değil dostlarım değil hiçbiri değil. biz konuşmayı bırakıp çalışmaya başlamadıkça hiçbir şey değişmeyecektir. hataları söylerken de sadece konuşuyoruz, bazı şeyleri düzeltmek için de sadece konuşuyoruz. ses var görüntü yok bizde.
ülkelerinin dünyanın en büyük bor üreticisi olmasından dolayı, bu maddeyi uçak benzini üretiminde kullanmak. biz ne yapıyoruz? abd ve kanada gibi ülkelere satıyoruz ve bu uçak olaylarından bütün paraları bu ülkeler kazanırken, bize de bor satışından kalan o paracıklar kalıyor sadece.
bağımsızlığımız için bir devlete isyan edince, silahlı bir hareket başlatınca, başaramayıp yerinde sayarak başka devletlerin kullandığı bir terörist grup olmayı asla başaramayız.
ingiliz kralı viii. edward istanbul'a atatük'ü ziyarete geldiği zaman, atatürk kendisine bir akşam ziyafeti vermişti. ziyafetten önce,
--"bana ingiltere sarayında verilen ziyafetler ne şekilde olur, onu bilen birisini, yahut bir aşçı bulunuz !...dedi.
ve nihayet bu sofra merasimini bilen bir zattan öğrenerek sofrayı o
şekilde düzene koydular... akşam kral sofraya oturunca kendisini kral
sarayında zannederek memnun oldu. atatürk'e dönerek:
- sizi tebrik eder ve teşekkür ederim. kendimi ingiltere'de zannettim diyerek memnuniyetini bildirdi. sofraya hep türk garsonlar hizmet etmekte idi. bunlardan bir tanesi heyecanlanarak, elindeki büyük bir tabakla birdenbire yere yuvarlandı. yemekler de halılara dağıldı.
misafirler utançlarından kıpkırmızı kesildiler. fakat atatürk kral'a :
- bu millete her şeyi öğrettim, fakat uşaklığı öğretemedim! dedi. bütün sofradakiler atatürk'ün bu sözlerine hayran oldular. atatürk garsona da vazifene devam et emrini verdi.