girdiği mekanın cirosunu hesaplamak.
hatta bu konuyla ilgili yanına ilk gelen çalışandan bilgi almaya çalışmak.
işin karlı olduğuna karar verirse aynı mekandan açmayı düşünmek.
restorandaki bi masada tek basına oturan güzel kıza dogru eğilip, "pardon oturabilir miyim" deyince "tabi ne demek, buyrun" gibi bir tepki alacagını zannetmek.
+Kaza geçirmiş insanları görüp aman başıma iş alırım diye gaza basıp hızla olay mahalinden uzaklaşmak. Sonrada zavallı insancıklara ne oldu ölen kalan var mı acaba diye dövünmek,
-Sokak ortasında birbirine girmiş iki insan gördüklerinde ayırmak yerine yine olay mahalini terk etmek. Polise bile haber verme lutfunda bulunmamak. Ayırırsak ayırana olur abi bunlardan bir kesin bizi bıçaklar mantığı gütmek,
+Trafik kazalarında bilen birini dinlemeyip, bildiğini okuyarak yaralıyı omur iliği felçlisi halina getirene kadar çekiştirmek,
-Sunu solunumu hep ateşli bir öpüşme olarak algılamak, güzel bir hatunsa ben yapayım diye atlamak hatta savaşmak, kale alınmaz bir tipse yaşaması zaten zor deyip vijdan rahatlatmak,
+Uyuyan insana uyuyormusun diye sorarak zorla daldığı uykusundan etmek,
-Aaa kendi ellerimle yaptım, sizin için yaptım, diyen ev sahibesi tarafından misafirliğiniz esnasında midenizin patlatılması muhalefeti ile imha edilme olasılığıyla yüz yüze kalamanız,
+Bir önceki şıktaki durumun muadili bir şekilde bayramlarda size ısrarla yedirilen tatlılar yüzünden şeker komasına girerekte farklı bir versiyon olarak yaşamanız, pardon misafir perverlikle katledilmeniz kabildir,
-Doktorculuk oynayıp ilaç tavsiyelerinde bulunmak. Bana müthiş iyi geldi al benimkinden ben yine yazdırırım iki günde ayağa kalkarsın inan bana. ilacı alan arakadaş ikinci gün natürmort,
+Hocacılık oynayıp fetvalar hazırlamak uymayanları yeni yazdığımız fetvaya göre afaroz etmek,
bilirsiniz efendim türkler yaratıcı insanlardır. özellikle kafiye tutturma konusunda ustadırlar. geçen uludağ üniversitesi fen-edebiyat bölümünün nezih cafesi unpanın önünden geçerken yine bir türk beni keskin zekasına hayran bıraktı. sözleri "biri bana gelsin o da sensin" diye giden bir şarkıyı "biri bana versin hemen gelsin" şeklinde yeniden icra etmişti. türk olduğunu hemencecik anladım * .
muhtemelen bi de üniversiteli olacak bu gencimiz (bkz: abazan) bir mücadeleyle birinin ona vermesini istiyor bi de verecek kişiyi ayağına çağrıyordu. utanmasa bi de üstüne para alacak gibi bir duruşu yok değildi hani.
hatırlarsınız 2002 yılında bir şarkı bomba gibi patlamıştı radyolarda, clublarda, beachlerde hatta süper marketlerde... evet (bkz: sean paul)un (bkz: get busy) şarkısından bahsediyorum. amerikan gençleri bu şarkıyla coşup klibiyle kendinden geçerken, şarkıyı olduğu gibi kabul edip sözlerini düşünmeden k.çını bir o yana bir bu yana sallarken türk gençleri durmadı, düşündü, dans ederken sözlere de kulak verdi. belki adamın ne demek istemediğinden bir kelime dahi anlamıyor, "bu adam bize küfür mü ediyor" diye kara kara düşünüyordu ama kafiyelerini o anda beynine ince bir şekilde kodluyordu. ve bu uzun çalışmaların sonucunda get busy şarkısını tam unutulmak üzereyken yeniden icra etti. get busy'nin muhteşem bir dönüşü küllerinden dirilişiydi adeta bu (bkz: cover). sözleri ise türk felsefesini çok iyi bir şekilde yansıtıyordu:
bir de çocukluğumuzda nuhun ankara makarnası adlı bir makarna markası vardı. hatta bir kaç yıl önce yeniden piyasaya çıkarak sevenlerinin yüzünü güldürdü. onun reklam müziği de türkler tarafından icra edilen en güzel şarkılardan biri olarak tarihe geçti:
`yıkama yağlama sokarsam ağlama nuhun ankara
indir donunu çıkar hortumunu nuhun ankara
makarnası`
oha lan. amma benzetmişler şarkıyı. bi de nimetle bunca da dalga geçilmez ki diye tepkiler vermedim zamanında. küçüktüm. nuhun ankara akımına kapılmış, şarkının coverlanmış şeklini annemin, babamın, komşuların, akrabaların yanında fütursuz bi şekilde bağıra bağıra söylüyordum. hatta bi gün komşunun kızına "apıla hortum ne" dediğimi çok iyi hatırlıyorum.
o değil de hani (bkz: deli oğlan) şarkısın acayip coverlayasım var: hadi deli oğlan hadi belime dolan hadi öp bakalım kızı dudağından. yok lan bunun coverlanmaya pek de ihtiyacı yokmuş. (bkz: hadise) çocukken yazmış olmalı bu şarkıyı da.*
benzin istasyonunda sigara içip bir de hemen ayaklarının dibindeki mazgalın altında depo oldugunu düşünemeyen bünyenin sigarayı mazgallardan içeri atmaya çalışması bir yandan da arkadaşlarına "ba ba ba ba tutturucam haa" derken uzaktan koşan abinin dur yapma çığlıklarıyla anlık gafletten uyanmak. **
gelen unlu yabanci misafirlere olagandan fazla ilgi gostermek, yag cekmek bi nevi. hemen aklima christina aguilera ve josh holloway geliyor mesela. onlar da senin benim gibi insan iste lan. bu kadar samatanin asiri reaksiyonun nedeni nedir agalar biri bana anlatsin.
asla yerli olmayan tiplerdir, bir türk e asla yakısmayacak işlerle hemhal olup, o işlerin ortasında yahu bu türkler, biz türkler gibi sözcüklerle başlayan palavralara imza atarlar, nedense bu cümlelerle başladıgı cümlelerde hep bir aşagılık tip vardır, hırsız soyguncu, kaba tiplerdir. bence kendileri o kadar toplumdan kopuk ki, mesela aşagıladıkları elini sıkmaya igrenecekleri bir çöp işçisi bile onlara insanlık adına öyle bir söz söyleyebilir ki şaşarsınız, ama paylaştıkları degerler aynı olmadıgı için aydın kendisini neden avrupa da dogmadıgına hayıflandıgı için onun umuru bu insanlıgı duymaz.
bu aydın tipinde görülen ve bir türkte asla olmaması gereken davranıslardan bir kaç tanesi şunlardır,
* emanete hıyanet etmek,
* namus anlayısının olmaması,
* sübyancılık ve ibnelik dahil paranın alabilecegi hertürlü şerefsizce davranıs,
* içki içmek,
* boş muhabbet,
* belli partiye oy vermek, (lideri avukattır)
* kendi dışındaki görüşten olan insanları aşagılamak, küçümsemek belki insan görmemek,
* konu para ise gerisi teferruattır ilkesi, onun için ibnelik, hırsızlık, uyusuturucu dahil hertürlü pislige bulaşabilme egilimi,
* karısını kızını kıskanmamak, karısını yanında tüm gögsü açık şekilde davete götürebilmek,
* birbirlerinin çıktıgı kızlarla çıkmaları, belki birbirlerine göndermeleri,
* ....