acı ama gerçek. 100 yıldan fazladır profesyonel futbol oynanıyor bu ülkede. ama tek başarı gs'nin uefa kupası. ya yeterince zeki değiliz, ya disiplinsiziz ya da kollektif değiliz. var bir eksiklik.
tamamen konsantrasyon eksikliğinden kaynaklı bir durum. elin gavur takımı 90+2 de bile konsantrasyonu yüzde yüz iken bizimkiler ilk on dakikadan sonra doldur boşalt taktiğine geçiyor. genlerimizde var abi. durduramıyoruz işte
türkler futboldan anlar ancak başarısızlık işi profesyonelce yapmamaktan kaynaklanır bu mesele.
bir başarı geldiğinde "en kral biziz" havalarına girdikten sonra balon gibi şişip patlamak,
oynatmak için değil de yabancı kontenjanını doldurmak için kalitesiz yabancı oyuncuların transfer edilmesi, (10 yabancı ne ya?)
genç bir futbolcunun iki övgü aldığında kendini bir b.k zannedip şişip patlaması, (batuhan karadeniz en güzel örneği)
futbol kulüplerinde alt yapıya önem verilmemesi genç yeteneklerin gelişmesi ve yeteneğinin zeka ile birleşmesi için kulüplerde bir birimin olmaması ve genç yeteneklere şans verilmemesi, (bir barcelona, bir psv gibi)
büyük umutlarla getirilen yabancı ve yerli teknik direktörlerin daha önce başarılı bile olsa sonradan aldığı olumsuz sonuçlar sonucunda harcanması, (zico, eric gerets, vicente del bosque, frank rijkaard, jean tigana ve dahası)
ne kadar başarısız da olsa futbol kulübü yönetiminde bulunan kimselerin bırakmak yerine futbolcu ve teknik direktörleri harcaması(buna örnek vermiyim),
istikrar olmaması. (manchester united in kadrosunu hesaba katın 2001'den sonra emekli olanlar dahil başka takıma transfer olmamış kaç oyuncu olduğuna bakın)
dünkü arsenal barça maçını izledikten sonra çıtanın nerlerde olduunu gördüm adamlar garanti pas yapıo adamlar maçın son dakikasında bile organize atak yapmaya çalışıo bizim gibi doldur boşalta gitmioar bi kere sabri gibi bi adam var önünde seken bi top olsun adam uzaklaştırmak için nereye olursa olsun vuruo kafasını kaldırmıo bile bi tek sabri deil türk futbolcuların çoğu böyle sıkışınca topa bam güm vurmakta başka bi şey bilmiolar alalım 2 pas yapalım dien bi tane adam yok defanste sıkıştıkları zaman...
doğruluğunun ıspatı televizyonlarda yapılan spor programlarının kalitesiyle ölçülebilecek söylemdir. göreceli olarak doğru bir önermedir, medya tarafına baktığınız da toplamda 3-4 tane adam gibi yorumcu, spor insanı var.
sadece şampiyonluk hesaplarını dikkate aldığımız, hakemler ve hataları kısır döngüsünden çıkamadığımız, gencecik adamları iyi eğitemediğimiz ve buna paralel onların özel hayatlarını didik didik etme hakkını kendimizde bulduğumuz müddetçe böyle devam edecektir. ahmet çakar, erman toroğlu, serhat ulueren, turgay demir, ismet tongo, selçuk yula, adnan aybaba, ilker yasin vs.vs.vs. gibi bir sürü adamın yorumları, fikirleri ve bakış açılarıyla olmadı, olmayacak bu iş. bunların yanına saymadıklarımı da siz koyun olsun bitsin. ki saydıklarım arasında olanların da ara ara doğru düzgün yorumlar yaptığına şahitliğimiz vardır mutlaka. ama oran isterseniz; 1'e 10'dur.
bu kadar basit.
yediden yetmişe milyonlarca türk'ün, her gün, sadece kendi ligindeki takımları da değil, ne bileyim, bazen barcelona'yı, bazen arsenal'i eleştirdiği, onlarca köşe yazarının, her gün, teknik direktörlere teknik direktörlük dersi verdiği bir ülkede geçerli olamayacaktır.
hep aklıma gelir durur. bizim milli takımı şu çok bilmiş köşe yazarı takımı çalıştırsa dünya şampiyonu bile olabilir miyiz acaba?
itiraf etmesi zor bi durumdur ama malesef böyledir.
'ne alakası var' diyene dünki as roma - shaktar donesk maçını örnek gösterip göt etmek işten bile değildir. galatasarayı florquinlerle, victorialarla, perezlerle şampiyon yapıp, avrupada aslanı aslanlar gibi temsil ettirip 'fatih terim efsanesi dönüyor' zırvalarıyla resmen siktir edilen, beşiktaşı 100. yılında şampiyon yapan, şaibeli bi sezonda hakemlerin beşiktaşın ağzına sıçmasıyla şampiyonluğu kaçıran ve türkiyede şampiyon olamadığı sezon teknik direktör değiştirme adetinin kurbanı olarak burdan da siktir yiyen lucescu'nun takımı shaktar, dünki karakterli oyunuyla romanın amına koymuştur.
nitekim geçmiş yıllarda da avrupadaki başarılarını gözardı edemeyiz. bu gittiği her takıma karakter katan futbol adamı bizim ülkemizin 2 büyük takımından siktir yemiştir. buda futboldan bi sik anlamadığımızın bi göstergesidir.
keza fenerbahçede kendisini tarihinde ilk kez avrupanın önemli bi yerinde bulmuştu bundan bikaç yıl önce. zico fenerbahçeye benim bi galatasaraylı olarak izlerken kıskandığım, chelsea ile sevilla (bi önceki sene uefa şampiyonu idi) ile başa baş kapışan, kısaca tarihinin en iyi futbolunu oynatmış ama lig şampiyonu olamadığı için siktir edilmiştir.
tüm bunları göz önünde bulundurursak biz futbol hakkında bi sikim bilmiyoruz demektir. ki istatistiklerde aynı şeyi söylüyo zaten.
futbola finansal yatırım açısından ülkelerin sıralanışı şöyle.
gördüğümüz gibi futbola harcanan parayla başarı doğru orantılı ta ki türkiyeye kadar. başarı sırasında da 12 ye düşmek üzereyiz. bizi sadece beşiktaş temsil ederken yunanlar 3 takımla devam ediyo yoluna. şu krizdeki ülke.
futbola bu kadar ilgi olan b ülkenin bu kadar başarısız olması gerçekten çok üzücü. bu yönetimler futbola olan çağ dışı yaklaşımlarını devam ettirdikçede böyle olmaya devam edecektir.