islam''ın Türkler tarafından kabul edilmesinde çok yarar sağladığını açıkca ifade ederler..Bu yaklaşım da üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur.. )
Kuteybenin bu zorlamaları karşısında, halkdan bazı direnişçiler çıkar.. Gizlice silahlanırlar..Bu durum karşısında Araplar camiye dahi silahsız gidemez olurlar..Kuteybe baskıları arttırır, kendi aralarında örgütleşen Türkleri yakalattırıp öldürtür.. Bu arada yeni vergi yasaları getirir.. Yerli halk, halifeye senede 200000 dirhem, Horasan valisi Haccaca da 10000 dirhem vergi ödemeye mecbur bırakılır.. Bunun dışında Arap askerlerinin atlarına yem temin etmeye, oraya getirilip yerleştirilen Arap ailelerine odun temin etmeye ve onlara tahsis edilen arazilerde çalışmaya mecbur bırakılırlar.. Kadınlar, kızlar Araplara cariye yapılırlar.. Buhara Türkleri bu yıllarda dünyadaki çok az milletin yaşadığı vahşeti ve ızdırabı yaşar.. Kuteybenin getirip Türk evlerine yerleştirdiği Araplar, Türklerin o zamana kadar yaptıkları bütün birikimlerinin üzerine konarlar, Türklerin tarlalarını alır ve Türkleri o tarlalarda çalıştırırlar.. iste Tek din islam oluncaya kadar savaşın diyen ayet, Arapları Türklerin sırtından geçimlerini sağlayacak ortamı yaratmıştır..Allah dini dedikleri islam, Ahzab Suresi / 50 de olduğu gibi, savaşta gasp edilen Türk kızlarını da ganimet olarak görür, ve Araplara cariye olmalarını helal kılar..Cuma namazı zorunlu hale getirilir.. Genede Türkerden rağbet görmez. Bunun üzerine Kuteybe, namaza gelenlere 2 dirhem vaad ederek önce fakirler üzerinde islamın etkili olmasını temine çalışır.. Bu uygulama nispeten başarılı olur.. Fakir halktan para için camiye gidenler olur..
1. Büyük Katliam - TALKAN KATLiAMI
Buharada olanlar diğer Türk Beyliklerinde de etkilerini gösterir.. Aynı şeylerin kendi başlarına geleceğinden korkmaktadırlar.. Sogd meliki Neyzek Tarhan şehrinin yıkıma uğramaması için Kuteybe ile anlaşmak zorunda kalır.. Bu anlaşmaya göre Tarhan haraç verecek ve tarafsız kalacaktır.. Ancak bu tarafsız kalmalar ve Türklerin birleşememeleri Arapların işlerini kolaylaştırmış ve Türk beyliklerini istedikleri gibi istila edip talan etmişlerdir.. ilk olarak saldırıya uğrayan Kibac Hatuna diğer beyliklerden yardım gelmeyince, o yardımı esirgeyenler aynı akibete uğramışlardır.. Bu olaylarda Türklerin belli bir şekilde organize olamamaları da onların Araplar tarafından istila edilmelerini kolaylaştırmıştır.. Neyzek Tarhan daha sonra Kuteybe ile yaptiğı anlaşmada hatalı olduğunu ve bu anlaşmanın kendisine hiçbir güvence getirmeyeceği gibi diğer Türk Beylerine de ihanet etmiş olacağını anlar.. Tohoristana dönerek bütün Türk Beyliklerine birer mektup yazar ve onları ortak bir direnişe girmeleri için uyarmaya çalışır.. ilk olumlu yanıt Talkan meliki Sehrekden gelir..Tarhanın planlarını öğrenen Kuteybe, buna karşılık Belh şehrinde hazırlık yaparak, baharda büyük bir ordu ile Talkan şehrine doğru yürür.. O ana kadar bir direniş hazırlığı yapamayan Talkan şehri meliki Sehrek, Kuteybenin gelişinden önce şehri terkeder.. Şehre hiç savaşmadan giren Kuteybenin adamları şehirde eli kılıç tutabilen nekadar erkek varsa hepsini kılıçtan geçirirler.. Bu katliam o zamana kadar yapılanların en büyüğüdür.. Kuteybe bu katliamı diğer beyliklere ibret olması için yapar.. Kuteybenin askerleri öldürebildikleri kadar öldürürler, geri kalanları da, Talkan yolu üzerindeki ağaçlara asarlar.. Bu yolun 4 fersah ( 24 Km.) mesafelik bölümü Türklerin ağaçlara asılan cesetleri ile doludur.. Talkan katliamı tarihe, Arapların o güne kadar yaptıkları katliamların en büyüğü olarak geçmiştir.. Halk, Müslüman Araplarla savaşmadığı halde, Kuteybe ve askerleri sırf diğerlerine örnek olsun diye 40.000 kadar kişiyi kılıçtan geçirmiş, ağaçlara asmıştır.. bütün bunlar hep islam adına yapılmıştır..
Kuteybe, Talkan katliamından sonra Sumana girer.. erkeklerin pek çoğunu öldürterek, kadınlarını ve kızlarını cariye olarak alıkoyar.. Daha sonra Kes ve Nesefde aynı şeyleri yapar.. Erkekler öldürülür, Türk kadın ve kızları utanç verici bir şekilde Araplara cariye olurlar.. Daha sonra Faryaba yönelir ve Faryabın teslim olmasını ister.. Faryab halkı başlarına gelecekleri bildiklerinden teslim olmaya yanaşmazlar.. Erkekleri dövüşerek ölürler.. Bütün şehir yakılır.. Araplar bu şehre yakılmış şehir anlamında Muhtereka derler.. Kuteybe, Faryabdan sonra, Tarhanın çekildiği kale Bazgisi kuşatır.. 2 ay süreyle devamlı olarak buraya saldırır fakat bir sonuç elde edemez.. Bu arada kış yaklaşır..Kuteybenin kışın savaşacak gücü yoktur ancak, kale içindeki Türklerin de yiyecekleri bitmiştir.. Her iki tarafta savaşın kendileri için kaybedildiğini düşünür.. Kuteybe son olarak bir hileye baş vurur.. Tarhanın yanına Muhammed bin Selim adındaki adamını gönderir.. Muhammed ibni Selim Tarhanın teslim olması durumunda kendisine hiç bir şekilde zarar gelmeyeceği güvencesini verir.. Kalenin açlık içinde olmasından dolayı Tarhanın Kuteybenin teklifini kabul etmesinden başka yapılacak bir şeyi yoktur.. Komutanları ile görüşüp teklifi kabul ederler.. Silahlarını teslim ederek kaleden çıkarlar.. Tarhan kaleden çıkar çıkmaz yakalanır, etrafı hendek açılmış bir çadırda zincire vurulur..Kuteybe bu arada Tarhanı hemen öldürmez.. Haccaca haber göndererek ne yapacağını sorar.. Haccac Tarhan için, O bir Müslüman düşmanıdır hiç aman vermeden öldür der.. Kuteybe önce Tarhanın iki oğlunu, Tarhanın ve toplanan halkın gözü önünde öldürtür.. Arkasından 700 kadar Türk savaşçısının başlarını gene Tarhanın ve halkın gözü önünde kestirir.. Tarhanı da bizzat kendisi öldürür.. Bütün kesilen başlar Haccaca gönderilir.
Tarhanın öldürülmesinden sonra, Kuteybe, Aral Gölünün altında bulunan Harzem bölgesine yürür.. Harzemde Caygan ile Havarizat arasında taht kavgası vardır.. Kuteybe Cayganla işbirliği yapar.. Önce Havarizat ile etrafındakileri öldürtür.. Arkasından Camhud melikini yenerek 4000 civarında esir alırlar.. Ancak, daha sonra bunlar Kuteybenin emri üzerine öldürülürler..
Bu olay, Ziya Kitapçı''nın, islam Tarihi ve Türkler adlı kitabında aynen şöyle anlatılır ;
Bu harblerden birinde, et-Taberi''nin bütün tafsilatı ile anlattığına göre, bir defasında Abdurrahman b. Müslim, Kuteybe''ye, 4000 esirle gelmişti. Kuteybe, Abdurrahman''ın böyle kalabalık Türk esirleri ile geldiğini görünce hemen tahtının çıkarılmasını ve bir meydana kurulmasını istedi. Tahtının üzerine mağruru bir eda ile oturan Kuteybe, bu Türk esirlerinden bin tanesini sağına, bin tanesini soluna, bin tanesini arkasına ve bin tanesinide önüne dizilmelerini söylemiş ve sonrada Arap askerlerine dönerek yalın kılıç bu Türklerin kafalarının koparılmasını emretmiştir. Cebbar, zorba, insafsız Arap komutanının etrafının bir anda bu Türklerin kafa kol ve gövdeleri ile bir kan gölü haline geldiğinden hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır. Bu harblerde öldürülen Türklerin haddi hesabı yoktu. Nitekim bu vahşetten adeta gururlanan bir Arap şairi Kaah el-Aşkari şöyle haykırmıştır,
Kazah ve Facfac önlerinde korkudan birbirlerine sarılmış zavallı Türkleri öldürdüğünüz geceleri hele bir hatırlayınız.
Herkesi kılıçtan geçirdiniz. Sadece ata dahi binmeyecek yaşta küçük çocuklar kaldı. Binenlerde o hırçın atların sırtında sanki bir yük gibiydiler.
Harzemde ayaklanan halk, Kuteybe ile işbirliği yaptığı için Cayganı öldürür..Bunun üzerine, Kuteybe bütün Harzemi yakıp yıkar, halkı kılıçtan geçirir.. Harzemli ünlü Türk bilgini, Biruni Harzemdeki uygarlığın yok edilişini şu şekilde anlatır.. Kuteybe, her çareye baş vurarak Harzemlilerin yazılı dilini bilenleri, geleneklerini koruyanlarını, bütün bilginleri öldürttü, böylece herşey karanlıklara gömüldü.. islam Harzemlilerin içinde girerken, onların tarihi hakkında bilinenleri artık öğrenme olanağı bırakmadı..Harzemi yıktıktan sonra Kuteybe, Semerkant üzerine yürür..Semerkant meliki Gurek üzerine gelen Müslümanlara karşı diğer Türk Beyliklerinden yardım ister.. Taşkent ve Ferganeden yardım gönderir, fakat gelen birlikler yolda Kuteybenin askerleri tarafından pusuya düşürülerek yok edilirler..Semerkant, kuşatılır.. Araplar mancınık ateşi ile saldırırlar.. Daha fazla dayanamayacağını anlayan Gurek, Kuteybe ile anlaşmak zorunda kalır..Bu anlaşmaya göre,
1.Semerkant Araplara her sene 2.200.000 altın ödeyecektir..
2.Bir defaya mahsus olmak üzere 30.000 Türk gencini esir olarak verecektir..
3.Şehirde Cami yapılacaktır..
4.Şehirde eli silah tutan kimse dolaşmayacaktır..
5.Tapınak ve putlardaki tüm mücevherler Kuteybeye teslim edilecektir..
Daha sonra Kuteybe, altından yapılan putları erittirerek alır ve Merve geri döner.. Dönerken kardeşi Abdurrahman bin Muslimi Semerkantın başına vali olarak bırakır..
Kuteybenin Merve dönüşünden sonra, Türkler kendi aralarında işgalci Müslümanlara karşı bir direniş birliği kurarlar.. Zaman zaman Ceyhun ırmağını geçerek Araplara pusu kurar ve ciddi zararlar verirler.. Haccac Kuteybeye Taşkent ve Ferganayi işgal etmesi talimatını verir.. Kuteybe Taşkente gider fakat başarılı olamaz.. Bu arada Haccac ölür. Halife Velid, Kuteybeye Türklere karşı savaşları devam ettirmesini söyler.. Kuteybe bu sefer Kasgara doğru yola çıkar.. Tam Kasgarı kuşatacakken Halife Velid ölür, yerine Süleyman ibni Abdülmelik halife olur.. Bu yeni Halife ile arası hiç iyi olmayan Kuteybe Kasgar seferini yarıda bırakarak ona karşı ayaklanır, ancak kendi komutanları tarafından 11 yakını ile birlikte 716 senesinde kafası kesilerek öldürülür.. Çünkü Kuteybenin komutanları Halifeye karşı gelmek istememişlerdir..
2. Büyük Katliam - CURCAN KATLiAMI
Kuteybe ve Haccacın ölümü, Arapların Türkleri Müslümanlaştırmak ve Türk şehirlerini talan etmek politikalarında bir değişiklik yapmamıştır.. Öncelikle, Araplardaki Türklere karşı olan korku ortadan kalktığı için, Araplar, Kuteybeden sonra da aynı şekilde Türk yurtlarına saldırılarını sürdürmeye devam etmişlerdir.. Kuteybenin öldüğü aynı yıl olan 716 da, Yezid ibni Muhelleb Horasana vali atanır.. ilk iş olarak Dağıstanı işgal eder.. Dağıstan meliki Saltekin, Yezite karşı uzun süre dayanır.. Sonunda Dağıstan düşer.. Şehir yağmalanır ve 14000 kişi öldürülür..Dağıstandan sonra Curcana yönelir.. Curcan 300.000 dirhem karşısında savaşmadan teslim olur.. Yezid, Curcana bir bölük asker yerleştirerek, Taberistan a doğru yola koyulur.. Taberistan Meliki, isfehbed, Deylem melikinden 10000 kişilik bir yardım alarak savaşa başlar.. isfehbed savaşırken, Curcan halkı da ayaklanarak Esed ibni Abdullah komutasındaki askerleri imha ederler.. Yezid öfkeye kapılır, Curcanlı Türkleri yendiğinde kanlarından değirmen döndürüp ekmek yiyeceğine dair Allaha yemin eder.. Askerlerini toplayarak Curcan üzerine yürür.. Curcan beyi, şehirden çıkarak Curcan kalesine çekilir. 7 ay süren savaştan sonra, kale düşer.. Curcan beyi öldürülür.. Kaledeki askerler esir alınır.. Araplar, daha sonra Curcan şehrine girerler.. Burada da aynı şekilde Kuteybenin yaptığı katliama benzer bir katliam yapılır.. Türkleri öldürerek, 4 fersah boyunca sağlı sollu ağaçlara astırır.. Allaha verdiği sözü yerine getirmek için, esir aldığı binlerce Türkü, Enderiz vadisindeki nehrin kenarına sürükler, orada askerlerine korumasız Türkleri öldürtür.. Öldürülen Türklerin kanlarını nehire akıtır.. Nehrin suyuyla akan kanlardan, ilerideki değirmenden un ve ekmek yaptırarak yer ve Allaha verdiği sözü yerine getirir.. Katliamdan geriye kalan kız ve kadınlardan beş de biri cariye olarak halifeye ayrıldıktan sonra, geriye kalanlar askerler arasında ganimet olarak paylaştırılır..
Kaynaklar Curcan katliamında Talkan katliamında olduğu gibi yaklaşık 40.000 Türkün öldürüldüğünü söylerler..
717 yılından sonraki zaman, Arapların kendi aralarındaki çatışmalarla geçer.. Buraya kadar dikkat ederseniz, ilk Arap saldırıları başladığında Kibac hatun diğer Türk Beyliklerinden yardım istediği halde istediği yardım kendisine verilmemişti.. Sonra o yardımı göndermeyenler, yardıma muhtaç duruma düştüler.. Bu olaylardan Türklerin daha o zaman da aralarında tam bir birlik ve beraberlik sağlayamamış olduklarını görüyoruz.. 717 yılında Ömer ibni Abdulaziz halife olur..iki yıl sonra hastalanır yerine, 719da, Yezid ibni Abdülmelik geçer.. Yezid ibni Abdülmelik ile Yezid ibn Mehlebin arası iyi değildir.. Yezid ibn Mehleb hapse attırılır ancak, Yezid ibni Mehleb hapisten kaçarak, Basrada örgütlenir ve Yezid ibni Abdülmelike karşı ayaklanır.. 721de Abbas ve Mesleme adında iki komutan önderliğinde kurulan hilafet ordusu Yezid ibni Mehleb ile savaşır.. Bu savaşta Abbas ve Yezit ibni Mehleb olur.. Yezitin kafası kesilerek halife Yezit ibn Abdülmelike yollanır.. Mesleme, Mehlebin yakını olan yaklaşık 300 kişinin daha kafasını kestirerek öldürtür. Yezid ibni Mehlebin oğlu olan, Muaviye ibni Yezidde elinde bulundurduğu 32 kadar Mesmele taraftarının kafasını kestirtir.. Aralarındaki savaş, Mehleb taraftarlarının tamamen yok edilmesi ile biter Mesmele, Mehlebden ele geçirdiği aralarında Türklerin de bulunduğu cariyeleri Cerrah ibni Hakeme satar..Bu arada, Yezid ibni Mehlebin yerine getirilen yeni Horasan Valisi, Cerrah ibni Abdullah, Türkmenistanın iç kısımlarına bazı saldırılar yaparsada başarılı olamaz..
Kuteybenin ölümüyle birlikte Türk topraklarına yapılan akınlar eskisi kadar başarılı olamamışlardır.. Bu dönemde islam yayılmacılığı bir duraksama içine girer.. Halife II. Ömer ibn Abdülaziz, işgal altında bulunan yörelerdeki Arap egemenliğinin her geçen gün biraz daha zorlaşır bir hale gelmesinden dolayı bu bölgelerde yaşanan gerginliğin azaltılarak islamın kuvvetlendirilmesine çalışır.. Kendisine bağlı yöneticilere, Bundan böyle Türk Beyliklerine saldırmayın, hakimiyetiniz altında bulunan bölgelerde gücünüzü arttırarak islamı yaymaya çalışın demiştir.. Ayrıca, II. Ömer, Müslüman olan halklardan cizye alınmamasını isterse de, Arapların gelirlerinde önemli ölçüde düşme olmasından dolayı bu karardan daha sonra, Türklerin Müslümanlıklarında samimi olmadıkları bahane edilerek vazgeçilmiştir.. Bu arada Horasanda Cerrah ibni Abdullah, yerine Abdurrahman ibni Nuaym atanmıştır..
Hakan Sulu''nun Göktürk Boylarının Başına Geçmesi
Türkler, Arapların istilasına karşı direnişlerini Çinden yardım isteyerek sürdürürler.. Daha önce Araplarla işbirliği içinde olan Tugsad da, 718 yılında Çin imparatorundan yardım ister.. Çin, Türklere yardım göndermez.. Turgis Kaani Sulu, Bati Göktürk Boylarının başına geçerek, 720 yılında Sogddaki Türklerin Araplara karşı isyanını desteklemek için bir birlik gönderir.. Sulunun, Kur-Sul adındaki komutanı, Seyhun nehrini geçerek, Sogda gelir ve oradaki diğer Türklerle birleşerek, Semerkanta doğru yürür.. Arap Valisi, Said ibni Haris, Türkleri durduramaz ve Semerkanta çekilir.. Ancak Türkler Semerkantı kuşatamazlar.. Bu arada Said ibni Haris yerine 721 yılında Horasana Said ibni Harasi atanır.. 722de Hisam Halife olur, Said ibni Harasiyi görevden alarak yerine Müslim ibni Saidi atar.. Müslim ilk olarak Afşini haraca bağlar.. Seyhunu geçerek bütün ekinleri ve ağaçları yakarak ilerler.. Bunun üzerine Turgis Hakanı Sulu, Müslimin üzerine yürür.. Sulunun üzerine geldiğini ögrenen Müslim geri çekilmeye başlar.. Seyhun nehri yakınlarında, bir başka Türk birliği tarafından durdurulur.. Bir yandan yukardan Sulunun birlikleri ilerlediği için acele eden Müslim, zayiat vermesine rağmen, Seyhun nehrini geçerek Semerkanta çekilir.. Bu yenilgi üzerine, Müslim görevden alınır, yerine Esed ibni Abdullah atanır..Esed ilk olarak Hoten şehrini ele geçirerek yağmalar.. Ancak, Turgis Hakanının Müslimi kovalamasından cesaret alan halk Araplara karşı ayaklanır.. 726 yılında Turgis Hakanı Sulu kararlı bir şekilde Esedin üzerine yürür.. Huttalda çarpışırlar.. Esed, Sulu karşısında ağır bir mağlubiyet alır.. Bunun üzerine 727de Esedde görevden alınarak yerine Esres ibni Abdullah atanır..
Esres halk üzerinde baskı uygulayarak denetim kurabileceğini düşünürsede başarılı olamaz.. Bir kısım halk Müslüman olduklarını söyleyerek vergi vermek istemezler ve Turgislerden yardım isterler. Turgis Hakanı Sulu 728 yılında Buharayı zapteder.. Bu arada Esresin yerine Cüneyt ibn Abdurrahman geçer..Araplar Semerkanta çekilir..Hakan Sulu ve Kur-Sul idaresindeki Turgis kuvvetleri 729 yılında 58 gün süreyle Arapları Kemerce kalesinde kuşatma altında tutarlar.. Açlıktan ölme noktasına gelen Araplar Kemerceden çıkarak teslim olurlar, yapılan anlaşma gereğince teslim olanlar Debusiaya gönderilirler.. Daha sonra Hakan Sulu, Semerkantı kuşatır.. Semerkantın işgal komutanı Savra ibni Hurr, Cüneyd ibni Abdurrahmandan yardım ister.. Cüneyd yardıma gelmeden Savra ve Hakan Sulu Semerkant yakınlarında savaşırlar.. Araplar savaşı kaybeder, Semerkantın Arap Karargah komutanı Savra bu savaşta ölür.. Halife Hisam, Kufe ve Basradan 20000 kişilik ek bir kuvveti Cüneyd ibni Abdurrahmana gönderir.. Hakan Sulu 732de Buharayı terk ederek çekilir.. 734de Cüneyd ibni Abdurrahman ölür, yerine Asım ibni Abdullah geçer, bir yıl sonra onun da yerine Halid ibni Abdullah geçer..
Hakan Sulu''nun Ölümü ve Cuzcan Beyinin ihaneti
Hakan Sulu, 737 yılında Halidin üzerine yürür.. Araplar zayiat vererek Ceyhunun güneyine çekilir.. Türkler Ceyhun nehrini geçerek Arapları Belhe kadar çekilmeye zorlar, ancak Cuzcan önderi, Araplarla birleşerek Hakan Sulunun ülkesine çekilmesine sebep olur.. Göründüğü kadarı ile eğer Cuzcan önderi Araplarla işbirliği yapmamış olsaydı Hakan Sulunun ordusu muhtemelen Arapları Türk topraklarından temizleyecekti.. Hakan Sulu ülkesine döndükten sonra bir zamanlar Araplara karşı beraber savaştığı Kur-Sul tarafından şahsi nedenlerden dolayı öldürülür..
Bu gelişmenin birazda Çin tarafından tezgahlandığı, ve tarihte Çinin Türk Beyliklerini birbirine düşürme siyaseti olarak görülür.. Hakan Sulunun ölmesi Araplar arasında sevinçle karşılanır.. Öyle ki Horasan Valisi Araplara Hakanın öldürülmesinden dolayı şükür orucu tutulmasını ister.. Haberi Halife Hisama ulaştırırsa da, Halife bu haberin doğruluğunu anlamak için güvendiği adamlarını yollayarak haberin doğruluğunu öğrenmelerini ister.. Hakan Sulunun öldürülmesinden sonra Türkler bir daha toparlanamazlar.. Arapların Türk yurtlarından temizlenmeleri ile ilgili umutları bir anda söner.. Öncelikle Dikhanlar denen yerel egemenlikler Araplara büyük tavizler verirler.. Müslümanlığı kabul eden kişilere büyük ekonomik çıkarlar sağlanır.. Cizye olarak alınan vergilerin miktarları düşürülerek önceki zorlamalara göre çok daha yumuşak bir sömürü politikası uygulanır.. Buraya kadar ki tarihte Türklerin zorla Müslümanlaştırılmalarına hizmet etmiş olan en önemli 2 isim, Arap Komutanı Kuteybe ve Hakan Sulunun tam önemli bir darbe indirmek üzereyken kendini Araplara satarak onlarla işbirliği içine giren hain Cuzcan Beyidir.. Kur-Sulda, Turgis Hakanı Suluyu şahsi çıkarları uğruna öldürerek ister istemez Arapların korkulu rüyasını ortadan kaldırmış, Müslümanlığın Türk topraklarında daha rahat bir şekilde yayılmasına neden olmuştur..
Kur-Sul''un Ölümü ve Türk Ordularının Dağılması
Emevilerin son valisi, Nasır ibni Seyyarın valiliğe gelmesi ile birlikte Güney Türkistanda Arap güçlerinde bir toparlanma başlar. Nasır, Arap hakimiyetinin yumuşak bir politika ile daha kolay bir şekilde yayılabileceği bilinci ile güçlü bir ordu kurarak Türk topraklarına yayılır. 739 yılında Araplar Semerkanta tamamen yerleşirler.. Ancak, Seyhun nehrini geçmeye çalışırlarsada, Kur-Sul komutasındaki Türk ordusu tarafından durdurulurlar.. Sayı olarak Kur-Sulun ordusundan daha kalabalık olmalarına rağmen, nehrin öte tarafına geçmeye cesaret edemezler.. Ancak bu arada Araplar için hiç beklemedikleri bir gelişme olur.. Araplara karşı saldırı düzenlemeyi planlayan ve bu nedenle nehrin etrafında keşif yapan Kur-Sul, Arap askerlerine yakalanır.. Nasır, Kur-Sulu hemen öldürerek cesedini Türklerin görebileceği şekilde Seyhun nehrinin kenarına astırır.. Bu manzara çok geçmeden Türkler üzerinde beklenen etkiyi yapar ve Türk ordusu zaten sayıca üstün olan Araplar karşısında dağılır.. Taşkent ve Fergana da teslim olur.. Nasır,bundan sonra Arap hakimiyetini daha yumuşak politikalar uygulayarak sürdürür.. Yurtlarını terk ederek giden Türklerin geri dönmeleri halinde vergi borçları affedilir.. Halk içinden Müslüman olanlara bazı ekonomik ve sosyal çıkarlar sağlanarak, onların kendiliğinden Müslümanlığı seçmeleri teşvik edilir.. islamın taraftar bulabilmesi için, gerek korkutarak, gerek teşvik ederek gereken her türlü tedbiri alınır.. Bu alınan tedbirler yavaş da olsa sonuç verir.. Türk topraklarındaki son Emevi Arap valisi Nasır ibni Seyyar Türklere islamı kabul ettirtmeyi başarmıştır..
Bizi ilgilendiren tarih buraya kadardır. Bundan bir süre sonra Arap topraklarında, Emevi Hanedanının egemenliği son bulur ve Abbasilerin devri kendini gösterir.
749da Abbasiler Emevi Hanedanını zorlamaya başlar. Arap topraklarında başlayan iç savaş, Emevilerin dışarı yayılmaları için gerekli olan kuvvetin bölünmesine yol açar.. Abbasilerle birlikte, Müslümanlaştırılan halklar üzerinde daha uyumlu, onların örf ve ananelerine uyan bir islam uygulanır.. Emevilerden sonra islamiyetin evrensel bir din olduğu şeklinde uygulamalar yapılarak islam''ın daha geniş kitlelere yayılmasına özen gösterilir.. Bu şekilde önceleri Arap dini olarak kurulan din, giderek daha bir evrensel görünüm kazanır.
Bu arada Araplar arası çatışmalar da giderek şiddetlenir. Araplar arası kavgada azat edimiş köleler de belli bir önem kazanırlar..
Bu çatışmaların içinde olan Arap şefleri köleleri kendi taraflarına çekmek isterler.. Ancak, bütün Müslümanları eşit gören islam karşısında kölelerin durumu belirsizdir.. Köleler eşitliği öngören islam adına, Arap üstünlüğüne karşı çıkar.. Ali tarafı ve Peygamberin amcası Abbasın soyu, Emeviler tarafından kendilerinden hile ve zorbalıkla alınan iktidarlarının asıl sahipleri olarak görünmeleri, beraberinde bir takım siyasal sorunları da başlatır.. Bu arada, sınıfsal farklılıklar ve beraberinde yaşanan olumsuzlukların nedeni olarak, ezilen sınıf tarafından islamın kendisi değil, Emevi hanedanın iktidarı sorumlu tutulur..
Müslüman Araplar Türklere Neden Saldırmıştır
Genelde, bu tarihi bilen islami çevreler, Müslüman Arapların Türklere saldırmasını, onları islam dinine davet etmek, gerekirse bu uğurda zor kullanarak, onları islam''a boyun eğdirmeye zorlamak şeklinde yorumlarlar.. Ancak tek neden bu değildir..
Bu konu da ayrıca Zekeriya Kitapçı''nın Yeni islam Tarihi ve Türkler adlı Kitabında anlatılmıştır.. Aşağıdaki pasaj, aynı kitaptan alınma bir bölümdür.
Değişen Arap Toplumunun Yeni Hayat Anlayışı
a-) Harbeden Askerlerin Servete Kavuşma isteği
Arapları, Orta Asyayı fethe zorlayan bir diğer faktörde harbeden askerlerin kısa zamanda büyük servet ve zenginliklere sahip olmaları idi. Değil daha sonraki devirler, ilk devirlerdeki fetih hareketlerinde bile sosyo-ekonomik nedenlerin çok önemli bir faktör olduğu ortaya çıkmaktadır. Genellikle Bedevi, çölde yaşayan, fakr-u zaruret içinde çok insafsız bir hayat mücadelesi içinde yoğrulan Araplar, daha islamın ilk devirlerinde harbeden askerlerin verilen yüksek maaş ve ganimetler dolayısıyla kısa zamanda büyük bir servet ve zenginliğe kavuştuklarını görmüşlerdir. Mücahit gazilerin bundan sonraki yaşantıları ve hayat seviyeleri bir anda değişmiş ve harbe iştirak etmeyenlere nazaran çok daha iyi ve müreffeh bir hayat sürmeye başlamışlardır. Bu kabil Arap bedevilerinin o zamanki durumu, bugün Anadolu''nun iç kısımlarından kalkarak aynı sosyo-ekonomik nedenlerle çalışmak için Almanya''ya giden Türk köylüsünü ve onun sosyal hayatında da meydana gelen baş döndürücü değişiklikleri hatırlatmaktadır. Bunun içindir ki Arap kabileleri çeşitli cephelerde savaşmak için hata Hz. Ömer devrinde Medine''ye çok büyük kafileler halinde akın akın gelmeye başlamışlardır. Daha sonraları bunları Bedevi aileler takip etmiş ve dolayısıyla Arap yarımadasının dışına daha o devirlerden itibaren çok büyük bir Müslüman Arap göçü L. Caetani''nin ifadesiyle tarihte ilk defa Sami ırkının göçü başlamış oluyordu.
Tarihte belki ilk defa vaki olan bu Sami Arap göçü, Emeviler devrinde de bütün canlılığı ile devam etmiş, sadece iran''a değil, Türkistan''ın Buhara, Baykent, Semerkant gibi daha birçok büyük şehirlerine önemli ölçüda Arap aileleri yerleştirilmiştir. Özellikle Buhara''ya yerleştirilen bu kabil muhacir Arap aileleri o kadar çoktu ki, Kuteybe b. Müslim be yerleşik Arap nüfusu ve kesafetine dayanarak bu büyük Türk şehrini nerede ise kolonize etmeye kalkışmış ve bunda önemli ölçüde de muvaffak da olmuştur. Genellikle 25-50 bin arasında değişen ve aile efradıyla birlikte yapılan bu göçler, bir taraftan iran ve Türkistan''ın büyük şehirlerinin Arap nüfusuyla iskan edilmesine, diğer taraftan da siyasi Arap hakimiyetinin bölgede daha kolay bir şekilde yerleşmesine ve hatta islam dininin gelişme ve yayılmasına da yardım etmiştir.
b-) Yaygın Geçim Sıkıntısı
Müslüman Arapları komşu ülkeleri ve bu arada Türkistanı fethetmeye zorlayan önemli sebeplerden bir diğeri de çok yaygın hale gelen geçim sıkıntısıdır..Nitekim, el-Mesudi''nin en güzel kitap olarak tavsif ettiği ve fetih hareketlerini çok daha objektif kriterler içinde ele alan ilk tarihçilerimizden Belazuri''nin Fütuhu''l Büldan adındaki kıymetli eserinde, Arapların geçim sıkıntısı yokluk ve mahrumiyetler içinde sürdürdükleri hayat mücadelesi nedeniyle komşu ülkeleri fethetmeye zorlandıkları ve bu ülkelerde çok büyük sayıda yerleştikleri hakkında sarih ifadeler vardır.
Taberi Anlatımları
Aşağıdaki pasajlar doğrudan Taberinin anlatımından alınmıştır.
Tarih-i Taberi / Cilt 3/(Syf-343)
Her kim Türklerden baş getirirse yüz dirhem vereceğim. imdi müslümanlar bir bir Türklerin başını kesip getirip 100 dirhemi aldılar.Ve Türkleri dağıtıp hesapsız kırdılar ve mübaleğa ile mal ve ganimet alıp yine dönüp Merve geldiler.
Yaz gelince Kuteybe Horasan şehirlerine nameler gönderip asker topladı. Sonra göçüp Talkana vardı. Şehrek ki Talkan meliki idi. Neyzekle müttefik idi. Kuteybenin geldiğini işitince kaçtı. Kuteybe Talkana girdiği vakit hükmetti ki ahalisini kılıçtan geçireler. Ne kadar kırabilirlerse kıralar. Bunun üzerine Kuteybenin askeri orada hesapsız adam öldürdü.
Rivayet ederler ki 4 fersenk yol iki taraftan muttasıl ceviz ağacı dallarına adamlar asılmış idi. Oradan göçtü. Mervalarüde kondu. Oradaki melik kaçtı. Kuteybe onun da iki oğlunu tuttukta kalan şehrin beyleri itaat edip istikbale geldiler.(Syf-344)
Kuteybe dedi: - Vallahi eğer benim ömrümden üç söz söyleyecek kadar zaman kalmış olsa bunu derim ki (Uktülühü uktülühü uktülühü). ( Hepsini öldürün, hepsini öldürün, hepsini öldürün )
Bunun üzerine Neyzeki ve iki kardeşi oğulları ki biri Sol ve biri Osmandır. Ve yine o kendisi ile mahsur olanların hepsini öldürdüler.hepsi 700 adam idi. Buyurdu başlarını kesip Haccaca gönderdiler.(Syf-347)
Kuteybe deve palanı demek olur.(Syf-351)
Ganimet malının beşte birini Haccaca gönderip Semerkantın fethini de ilan etti. Haccac da bu haberi işitip sevindi. Kuteybe tekrar Merve döndü. Kardeşi Abdullahı Semerkanta emir yaptı. Askerlerinin bir miktarını onun yanında bıraktı ve lüzumu kadar harp aleti verip, Abdullaha dedi: Kafirlerden hiç kimseyi Semerkanta girmeye bırakma, ancak eline bir parça balçık ver ve o balçığın üzerine mühür vur.(Syf-353)
Kuteybenin Havarizem Şehrine Gitmesi Haberi
Havarizem melikinin adı Çaygan idi. Ondan küçük Havarizad adlı bir kardeşi vardı. Çayganın üzerine galebe etmiş idi ve onun bütün işini tutmuş idi. işitse ki Çayganın eline güzel bir cariye girmiş, yahut bir nefis bir kumaş almış derhal adam gönderip aldırırdı. Yine işitse ki bir kişinin güzel kızı var yahut güzel bir avreti var derhal mecal vermez,çekip alırdı. Hiç kimse men edemezdi. Ve Çaygana ondan şikayet etseler ben ona bir şey diyemem, derdi. Çaygan da onun elinden bunalmış idi. Bu işi bu şekilde uzatınca Çayganın tahammül etmeye takatı kalmadı. El altından Kuteybeye adam gönderdi. Havarizem şehirlerinden üç şehrin kilitlerini bile gönderdi.
Ve Kuteybeye dedi: Havarizeme gelip kardeşimi öldürürsen her ne dilersen vereyim,dedi. Lakin bu haberi hiç kimseye bildirmedi. Bu haber Kuteybeye ulaşınca gaza vaktı idi. Kuteybe kavmine Segat gazasına varırız diye bildirdi. Çayganın adamını geri gönderdi. Havarizade haber verdiler ki Kuteybe Segada gazaya gider. O da gayet sevindi. Ve kavmine bildirdi ki bu yıl cenkten eminsiniz,zira Kuteybe segada gidermiş. Ve bizde işe meşkul olalım dedi. Bilmedi ki Kuteybe kendi üzerine gelir. Bu esnada Kuteybe ansızın bin atlı ile Medinet-ül Fil ki Havarizemin ulu ve muazzam şehridir. Zira Havarizem ülkesi üç şehirdir. Ondan ulusu yoktur. Kuteybe çıkıp geldi. Havarizem halkı Kuteybeyi görüp korktular. Kuteybe doğru Çayganın yanına geldi. Ve Havarizada haber verdiler ki ne gafil durursun işte Kuteybe erişip alemi fesada verdi. Havarizad anladı ki bu iş Çayganın başı altındadır. Diledi ki Çayganı öldüre.Lakin fırsat ve mecal bulamadı. imdi hazır bulunan sipahi ile sürüp Medinetil File geldi. Çaygan o üç şehri Kuteybeye verip kendisi de Kuteybenin yanına geldi. Ve Havarizad şaşkına döndü. Nihayet Kuteybeye adam gönderip aman diledi.
Kuteybe dedi: Amanı kardeşinden dile eğer o aman verirse benden emin ol.Havarizad dedi: -imdi bildim ki benim ölmem lazım. Zira benim kardeşime boyun eğmem ölmek demektir. Belki ölmek muti olmaktan iyidir, dedi. Bunun üzerine cenge koyuldu. Bir saat cenk edip sonunda tutuldu.Kuteybeye getirdiler. Kuteybe dedi: Kendini nasıl görürsün.
Havarizad dedi: -Ey emir, beni melamet etme ki ben kılıca eli onun için vurdum ki seninle benim aramda bir hüküm zahir ola. imdi fırsat senin oldu,bana ne öğünmek gerek, ne dilersen et. Bunun üzerine Kuteybe buyurdu. Dışarı çıkıp boynunu vurdular. Çaygan dedi: -Ey emir, henüz gönlüm şifa bulmadı.
Kuteybe dedi: -Daha ne dilersin?
Çaygan Dedi: -Dilerim ki onunla bile olan kimselerin hepsini öldüresin.
Kuteybe dedi: -imdi sen benim yanıma topla, ben öldüreyim. Çaygan da hepsini tutup getirdi. Kuteybe cümlesini öldürüp mallarını aldı. Çaygan şöyle şart etmiş idi ki: Bin baş esir ve nice bin kumaş vere. imdi Kuteybe Medinetül File girip o malı Çaygandan aldı.
Çaygan Kuteybeden yardım diledi. Zira Camhüd meliki daima gelip Çaygan ile cenk ederdi. Ve Çayganı gayet incitirdi. Kuteybe Abdurrahmanı ona yardıma gönderdi. Ve Abdurrahman varıp muharebe etti ve o meliki öldürdü. Çaygan o yerleri fethedip dört bin baş esir aldılar. Kuteybe buyurdu. Hepsini öldürdüler. (Syf-349-350)
-Şaş askeri bize gece baskın etmek dilermiş, imdi varın onların yolunda filan yerde pusuda durun.Ve onlar çıktığı vakit üzerlerine sürünüz. Ola ki bir fetih edesiniz, dedi. Muslih b.Müslimi bunlara kumandan tayin etti. Muslih de gelip o 700 adamı üç bölük etti. Bir bölüğünü yolun sağ yanına, bir bölüğünü sol yanına koydu ve kendisi bir bölükle yolun üzerine durdu. Gece yarısı geçince Şaş askeri çıkıp geldiler. Muslihi yol üzerinde görünce cenge meşgul oldular.Ve o iki bölük gaziler de iki taraftan hamle edip aç kurdun koyuna girdiği gibi kafirleri tarumar ettiler. Gazilerde Şübe adlı bir bahadır yiğit vardı. Kendisini Şaş güruhuna ve kalabalığına vurdu.Onların ortalarında bir melikzadeleri vardı.Yetişip Şübe onu kulağı tözünden kılıç ile çaldı. Öyle bir çaldıkı başı top gibi havaya uçtu. Şaş askeri bu heybeti gördüklerinde hepsi bozguna uğradılar. Müslümanlar ardına düşüp onları hesapsız kırdılar. Onlardan kurtulan pek az oldu. Ve onların ekserisi Melikzadeler idi. Ziynetli ve silahlı kimselerdi. Onların başlarını ve silahlarını ve elbiselerini hepsini aldılar geri dönüp Sürür ile Kuteybenin yanına geldiler. Ertesi gün Kuteybe hükmetti ki cenge atılalar.
Gavrek Kuteybeye adam gönderip dedi: -Bu ettiğin harbi öyle zannetme ki Arapların kuvveti ile edersin belki acemden benim kardeşlerimdir ki sana yardım edip cenk ederler. Yoksa harbe arapları gönder. Gör ki biz de neler ederiz,dedi. Kuteybe bu sözü işitip gazaba geldi ve münadilere çağırttı. Müslüman mübarizleri toplanıp kafirlerin üzerine yürüyüş ettiler ve buyurdu ki mancınık kurdular ve bir burcu döğe döğe yıktılar. Ve Müslümanlar o yıkılan yerden hücum ettikçe kafirlerden bir bahadır er gelip o gedikte durdu her kim ileri gelse mecal vermez öldürürdü. Müslümanlarda silahşörler çok idi. Kuteybe onları çağırtıp dedi ki: Sizden kim ki o şahsı ok ile vurursa ben ona on bin dirhem veririm. O silahşörlerden biri ileri yürüyüp ok ile o şahsı atıp gözünden vurdu ve ensesinden çıktı. Derhal düştü. O kişi Kuteybenin yanına gelip on bin dirhemi aldı.(Syf-351-352)
Bu 70 yıl süren Türk-arap savaşlarının en önemli noktaları ve sonuçları ;
1- 100.000'in üstünde Türk katledilmiştir.
2- 50.000'in üstünde Türk genci köle ve cariye yapılmıştır.
3- Şehirler yağmalanmış , ganimet diye halkın herşeyi talan edilmiştir.
4- Tüm zenginlikler , tarihi eserler yokedilmiş , yakılmış , yıkılmıştır.
5- Dünyanın en büyük katliamlarından biri olan "Talkan Katliamında" 40.000 Türkün kesilerek
24 km yol boyunca ağaçlarda sallandırılmıştır.( Tarihte örneği çok azdır.)
6- Aynı şekilde "Curcan Katliamında da esir alınan 40.000 Türk'ün nehir kenarında kafaları
kesilmiş , nehrin suyu kıpkızıl olmuş , cesetler yine ağaçlarda sallandırılmıştır.
7- "Teslim olursanız canınız bağışlanacak" sözü hiç bir zaman yerine getirilmemiş ,
"Şeriat söz tanımaz" denilerek kadın-erkek kılıçtan geçirilmiştir.
8- Araplar tarihte yaşadıkları bu en büyük yağma ve talandan çok büyük servet elde etmişlerdir.
9- Türkler böyle bir vahşet ve mezalimi Çinlilerden dahi görmemişlerdir.
10-Bu tarihi gerçekler "islam etkilenmesin" düşüncesiyle gizlenmekte , bahsedilmemektedir.
Türkçü siyasetçiler dahi konuyu geçiştirmektedir. Bundan da Araplar nasiplenmektedir.
tarihsel bir iftiradır diyen yazarların buna bir antitez oluşturması ve benim de var olduğunu kabul ettiğim talkan ve curcam katliamlarından sonra islama geçiş aşamasını düzgün ele almaları gerekir.
Bi savas vardi muslumanlarla cinlilerin kapistigi, o savastan sonra cinlileri sikertmek icin muslumanligi sectigimizi ogretmisti lisedeki tarih hocamiz. Yani oyle "islamiyet diye bi sey buldum supermis" olayi degil, mevzuda bir cikar soz konusu...
Not: Mufredatin mufredat oldugu yillar tabi o zaman...
talkan ve curcan katliamlarıyla islamı seçtik diyenler gelsin beri:
türklerin orta asya coğrafyasında islam milletleriyle karşılaşması emeviler, hazar ve kafkas türklerinin islamla karşılaşmaları dört halife zamanına denk düşer. dört halife döneminde islam halifesi osman'ın kafkas üzerine sefer düzenlemesi üzerine islam ve türk orduları ilk defa karşı karşıya gelmiş ve büyük güce sahip islam ordusu, musevi türk ordusunu yenerek halkı zorla müslümanlaştırmaya çalışmışlardır.
daha sonra emeviler zamanında tekrar savaşa tutuşan türkler ve arap orduları türklerin galip gelmeleri sonucu büyük bir orduyla hazarların üzerine gelmiştir.
ancak benliklerinden, musevilikten ve şamanizmden ödün vermeyen hazar türkleri katledilmek adına da olsa dinlerini değiştirmemiş ve müslüman olmamışlardır. yalnızca bazı hakanlar yine yapılan çeşitli savaşlar sebebiyle ilk maglubıyetlerinde müslümanlıgı secmeye girişmişlerdir. sonrasında hazarlar tekrar kuvvetlenip araplara kafkasya üzerinden saldırıp katliam yapmışlardır. musevilik dinini benimseyen hazarlar, bizansın da etkisiyle hristiyanlıga da yönelmişlerdir.
islam ordularının türklere yapmış oldukları ilk katliam burada başlar.
geçelim
emeviler döneminde göktürk devletinin zayıflamasıyla emeviler batı türkistan'a seferler düzenlemiş ve talkan, buhara gibi önemli şehirleri ele geçirerek burada bir türk kıyını başlatmışlar, bölgeyi tamamıyla yağmalamışlardır.
tarihe talkan ve curcan katliamları olarak geçen ve emeviler zamanında vuku bulan bu katliamlar işte tam bu sırada gerçeklemiş ve 100 bin türk katledilerek, 50 bin türk kadını cariye yapılmıştır. göktürkler kendilerine bir çeki düzen verdikten sonra kültigin komutasındaki türk ordusu batı türkistan'daki kaybedilen toprakları geri kazanmış ve devlet sınırlarını yeniden büyütmüştür.
göktürk devletinin doğuda çinle batıda araplarla savaşır halde olması devlet otoritesini sarsmış ve batıda araplarla savaşma görevi türgişlere bırakılmıştır. türgişler, emevilerle kırıcı savaşlar yapmışlar ve arapların batı türkistan'da bir hakimiyet kurmasını engellemişlerdir.
emevilerin de müslümanlığı yalnızca arapların tekelinde görmesi ve müslüman olmayan insanlara köle muamelesi yapması bu dine türklerin geçişini engellemiştir. evet katledilmeyen 50 bin cariye mecburi olarak köle sıfatıyla islamı kabul etmek zorunda kalmışlardır ancak onlar şu an müslüman olan türk toplumlarının değil arapların atalarının çocuklarını dünyaya getirmişlerdir.
emevilerin ırkçı ve ibraniler gibi milli bir din yaratma çabası diğer milletlerce bir anti sempati yaratmıştır. ve milli bir din oluşturmak isteyen toplumlar, kendilerinden başka hiçbir milletin o dine inanmasını istemezler.
misal; ibraniler musevi hazarları, kırımçakları, musevi ukraynalıları, polonyalıları yahudi olarak kabul etmezler,
keza islam'dan önce milli dinimiz olan gök tanrı inancında da tanrı türk'ün tanrısıydı ve yayıldıkları bölgeye tengricilik inancını yaymaktan ziyade türk töresiyle tanıştırmayı amaçlamışlar ve dini savaşlar gerçekleştirmemişlerdir.
640 yıllarında başlayan talkan ve curcan katliamları, milletimizin arap zulmünde olduğundan ötürü islamı kabul ettiğini düşünelim. 100 bin türk'ün o coğrafyada katledilme nedeni islamı kabul etmeyişleridir. zira türkler yenilmişlerdir ve düşmanın dinini kabul etmemekte direnmişlerdir. kıyımlar da bundan ötürü olmuştur. türkler korkarak dinlerini değiştirmiş olsalardı burada bir katliam olmazdı, onun için bu katliamla araplaştık, müslümanlaştık demek saçmadır.
farz-ı misal talkan ve curcanla emevi topralarına geçen batı türkitan'da müslüman olduğumuzu sayalım ve buradaki türkler öncesinde tengriciler. peki kültigin ve türgişler döneminde bölge yeniden türk hakimiyetine alındığında bu türklerin bölgede bir tehdit kalmaması sonucu tekrar eski dinine dönmesi gerekmez mi?
geçelim
abbasilerin emevilerden halifeliği alması ve doğru bir politika gütmesi, türkleri yeniden eski düşmanları olan çinlilerle münasebet kurmaya itmiştir.
işte tam da bu sıralarda patlak veren talas savaşı sırasında; düşmanımın düşmanı dostumdur diyerek ve orta asya ile ticaret yollarında çin egemenliğini yok etmeyi amaçlayan türkler, müslüman araplarla ilk defa dostane ilişkiler içerisine girmişlerdir.
türkler bu savaşın hemen ardından ''haydi hepimiz müslüman oluyoruz'' dememişler ve müslümanlaşma süreci 13-14. yüzyıllara kadar devam ettirmişlerdir.
kaldı ki, ilk müslüman türk devleti diye bilinen karahanlılar bile ilk başta müslüman değillerdir.
kül bilge han ve bazır arslan han'dan sonra hükümdar olan satuk bugra han, o dönemde samanogullarında çıkan iç karışıklıklar nedeniyle karahanlılar'a sıgınan müslüman şahzede nasır bin ahmed ile arkadaşlık bagları kurmuştur. küçük yaşta müslümanlıgı gizlice secip müslüman olan satug bugran han, büyüyünce amcası oğulçak han'la savaşlar yapmıştır. satuk bugra han öldükten sonra yerine oglu musa han geçtikten sonra müslümanlık tüm halka daha fazla yayıldı. ve bundan sonra gelecek olan hükümdarlar ali, ahmet yusuf gibi isimler almıştır. nereden, nereye...
o zamanlar uygurlar da zaten kafalarına göre manizm budizm diye giderken karahanlılar tarafından müslüman yapıldılar. tamamen türkler içinde yani.
oğuzlar, bizlere gelince. oğuz devletinin başında bulunan oğuz yabgusu herkesin malumu selçuk beyi kendisi için bir tehdit görmüş ve bu sebeple selçuk bey, karahanlılar tarafından müslümanlastırılmıs maveraünnehir şehrinden cende gelen türkler sayesinde müslüman olmuş ve çeşitli yerlerde hutbe okutturmuştur.
sonrasında da orta asyada;
hoca ahmed yesevi çevresindeki derviş ve müridler oğuz ellerine yayılıp islam'ı anlatmaya çalışıyorlar.
anadolu'nun fethiyle birlikte ahmet yesevi'nin 70 bin müridi anadolu'ya yayılıyor ve bektaşiliğin atasını oluşturuyor.
osmanlı'da ilk çağlarında bu tarikata bağlı ve yeniçeri ocağı bektaşi ocağı olarak bilinir.
rumelinin türkleştirilmesinde etkili olan saltuk gazi de yesevinin müritlerinden.
ahmet yesevi, türklerde müslümanlıgın pekişmesinde büyük rol oynamıştır.