devlet ne zaman milletten uzaklaşsa gücü azalmıştır. türklüğün karakterinden midir bilinmez develetin başına geçenler bir noktadan sonra milleti düşünmekten vazgeçip strateji oyunu oynamaya başlıyor. tek insanın zekası değildir devletin bütünsel düşüncesi, fazla kaldırmaz böyle durumları. olan oluyor birileri kafamıza çöküyor. devlet yıkıldı diye bizde hemen bir başkasını kuruyoruz. biri de çıkıp noluyor amuğa koyum demiyor sanki bizim genlerimizde var. nasıl ki bir fil doğar doğmaz ayağa kalkarsa hiç bir şey bilmeden, bizde aynı şekilde devlet yıkılınca hemen bir başkasını kuruyoruz.
nihal atsız ın dediği gibi; türkler farklı devletler kurmamış, hanedanlar değiştirmiştir. devlet örgütlenmesi bütün türk devletlerinde aynıdır. sadece çağların ve teknolojilerin etkisi vardır.
düğününden mevldine, cenaze merasiminden toplantısına kadar ne kadar organizatör olma meraklısı bir millet olduğumuzun makro göstergesi gibidir bu durum. her düğünün bi goygoycusu, her cenazenin bi en fazla üzüleni ama en tezcanlısı, her mevlidin bi taksimatcısı bulunur bu topraklarda. halk arasında cemiyet diye tabir edilen böyle toplu gerçekleştirlen eylmelerin canıdır kanıdır bu adamlar. hep merkezde olurlar ama genelde işleri karıştırırlar.
-yaaa necip abi, çalgıcılar burda duracak ayarladım ben onu.
-güzel kardeşim tamam işte, onu diyorum ben de hocalar bitirince okumayı dağıtılcak pilavlar.
-nergis ablacım, sen karışma Allasen, biz ne güne duruyoruz böyle günlerde. çok severdi rahmetli yedirmeyi içirmeyi çoook. oğlum dağıtın şu helvaları, çabuk ol bak alamayanlar var çabuk.
tarzı canhıraş repliklerle ortalıkda boy gösterirler. esasen bi halta yaradıkları yoktur ama önemli gibi bi havaları vardır. işte bunların biraz mektep görmüşü, azıcık mürekkep yalamışları da ''cenazede, düğünde hanutculuk bize göre değil, o kadar okuduk tahsil gördük vay bu günler için miydi?'' diyerek, başlarlar örgütlenmeye. düğün çalgıcısını değil de halkın sanatsal etkinliklere katılması gerçeğinden hareketle, mevlid pilavını değil de toplumdaki fakir ve yoksulların iaşe ve ibadesinin halledilmesi aşkıyla ''arkadaş bu kadar derdi tasayı ben halledeceksem devlet niye var? ha devlet yoksa ben kurayım da böyle fuzuli meşguliyetten kurtulayım, hem namım yürür'' diyerekten aleyle kulunu zapteyle delini diyerek kurabildikleri kadar devlet kurmuşlardır. olayın aslı budur. öyle hikmet, şecaat, kahramanlık falan aramayın erenler.
sadece oğuzların bozok kolunun kayı boyu 600 yıllık bir imaratorluk kurmuşdur.
Sadece oğuzlar 24 koldan, boydan oluşmaktadır.
Türklerin yoğun olmadığı ama olduğu yerlerde de kurulan devletlerin bir çoğunu türkler kurmuşdur.
Herşeyi geç arapların köle olarak* kullandığı türkler kölemen(memlüklüler) devletini kurmuşlardır.kölelerimiz bile devlet kurmuş.moğallarıda o sırada yenmeği başaran da bunlardır.*
bazılarının "en çok sen oynadın, ver o atarinin kolunu bana" mantığıyla, serzenişte bulunduğu
bazılarının "üff, vay a.q. ne çok gezmişiz laa" mantığıyla, sebepsiz ve anlamaksızın övündüğü
aslında engelleyemediğimiz bir ata içgüdüsü.... babalık önezisi... her dem, milletine daha elverişli, daha güvenli ve daha güzel bir yurt sağlama amacı ile çırpınan atalarımızın, engellendiği zaman aynı babalık önsezisiyle kendini savunmak durumunda kaldığı, böylece meydana gelen harpler ve darpler neticesinde oluşan "bir o yana bir bu yana savrulma" durumudur.
sonunda da bize küçük ama çoook güzel bir yurt vermişlerdir. sağolun dedelerimiz, sağolun atalarımız.
bu kadar kısa sürede birlik olup çok sayıda devlet kurduğumuz için bir yandan gurur duyup, diğer yandan da bunca devletin neden yıkıldığını düşünmemizi sağlayan olaydır.
herşeyin temeli hoşgörü tabii. şimdiye kadarki devletlere, milletlere az bakalım bakalım hangisi bizim kadar milletini sahiplenmiş, benimsemiş. önce millet, sonra devlet...