evet.
tam manasıyla kaybolmuş, yitip gitmiş, önem ve değeri ortadan kalkmış, toplumdaki yeri mahvolmuştur.
bir türk kadını düşünün ki türklerin hala şamanizm ve tengri inancını benimsediği zamanlarda ata biniyor,
ok atıyor,
güreş tutuyor,
düğünlerde erkeklerle birlikte eğlenip halay çekiyor,
hiçbir şekilde kısıtlama, yasaklamaya maruz kalmıyor,
giyim-kuşamına, yaşayış tarzına, toplum içindeki hal ve hareketine karışılmıyor,
ev arkadaşlığı, savaşma, avcılık, aile işlerinin yürütülmesi gibi görevlerinin yanında devlet yönetiminde de yer alıyor,
henüz Uygur Devleti kurulmamışken, Uygur reisinin anası Uluğ Hatun, dâvalara bakıyor,
ihtilâfları çözüyor...
bırakın amcası, dayısı, bir akrabası tarafından tacize, tecavüze uğrayıpta susturulması için öldürülmeyi, bir kadın ve bir erkek, 7 kuşak geçmeden akraba evliliği yapmıyor.
Göktürk anıtlarında Bilge Kağanın “Tanrı, Türk milleti yok olmasın diye babam (ilteriş) Kağanla anam (ilbilge) Hatunu yüceltti” şeklindeki ifadesiyle Han buyruklarının başındaki “Han ve Hatun buyurur ki…” şeklindeki ifadelerle kadının toplum içinde önemli bir yeri olduğunu gösteriyor.
değişen din, kabul edilen islemiyetle beraber devlet yönetimindeki hakan ile yönetimi paylaşan hatun, evlendikten sonra "evin reisi erkektir" değersizliğiyle beraber mirasta bile sözü geçmeyen, tek başına şahitliği bile kabul edilmeyen ciddi bir önemsizliğe maruz kalıyor. üstüne bir de cariye, köle sıfatları eklenip, kocası savaşta ölünce başkasıyla evlendirilmek zorunda bırakılıyor.
yaşı küçükse evlat edinilmesi, kardeş edinilmesi, bakıma muhtaçsa pek akla gelmiyor, sadece evlendirilen kocanın karısından sonra 2.,3., veya 4. kadın oluyor.
bu dört kadına kadar hak tanınması, iyi niyetle değil, sik keyfiyetiyle alakalı olduğu, maalesef pis bedevilerin ahlaksızlığından ileri geldiği, dinin uygun gördüğü bir serbestlik halini alıyor ve bu dine dahil ediliyor. hak görülüyor.
kadının neresini kapatması, hangi durumlarda, ne şekilde kocasıyla cinsel ilişkiye girmek zorunda kalması bile tarife gerek duyulan bir sıfata bürünmesine sebep oluyor.
yıllardır bize de aynı terane yutturuluyor.
"ataerkil toplumlarda..."diye başlayan her cümlenin akabinde, türkler sanki tarih sahnesinde hep ataerkil olmuş gibi bu durum "ataerkilliğe" dayandırılıyor.
ataerkil demek; erkek otoritesinin üstünlüğü, erkeğin üstünlüğü fikri, soyun erkekler tarafından belirlenmesi, hakimiyetin erkeklerde olması ve erkeklere kadınlardan daha çok saygı gösterilmesi anlayışıdır.
islamiyetten önceki türk görgü ve geleneklerinde ne böyle bir anlayış ne de bu anlayışa dayalı bir yönetim vardı.
doğuşundan itibaren hak ve özgürlük olarak erkekten hiçbir farkı olmayan eski türk kadını, yıllar içinde arapların dinde yeri var diye sömürdüğü, erkeğin altında bir insan figürü olarak günümüz kadınına bakmamızı sağlıyor.
çünkü yıllar yılı bu ataerkil muhabbeti, en kadına değer veren erkek kafasında bile, babasının anasından üstün olduğu fikrini düşündürtüyor.