çok doğru. ülkedeki restorasyon anlayışının dış cepheyi zımparalayıp ufak detayları kaybederek tarihi yapıların anasını ağlatmaları buna örnek gösterilebilir.
Bu sorunun nedeni kaliteli mimarlar yetişmemesinden çok parayı verenin istediği olmasından kaynaklı görünüyor. inşaat sektörünün kimlerin elinde olduğu biliyorsunuz. Özgün bir fikrim var diye atlayacak bir mimar da patrondan önce mimar abileri tarafından durdurulacaktır.
türk yerine ermeni mimarların olması milli bilinçle alakalıdır. osmanlının bakış açısının sonuçlarıdır. ikincisi ise uzun süre yerleşik kültürü tam oturtamadığı için bu konuda gelişme olmamıştır. ayrıca mimarlığın gelişmesi için o millette sanat anlayışıda olacak. bugün anadolu çomarları bi kaç eskiz görse git adam gibi bir işte çalışta para kazan der. böyle bir ortamda düzgün mimar çıkması kolay değildir.
Yanlıştır, elbette çok parlak fikirleri olan mimarlarımız vardır lakin biz maliyeti düşürme eğilimideyiz genelde, bir sütün, bir oyma, bir işleme, bir metre daha geniş, az daha yüksek tavan, artı ustalık, işçilik, malzeme, sanmam yani, biz en az iş gücü, en az masraf ve malzeme ile olabilecek en büyüğünü, en kaba inşaattan hallice olarak yapmaya çalışıyoruz, mimari çok da önemli değil.
Herkes sinan'i ornek gosteriyor ama sinan turk degil devsirmeydi,az biraz arastirin.
Edit: turkler tarafindan da yetistirilmemistir, kendimide dahil ederek soyluyorum biz turkler sanat ozurluyuz. Biz anadoluya cadirlarla giris yaptigimizda ayasofya coktan yapilmisti bile.
bu söylemi ortaya atan kişilerin dünyaca tanınan mimarlar ve eserleri hakkında ne kadar bilgi sahibi olduğu, sonrasında da bu bilgilerini türk mimarları ve eserleri ile kıyaslayabilecek mimarlık sanatı yeterliliği fazlaca merak edilmekte..
doğrudur. elin gavuru 1500 yıl öncesinde istanbul'a ayasofya'yı diktiğinde bizim atalarımız hala at sırtında çinlilerle savaşıp ganimet elde ediyordu. bir şeyler üretmek yerine çinlileri yağmalıyordu...
bu ülkede en yüksek vergi sanatçıdan alınıyorken,
türkiye'de işveren, sizden aynı anda birden fazla mesleği icra etmenizi bekliyorken,
imar yönetmeliğinin saçmalıklarıyla size tam manasıyla "kısıtlama" getiriliyorken,
ve kimse bu bölüme meslek aşkıyla değil, para aşkıyla giriyorken, "başka ne beklenilesi" durumdur.
1960'lı yılların başında Kocatepe'ye bir camii yapılmasına karar verilir.Yarışma yapılır, yarışmayı Vedat Dalokay oldukça modern olan projesiyle kazanır.Sonrasında Temel atılır, ve homurdanmalar başlar böyle camii mi olur, "minareleri füzeye benziyor.Füzede gavur icadı!" gibi saçmasapan tepkiler sonucu proje iptal edilir.Yerine daha sonra 500 yıl önce yapılmış olan Sultan Ahmet Camii'nin kötü bir taklidi olan bugünkü Kocatepe camii inşaa edilir.
Esas projenin sahibi olan Dalokay, bir süre sonra esas projeyi biraz değiştirerek bugün islamabad'da olan meşhur kral faysal camii'ni inşaa eder.
aslında iyi mimar yetişmemesinden ziyade, çıkan projeleri inşaa edecek kalifiye ara eleman yetiştirmemiştir türkiye. yapı teknikleri konusunda zayıftır. malzeme çeşitliliği de ona keza. inşaat mühendisleri çizilen projenin statiğini çözmek ve yenilikçi çözümler üretmek yerine, direkt olarak bu yapılmaz der. o yüzden yapılar genelde tek tiptir.
onun haricinde bir kaç mimarlık fakültesi harici, mimarlar yaptıkları stajlar haricinde neredeyse hiç bir malzeme bilgisi ve inşaat pratiği bilmeden mezun olurlar. gerçi avrupa'da da durum böyledir, hatta orada diğer dalların eğitimi, inşaat, makine, vs, aynı titizlikle olduğu için eğitim programları daha çok mimari tasarım ağırlıklıdır. avrupa'nın farkı, mimarlık eğitimi 6 yıldır. ağır stajlar vardır. bir de stajyer mimarlık süreci vardır mezuniyet sonrası. yoksa tasarımsal anlamda okullar gayet başarılıdır. yeter ki kişinin ufku açık olsun.
Yalandır. Türkiye iyi mimarlar yetiştirebilmektedir.
Yatak odalarını banyolu dizayn ediyorlar artık. Tabi ya. Eskiden bornozla birlikte koridordan yürüyüp ses çıkarırdık banyoya giderken ve çocuklar uyanırdı.
Şimdi ise türk mimarlarının eseri olan banyo yatak odası kompleksinde aşk yapıp koridorlarda bornozla yürümüyoruz.