uyanda balığa gidelim entrysidir.
tam 5 milyon türk an itibari ile ab nin göbeğindedir, yeni partileri en kısa zamanda geçeceğiz.
(bkz: senin ananı babanı da öyle gönderdik)
asalete bak gökten bok yağmasın diye şemsiye üret...
asillik kokmamak için parfüm üretmekte...
ne asillik ne asillik yol ortasına sıçıp üstüne basmamak için topuklu ayakkabı üret...
gelelim esas konuya aslında milliyetçi olan bir çok insan zaten meraklısı değil bizi sikmek isteyen ab ye.
bazı yaltakçılar, peşkeşçiler, satıcılar hurma bıyıklılarım benim hastalar tabi devir onların devri ellemeyin...
kompleksli avrupalıların sürekli kurdukları cümledir. haksız da değillerdir, çünkü; bizler bir yere ilk gidişimiz de olsa: "hop birader! ağır ol. burayı ilk biz bulduk." deme potansiyeline sahip, özgüveni olan bir milletiz.
iyi de zaten bizi avrupadan attılar zaten. balkanlarda isyanlar çıkarttırıp sırplara, yunanlılara, bulgarlara devlet kurdurttu orta avrupalılar. şimdi bizi ab'ye almıyorlar. biz de boşuna tepiniyoruz avrupaya gireceğiz diye.
(bkz: anılar depreşti tabi) (bkz: ne çabuk unuttun o geceleri) avrupalının anılarının depreştiği an ağlamaklı sarf ettiği sözlerdir. cümlenin tamamı şu şekildedir: ''at üstünde gelenler, kavimler göç ediyor, konstinapol düşüyor, viyanada top sesleri; of of of ne günlerdi yok yok çoocuğum türkleri avrupada bir daha görmek istemiyoruz 2çağ kapatıp yenisi açtılar bir 3.yü artık kaldıramayız.''
herhangi bir ilden isveç' e, danimarka' ya giden kıllı adamların bile en cillobik hatunlarla evlendiklerini düşünürsek, bayanları için aynı söylenemez.
* kendini elit, çağdaş gören avrupalının geri kalmış, gelenekçi, dindar, kırsaldan gelmiş gördükleri insanlara karşı tavrıdır. bir tek türklere karşı değil, inanç sahibi her insana benzer tavır takınırlar. hele bunlar medenileşmemiş gördükleri fakir bir ülke vatandaşı ise destek de bulurlar. ör; fransa cezayirlileri sınırdışı etmeye çalışıyor. onları fransa'ya layık görmüyor. kullandıkları elbiseleri yasaklıyor. aynı şekilde alman merkez bankası müdürünün türkler ülkeyi sömürüyor diye ağlaması da aynı meseleyle ilgili.
bu tavırları elit türklerden öğrendiler ama daha bizim çağdaşların eline su dökemezler. bizimkiler bu ülkenin kırsal kesimi zenginleşip kentlere geliyor diye onlara bile kin duyuyor. utanmasalar istanbul'a sokmayacaklar. fransızlar ve almanlar ise hem fakir hem kültürel anlamda gelişmemiş diye karşı çıkıyor.
avrupalılar bizim gibi hem ekonomisi bozuk, hem kültürel yapısı gelenekçi milletleri avrupa'da istemiyor. bir benzerini de bizim elitlerimiz yapıyor. arada fark göremiyorum.
sonuçta arada fark olmadığına göre bizim elitler ne kadar dirense de tüm kalelerini tek tek kaybettiğine ve demokrasi nedeniyle azınlık olduklarından kaybettiklerine göre, avrupa'da da zamanla aynı şey yaşanacak. kendi milletleri çoğalamazken oraya göç edip yerleşenler zamanla politik bir güç haline gelecek. boşuna çabalıyorlar anlayacağınız. kaçınılmaz olan gerçekleşecektir.
edit: şunu unutmayınız. amerika elit olmayan, kenar mahallelerden gelme hep dışlanmış zencilerden bir başkan seçerek dünyanın değiştiğini ve demokrasi ile elitlerin güçlerinin sonunun geldiğini gösteren en iyi örnek.
11 eylül ile elitler bayağı bir güç kazanmıştı ama artık o eski güçleri en azından amerika'da kalmadı. avrupa'da amerika'yı izleyecektir. kapitalist sistemler paranın kimde olduğuna bakar. elitist bir yaklaşımla ideolojik yaklaşarak geri gördükleri ile iş yapmayan toplumlar ekonomik olarak zarar görür. elitler genelde tüm dünyada devlet, sanat gibi kurumlara, ögelere çöreklendiğinden izole olmuş ve kendini koruyan bir yapıya sahip olsa da eninde sonunda kıroyum ama para bende diyen kültürsüz insanların istemese bile egemenliğine girer.
türk kelimesiyle aslında müslümanları kasteden avrupalının söylemidir. bunda hem islam korkusu, hem de allah selamet versin avrupada yaşayan bazı gurbetçilerimizin ultra modern (!) yaşantıları da büyük rol oynamaktadır.
30 yıldır avrupada yaşadığı halde uçağa ayağında lastik ya da şıpıdık terlikle binen,
kendi oğlu alman kızlarını sikince gurur duyup, kızı bir alman genciyle el ele dolaşınca ortalığı yıkan,
''içinde domuz eti olabilir'' diye almanların tuttuğu balığı yemeyen (tanırdım kendisini, rahmetli olmuş bir akrabamdır)
sadece tek gözü açık kalacak şekilde çarşaf-peçeye bürünüp o halde otobanda araba sürmeye kalkan
bazı türkleri gören avrupalı, kendisini bu modern arkadaşların yanında mağara adamı gibi hissetmekte ve haklı olarak onlara kin beslemektedir. (ismail yk faktörünü de unutmamak lazım)
yani kızmamak lazımdır...
not: bu entry gurbetçi kardeşlerimizi hedef almamaktadır. her sepette çürük yumurtalar vardır ve olacaktır. lafımız onlara.