asırlardır, yırtıla yırtıla gülünen nasrettin hoca, bektaşi, namı kemal fıkraları derinlemesine incelenirse ortaya çıkacak tarz.
al sana örnek;
- hoca bir gün göle yoğurt çalıyormuş.
olmadı mı?
- hoca bir gün komşudan kazan ödünç almış.
'yok, içinde derin mesajlar' falan diye kasmayın. ayıp edersiniz.
mesela;
amerikalıların blonde espirileri ya da isveçlilerin, norveçlilerle ilgili espirileri bizim espirilere beş basar.
ingilizlerin, fransız ukalağlığı ile espirileri ya da irlanda ve iskoç espirileri öldürür gülmekten. keloğlannmış. poh...
ayrıca;
bu cümle (bkz: bu ülkedede yaşanmaz artık) demenin ilk adımıdır. evet bende her fıkraya kahkahalarla gülmüyorum hatta bir çoğunu beğenmiyorum. recep iveik'i zorlada olsa izledim ve herkes gülerken ben sadece bir kere gülümsedim ama bunların hiç biri bizim yani türklerin boktan bir espri anlayışına sahip olduğunu göstermez. veya bakın almanlar, ingilizler süper espriler yapıyor alın işte örnek diyecek bir tane cümle, fıkra vb. getirebilecek varsa buyursun. ki bu saydığım milletler * osuruğa gülen insanlardır.
Espriler basit değildir. sadece bize en basitleri aktarılır. m e b denen kurumun amacı güldürmek değil eğitmek olduğu için edebiyat kitaplarında komik fıkralara yer vermez. Nasrettin Hoca nın komik fıkraları zaten sansürlüdür, pek bilinmez. Hacivat ve Karagöz e gelince onlar da sansürlüdür. Eskiden Hacivat Karagöz sadece erkeklere oynatılırmış oynatılan yerlere bayanlar ve çocuklar alınmazmış. bu başlığı açan kişi bi bok bilmeden konuşmaktadır. mesele komik olmamaları değil sansürlenmiş olmalarıdır. sansürlenmeyen espirileri de insanlara komik gelmiyor olabilir. espiri anlayışı milletler arasında farklılık göstermektedir. Örneğin amerikan tarzı espiri vardır. Japon komedileri bize sadece tuhaf gelir. Ama Türklerin sağlam bir espiri anlayışı vardır. Çok kaliteli mizah dergileri ve mizahi eserler çıkarılır bu ülkede. hatta avrupa ve abd çapında da beğeni sağlayan mizah eserleri vardır.
(bkz: götünden başlık uydurma.)
(bkz: sen ne anlarsın. göt.)
bir şeyi doğru yapamazmıyız biz kardeşim dedirten olaydır. ne yapsak türklere bir bok bulsak diye uğraşsanız anca bir boktan anladığınız yok. saçma türk adetleri, saçma türk esprileri, saçma türk konuşmaları, saçma türk dırı vırıları... sokakta kameranın önünden bilerek geçen adama sorarlar alakasız bir konu hemen memleket şartlarından dem vurur. " bu ülkede bu imkansız biliyorsunuz " diye. ulan madem öyle düşünüyorsun git düzeltmeye çalış varsa bir sorun nasıl halledebiliriz diye otur 1 saat kafa yor ama yok bizim insanımız böyle değil.
ben türküm, esprilerine de gayet sesli bir şekilde gülebiliyorum. biraz saygılı olun be elin adamı gelip öyle dese bile sevmeseniz de savunun bazı değerleri olayı devlete siyasete bağlamayın.
ingilizin birisi amerikaya gitmiş, harlemde yürürken zencinin biri çıkmış bıçakla:
-did you come here to die demiş. (ingiliz aksanıyla today gibi oluyo)
ingiliz de ingiliz aksanıyla cevap vermiş
-actually, I came here yesterday
evet kaçımız güldük?
şimdi yaran fıkralar kısmındaki komik türk fıkralarına bakabiliriz ki küfürlü olanlar daha komik oluyor belitriyim.
fıkra ayrı bir şey ama bizim kadar gülmek için uygun bir kültür ve dil altyapısı olan başka bir ülke yoktur. keko dediğimize de gülebiliriz, kendimiz kekoluk yapıp "huhaha kekoyum" falan diip gülebiliriz hayvanlık olsun diye, hiçbir şey olmasa küfredip gülebiliriz. kalite tartışılır ama sonuç kesinlikle mükemmel.
son anda aklıma geldi ki seinfeld zamanının en çok kazanan stand-upçısıydı zamanında, böyle kamyonla falan alıyordu paraları. önce seinfeld izleyin sonra da cemyılmaz. aslında türkçe öğrendikten sonra seinfeld'e izlettirmek lazım, stand up nedir bir görsün de paraları cidden beleşe kazandığı için bi dua etsin.
haklılar. cidden boktan bir espri anlayışımız var. eee, etrafımız bunca bokla cevrili iken ancak, bu kadar üretebiliyoruz. hele civardaki boktan insanlar bi temizlensin, paklansın bak o zaman nasıl pırlanta espriler patlar. bok bok bok, sidik sidik, bok bok..