ilkokuldan sonra 7 sene yabancı dille eğitim gördüm, ingilizce bilirim, akıcı konuşamam, çok da sikimde değil.
Şovenist bir bakış açısıyla söylemiyorum; çok ehemmiyetli bir konu değil. Gerektiğinde işine yarayacak Metin okuyabiliyorsan kafi.
Bi ara oktay sinanoğlu kolpalarına kapılmışlığım, adamla meyilleşmişliğim falan var ama önünde sonunda gerekli bu meret.
En basitinden; herhangi bir konuda internetteki ingilizce kaynak miktarı diğer dillerin birkaç trilyor milyar katı. Biri çevirecek diye beklemenin alemi yok.
ingilizce eğitiminin aşırı derecede gramer ağırlıklı olmasından, pratik ve günlük konuşma dilinde egzersizin eksikliğinden kaynaklandığını düşünmekteyim.
okulda 8 yıl yabancı dil dersi alıp "anlıyorum ama konuşamıyorum" seviyesinde (aslında anlayamıyor da, neyse) olmasına nörolojik açıdan yaklaşırsanız eğitim gören bu öğrencinin bir zeka sorunu var demekten başka bir gerekçe sunamazsınız.
unutmadan... eğitim sistemi ile alakalı bir durum da yoktur.
dünya'nın en berbat eğitim sistemi bile olsa, orta lise yıllarında bir çocuğa ingilizce (veya harhangi bir yabancı dil dersi) verseniz yabancı dilde eğitim veren üniversiteye kazanan genç eğitimini aldığı yabancı dilde hazırlık okumak zorunda kalmaz.
sistemde sorun yoksa, çocuklarımız geri zekalı değilse neden imam Hatip mezunu genç arapça konuşamıyor, normal orta okul lisede eğitim gören ingilizce almanca fransızca vb konuşamıyor?
diyanet işleri başkanının ileri derecede arapça biliyorum diye cv'sine yazması ve tercüman olmadan konuşamaması gibi durum.
sorun sistem değil.
sorun sistemin içinde insanlar.
ileri derecede arapça bilen diyanet işleri başkanının tercüman olmadan konuşamadığı ülkede insanların ingilizce konuşmamasına takmak biraz komik geldi.
8 yıl boyunca ingilizce dersini zorunlu yaptığı halde öğrenciye bir cümle ingilizce bile öğretemeyen sikko bir eğitim (?) Sistemi ile yetiştiğimiz için.
Anadilimiz ural altay dil ailesine ait dolayısıyla eklemeli bir dil ve hint avrupa dilleriyle kıl kadar alakası yok.
Dolayısıyla c seviyelerini görmek için tam manasıyla kıçınızı yırtmanız gerekiyor ama çoğunuzda ne öyle bir para var, ne öyle bir zaman var. Herkes imkanı kadar öğreniyor, konuşuyor işte.
Eğitim sistemine gelirsek, biz ne eğitime, ne öğrenciye, ne öğretmene eskisi kadar değer veren bir ülkeyiz, ne de dünyaya entegre, herkesle ilişkisi iyi olan bir ülkeyiz.
Uygar toplumların kaçtığı, 3. Dünya ülkelerininse hayran olduğuyuz.
Pratik yaparken konuşamama nedenlerinden birinin de korku olduğunu düşünüyorum. Diyalog sırasında Olumsuz senaryolara odaklanmak zihinsel kontrolün kaybedilmesine neden olabilir.
Egitim sistemi (ilkogretim, lise ve universitede verilen ingilizce) tamamen gramer ve kelime bilgisine odaklandigi icin universite mezunlarimiz ekstra bir caba gostermemisse konusamiyorlar dogal olarak. bu konuyu cozmenin sadece 2 yolu var:
1- egitim sistemine gercek anlamda ilkogretimden itibaren dinleme ve konusma egzersizlerinin getirilmesi
2- kisisel olarak yaz aylarinda yabanci dil programlarina gidilmesi (erasmus, work and travel gibi).
https://galeri.uludagsozluk.com/r/2357633/+
kolaya kaçmayı sevdiğimiz için. istiyoruz ki biz uyurken dil beynimize girsin sabah o dili konuşur halde uyanalım. kimse kimseye elinizi açmazsanız 1 kuruş vermez. çalışmayı gerçekten buna kafa yormayı zaman ayırmayı ve bunu deneyen arkadaşlarla dalga geçmemeyi öğrenmemiz, saygılı olmamız gerekir. ondan sonrası kolay, çorap söküğü gibi gelir "ulan oluyormuş yahu!" derken bulursunuz kendinizi.
amerika'dayken isviçre'li ev arkadaşlarım oldu. ingilizceyi, almancayı ve fransizcayi ve biliyorlardı. fransızlar miliyetçidir ve ingilizceyi sevmezler. avrupa'nın geneli ise dil konusunda başarılıdır.
Fransa’da Fransızca hariç dil bileni, konuşanı dövüyorlar,
Almanya’da genç nüfus hariç Almanca dışında tık tok.
ingilizceyi güzel konuşan ülkeler Danimarka, Hollanda felan. Haa onların da genele vurulduğunda öyle 3 dil konuştukları felan yok. okulda 2 ders x-ce görmüş olabilirler, o kadar. Ona bakarsanız Türkiye’de de ingilizce artı Almanca verilmiyor mu.
Ha türkiye’li Türkler ingilizceyi bok gibi konuşmuyor mu, hem de sıvı bok gibi.
Birbirleriyle Türkçe konuşup anlaşabiliyorlar mıydı ki, sıra ingilizceye gelsin?
Kendi ana dilinde; sıfat, zamir, edat, özne, yüklem, isim, vb. pek çok dil bilgisi kavramını bilemeyen (umursamayan) kişilerin, bunların ingilizcedeki karşılığını öğrenmesi de -doğal olarak- çok zordur.
yabancı dil, beynimizin sağ beyin lobuyla öğrenilir, yani dinleyerek. Fakat bu dinleme işine göz eşlik etmelidir. Yani dinlediğiniz her şeyin resmini görerek, zihninizde olay-sembol (resim) bağlantısını kurmanız gerekir. Bunun için en iyi yol bol bol alt yazılı film izlemektir. filmi önce türkçe alt yazıyla, sonra ingilizce alt yazıyla en son da alt yazısız sadece ingilizce dinleyerek kulağınızı ve gözünüzü dile alıştırmanız gerekir. Bu yabancı dilin zihninizde temelini oluşturur. Temelini iyi atarsanız daha sonra iyi okuyabilir, iyi yazabilir ve iyi konuşabilirsiniz. Sağ beynimiz aktif bir şekilde yabancı dile çok sık maruz kaldığında (yani artık duyduğunuz ve gördüğünüz şeyler rüyalarınıza girmeye başladığında) beyninizde türkçeden başka yeni bir 'dil yolu' (belki şimdilik patika demek lazım) açmış olursunuz. Bu patikayı yavaş yavaş genişletip, düzeltmeli, asfalt atmalısınız. Dil yoluna asfalt atmak demek 'şarkı' ile olur. Sürekli şarkı dinlemelisiniz, çocuklar için olan çizgi filmleri (ana okulu çocuğundan ilk okul ve ortaokul çocuğunun izlediği çizgi filmlere kadar) hepsini bitirmelisiniz. Çizgi filmlerde kelime tekrarları, şarkılar, kısa hikayeler vs. daha çok vardır. Alt yazısız bunları dinleyerek sağ beyninizin 'dil patikasını' genişletebilirsiniz. Burada en kritik nokta, her türkçe konuştuğunuzda ingilizce dilinin gerileyeceğini, patikanın bozulacağını bilmenizdir. en küçük dil geçişlerinde bile yol hemen bozulur, çünkü türkçenin yolu geniş ve ferahtır. Beyin kolayı, stresi az olanı seçmeye bayılır, çok sever. O nedenle eğlenceli bir şekilde dinlemelisiniz. Ne kadar süre dinleyeceksiniz peki? Basit seviyede konuşma için en az 3 yıl. yani 3 yaşına gelmiş ingiliz bir bebek kadar diliniz gelişmiş olacak. 6 yıl dinlerseniz 6 yaşına gelmiş bir çocuk kadar dile hakim olacaksınız. 10 yıl dinlerseniz yine o kadar...yani iyi telaffuz için gece gündüz demeden en az 10 yıl (türkçenin geriletmelerini hesaba katmazsak) dinlemek gerekiyor. anca o zaman ingilizceyi akıcı bir şekilde konuşmaya başlarsınız. konuşma alanı beynimizde sol yarı küresinde. yani sağ beyinle dinlediğimiz ve dili 'sembollerle' zihnimize kazıdığımızda sol beynin konuşma alanı faaliyete o zaman geçiyor.Sol beyinde broca alanına gelen sembolik kavramlar 'söze' dönüşüyor ve insanlar konuşmaya başlıyor. çünkü zaten alfabenin kendisi de semboldür, sesin sembolüdür. 10 yıl dedik ya, eğer hikaye okur (ama you tube'dan takip ederek, yani sembolleri zihninize yanlış kodlamadan), ingilizce defter tutar bir de basit seviyede ingilizceden türkçeye türkçeden ingilizceye çeviri yaparsanız öğrenme sürecine hız katmış olursunuz. ingilizceden türkçeye çeviri iyidir ama asıl iyi olan türkçeden ingilizceye çeviridir. türkçeden ingilizceye çeviri yaptığınızda aslında zihninizde olan türkçe asfalt yolunu ingilizcenin hizmetine vermiş olursunuz.
Şimdi imkanlar çok gelişti, artık youtube'da sınırsız 'dinleme' imkanına sahipsiniz. kolay gelsin.