"dağ" korkusu demeyelim de "dağlı" korkusu diyelim biz buna.
dağlar gözle görülüyor, ardından doğan güneşi izlemek mutluluk veriyor, zirvelerindeki kar suları topraklarımızı bollaştırıyor.
ancak dağlılar meselesi...
işte o dağlılar korku veriyor. o inatçı cahil, o insanlıktan dahi geri kalkış, o mağara yaratıkları ister istemez korkutuyor. bu ülkenin çocukları var. korkuyla büyüyor.
dağlar bizim ancak dağlılar bizden değil.
türklerin yaşam tarzı hakkında çok fazla bilgisi olmayan ve sadece küfredip hakaret etmek için başlık açan yazar söylemidir. hemen bilgilendirelim o zaman. türkler eski dinleri olan gök tanrı inancına göre yurtlarını ve çadırlarını dağların zirvelerine yakın yaparlardı. çünkü ne kadar yukarda olurlarsa o kadar gök tanrıya yakın olacaklarını düşünürlerdi. haa şimdi gök tanrı dinimi kaldı diyeceksiniz fakat anadoluda ve benim memleketim olan mersin başta olmak üzere güney ve batı anadoluda (egede) yaşayan ve adına yörük denilen (bende bir yörüğüm) insanlar var. türkleri büyük şehirlerden ibaret sayan bu arkadaş yiyorsa gitsin bunu yörüklerin arasında söylesin. bizler hala evlerimizi dağ başlarına yaparız. yılın 12 ayı boyunca yükseklikleri farklıda olsa dağlardan inmeyiz. son olarak Mustafa Kemal Atatürk'ün bir sözüyle cevap verelim arkadaşa. "toroslarda dumanı tüten tek bir yörük çadırı varsa bu vatan her zaman Türklerin kalacaktır". çadırlarımız azaldı ama toroslarda dumanı tüten binlerce evimiz var. sıkıysa gelinde burda konuşun.
sen!... Korkusuz, cesur... Korkun yoksa, eline bohçanı alıp, çıksana, korkak dediğinin yanına... Burada harfleri ardı ardına sıralamaktan çekinmiyorsun... Korkmuyorsun... Çünkü sana kim ne yazarsa yazsın, haddini bir türlü bilemiyorsun... Eğer erkekse idin, adam insan gibi adamsa idin, askerde peşlerine dolandığın yıldızlı komutanların önünde el pençe divan durmasa idin! Sıkıyorsa ona söyleyivereydin ya buraya yazdığın zırvalığı.... Senin, senden olma evladın... Ya da onun da evladı... Hani bir gün olur ya, askere giderse, ben o zaman görürüm, korkak kim! Türkler ne bin arşın boyu dağdan, ne de dağdaki kuduz it sürüsünden korksa idi, bugün türkiye cumhuriyeti yerine, kürdiye cumhuriyeti kurulmuştu çoktan... Ama bak... Korkak olan mağarada boktan bir hayat sürüyor... Fareden beter bir hayat yaşıyor... Anasını babasını 5-10 senedir görmüyor... Sonunda bir gün, elbette ya köpek gibi kuyruğunu kıstırıp teslim oluyor, ya da leş kargalarıuna yem oluyor. Onu hakediyor çünkü.. Ama senin korkak dediğinin ise, dağda yeri yurdu, kampı, çadırı belli. Göklerde helikopteri uçuyor. Senin yandaşının üzerine ateş topları yağdırıyor... O da paramparça olup gidiyor... Sen ise geceleri, kayalıklarda eşek üstünde güya aklınca mühimmat taşıyorsun. Erkeksen, çıksana karşılarına... Buradayım ben desene! Korkak dediğin şerefi ile görevini tamamlıyor... Kına yakılı elleri, silah tutarak, erkekçe çatışarak geliyor babasının ocağına, anasının kucağına... Sen ne yapıyorsun bana onu söyle...? Oradan atıp tutuyorsun öylece... Müsvette seni! Eşek üstünde esrar taşıyanın, yere mayın döşeyenin, bacısına tecavüz edenin gardaşı!
sen!... Korkusuz, cesur... Korkun yoksa, eline bohçanı alıp, çıksana, korkak dediğinin yanına... Burada harfleri ardı ardına sıralamaktan çekinmiyorsun... Korkmuyorsun... Çünkü sana kim ne yazarsa yazsın, haddini bir türlü bilemiyorsun... Eğer erkekse idin, adam insan gibi adamsa idin, askerde peşlerine dolandığın yıldızlı komutanların önünde el pençe divan durmasa idin! Sıkıyorsa ona söyleyivereydin ya buraya yazdığın zırvalığı.... Senin, senden olma evladın... Ya da onun da evladı... Hani bir gün olur ya, askere giderse, ben o zaman görürüm, korkak kim! Türkler ne bin arşın boyu dağdan, ne de dağdaki kuduz it sürüsünden korksa idi, bugün türkiye cumhuriyeti yerine, kürdiye cumhuriyeti kurulmuştu çoktan... Ama bak... Korkak olan mağarada boktan bir hayat sürüyor... Fareden beter bir hayat yaşıyor... Anasını babasını 5-10 senedir görmüyor... Sonunda bir gün, elbette ya köpek gibi kuyruğunu kıstırıp teslim oluyor, ya da leş kargalarıuna yem oluyor. Onu hakediyor çünkü.. Ama senin korkak dediğinin ise, dağda yeri yurdu, kampı, çadırı belli. Göklerde helikopteri uçuyor. Senin yandaşının üzerine ateş topları yağdırıyor... O da paramparça olup gidiyor... Sen ise geceleri, kayalıklarda eşek üstünde güya aklınca mühimmat taşıyorsun. Erkeksen, çıksana karşılarına... Buradayım ben desene! Korkak dediğin şerefi ile görevini tamamlıyor... Kına yakılı elleri, silah tutarak, erkekçe çatışarak geliyor babasının ocağına, anasının kucağına... Sen ne yapıyorsun bana onu söyle...? Oradan atıp tutuyorsun öylece... Müsvette seni! Eşek üstünde esrar taşıyanın, yere mayın döşeyenin, bacısına tecavüz edenin gardaşı!
Sana, değerli şahıs mehmet akif'in bir dörtlüğünü armağan etmek isterim...
Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen alsancak!
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak...
O benim miletimin yıldızıdır parlayacak....
O benimdir! o benim miletimindir ancak!
Dağa çıkmayı Türkler icat etmiştir. Dağa çıkan bilmem ne Kürt başlıkları bazı kürtlerin onurlarını kırabiliyor olabilir, bu yüzden bu tip başlıklar elbetteki ergence ve sadece kendine komik.
Lakin Türklerin daga çıkan kürtlere olan itirazı korku değil nefrettir. Dağa çıkma terimini ve eylemini icat eden halk olan Türkler asla sivillere karşı katliamlar düzenlememiştir. Dağa çıkan adamın isyanı devletedir. Onlar bırak sivili askere bile kurşun sıkmaz. Bulursa beyi öldürür. Kalanında dagların hakimiyeti için yapar mücadelesini.
Kısaca isyan halindeysen çık dağa. Türkler gibi.
Ama beşikteki bebeye, camideki ihtiyara, okuldaki öğretmene, nobetteki ana kuzusu askere kurşun sıkma.
Mitolojisinde Tanrı Dağı' ndan geldiğine inanan bir ırka dağdan korkuyor diyerek başlık açmak ancak ve ancak götü boklu bir terörist işidir. Muhtemelen abisini kardeşini türk komandosu sikmiştir.