10 yaşında ki çocuktan memleket manzarası çıkarmak.
doğrudur, 70 milyon nüfuslu ülkeden 1 milyon tabiatı gereği garip davranan insan çıkar, lakin en fazla 10 yaşında olan bir çocuğun davranışını bokunda boncuk bulmuşcasına yererek anlatmak daha büyük öküzlüktür.
elin gevur çocuğu çok mu zeki küpü, atınca ne olacağını merak ettik diye yaşlı adamı pencereden atıp öldürmedi mi? yada lise de kızları hamile bırakacak kadar aptal değil mi?
bizim gurbet dediğimiz yerde yaşayanlar çok düzgün, çocukları 7/24 ders çalışan, düzgün sosyal aktivitelerde bulunan tipleri bi bizimkiler öküz.
öküzlük değildir aslında, sadece onlara öküz diyenlerin öküzlüğüdür. zira fransız devrimini yanlış anlamış, kilisenin baskısını azaltmak yerine kiliseyi hiçe saymış ve bütün değerlerini yitirmiş, bunun sonucunda da etraf anası babası belli olmayan çocuklarla dolmuş bir milletten daha malca değildir yaptıkları. Bizim milletimiz kadar insan sevgisiyle dolu, saf ve temiz bir millet de bu dünyada bulunamaz, çünkü maneviyat maddiyattan daha önemlidir bu ülkede. ama bazı kendini bilmez denyolar atalarını inkar edip, denyoca konuşmalarıyla insanımızı kötülemektedirler, ki bunu yaparkende sadece kendilerini aşağıladıklarının farkında değillerdir.
bu sabah tramvayda şahit oldum, herkes yeni uyanmış, kimse konuşmak bile istemiyor sanki. beyfendinin elinde bir cep telefonu var, yarı türkçe yarı fransıza bağıra bağıra kendini ve yaptıklarını övüyor. (söylediklerinin doğruluğu tartışılır)+ (yaptıklarıda bi boka benzese)
saat beşe yaklaşıyor,yine tramvaydayım (günüm tramvaylarda geçti desem yalan olmaz) yine bizim türkler sahnede bu kezde yaşlı bir belçikalıyla dalga geçiyorlar.
yani liste daha uzayabilir.
ha birde bizim bu hayvanların yabancı kadınlara yiyecek gibi bakmaları var, eğer
yabancı erkekler, bu hayvanoğlu hayvanların eşlerine o şekilde baksalar olay çıkar.
guzel bir paris aksamustlerinden biriydi, dostlarimla birlikte pipolarimizi tutturup, kahvelerden, tutunlerden ve kadinlardan sozediyorduk.sahsen, pek de kadinlardan yana sansli olmadigimdan bir ara dalmis fotograf makinemle etrafi seyrediyordum.birden uzakta bir cocugun cim yedigini gordum, evet, cocuk agzina cimleri atiyor fakat nedense yutmuyordu ve sanirim agzinda calkalayarak balgamla karistiriyordu.meraklanip biraz daha izledim, cocuk kipkirmizi surati ve agzinda cimlerle, adeta bir embesili andiran surat ifadesiyle, sirita sirita, tam da alabildigine simartilmis bir turk okuzune yarasir mal tavirlariyla yanindan gecen liseli kizlarin ustune agzindaki buyuk tukruklu cim topunu tukurup, essek gibi gule gule kacti.tipinden turk oldugunu tahmin ettigim cocugun formasinin arkasinda saint-dizier (bir turk okulu) yazisi vardi.bu vesileyle turk insanini bir kez daha, bir kez daha dusunme sansim buldum.geneliyle ilgili bir yargiya varmak istemesem de, gercekten dunyanin sayili okuzlerinin bu milletten ciktigina bir kez daha emin olmustum.