[93] Nihayet iki dağ arasına ulaştığında onların önünde, hemen hiçbir sözü anlamayan bir kavim buldu.
[94] Dediler ki: Ey Zülkarneyn! Bu memlekette Ye'cűc ve Me'cűc bozgunculuk yapmaktadırlar. Bizimle onlar arasında bir sed yapman için sana bir vergi verelim mi?
[95] Dedi ki: "Rabbimin beni içinde bulundurduğu nimet ve kudret daha hayırlıdır. Siz bana kuvvetinizle destek olun da, sizinle onlar arasına aşılmaz bir engel yapayım."
[96] "Bana, demir kütleleri getirin." Nihayet dağın iki yanı arasını aynı seviyeye getirince (vadiyi doldurunca): "Üfleyin (körükleyin)!" dedi. Artık onu kor haline sokunca: "Getirin bana, üzerine bir miktar erimiş bakır dökeyim" dedi.
[97] Bu sebeple onu ne aşmaya muktedir oldular ne de onu delebildiler.
[98] Zülkarneyn: Bu, Rabbimden bir rahmettir. Fakat Rabbimin vadi gelince, O, bunu yerle bir eder. Rabbimin vadi haktır, dedi.
elmalı hamdi nin ayetlerin tefsirini şu şekilde yapmaktadır;
''Kısaca iki sed arasına vardığında onların ötesinde bir kavim buldu ki neredeyse söz anlayamayacak bir durumdaydılar. Yani başka dil bilmedikleri gibi zihinleri basit, anlayışları kıt idi.
Dilleri tuhaf, ifadeleri yetersizdi. Zülkarneyn'e her şeyden bir sebeb (vasıta) verilmemiş olsaydı bunlara söz anlatamayacak, onlar da dertlerini anlatamayacaklardı. Bununla beraber bunlar, şimdi anlaşılacağı üzere ehlini bulunca güç oluşturabilecek işe yarayacak bir kavimdi.''
''Kur'ân bunun hangi kavim olduğunu açıkça anlatmamıştır. Fakat tefsir bilginleri, Türk kavmidir denilmiş olduğunu öteden beri nakletmişlerdi.''
Jean-Paul Roux orta asya isimli kitabında şu değerlendirmeyi yapar;
''Aslında duvarlar maddi sınırlar oldukları kadar manevi sınırlardır. Bir tarafta iyiler, uygar insanlar, öteki tarafta kötüler, barbarlar. Müslümanlar, iskender ve onun savunma duvarıyla da bağlantılı olarak Avrasya bozkırlarının göçebe halklarını Yecüc ve Mecüc olarak adlandırdıklarında Gog ve Magog'a gönderme yaparlar." ''
islam orduları ile, türk ordularının ilk karşılaşmaları çok çetin geçmiştir. öyle ki, sasanilerin yıkılışının hemen ardından başlayan savaşımlar kısa sürede tüm batı türkistan ve kafkasya'ya yayılmıştır. türklerin çetin savaşmaları, zor yenilmeleri, islam ordularını sulu kağan gibi komutanlar çıkartarak alabora etmeleri; türklerin yecüc mecüc olduğu sonucunu çıkartmıştır. bu anlayış arap ve fars din adamlarınca oldukça savunulan bir görüştür. hatta bununla ilgili hadis söyleyenler de vardı. az önce bir paylaşımda değindim.
ancak türkler, islamlaştıktan sonra bu görüşe tümden karşı çıkmışlar hatta oğuz kağan özelinde zülkarneyn'in o olduğunu ve yecüc mecüc'ü türklerin yendiğini söylemişlerdir. itbarak boyu ile olan savaş kimi zaman yecüc mecüc ile ilişkilendirilmiştir. oğuz kağan'ın zülkarneyn olduğu yönündeki savlar lütfi paşanın tevarih-i al-i osman'ında da yer alır. türkler ona zülkarneyn derler, der. bu durumuyla da bunun yaygın bir inanç olduğuna odaklatır. bunun dışında bu görüşü vanî efendi de savunmuştur.
said-i nursî de türkistan türklerinin yecüc mecüc olduğu kanısındadır. bu savlar türklerin islama yaptıkları hizmet göz önünde bulundurulunca boş kalıyor.
günümüzde de oğuz kağan'ın zülkarneyn olduğunu savunanlar var. buna kanıt olarak oğuz adının ''öküz'' sözcüğünden geldiğini, ''zülkarneyn''in çift boynuz sahibi demek olduğunu, öküzün de çift boynuzu olduğunu söylerler.
oktan keleş de bu görüşü savunmaktadır. hatta o daha da ileri giderek bilge kağan'ın, oğuz kağan olduğunu da söyler. ancak peygamber efendimizden sonra yaşamış olan bilge kağan'ın, peygamberimizden önce yaşamış zülkarneyn olmasını nasıl açıklar bilememekteyiz.
kürtler değil miydi oğlum onlar ? hem biz türklerin demirle olan ilgi ve alakası malumdur. sen bir ırk için demirin altına hapsedilmiş de ama onlar gitsin demiri oyun hamuru gibi oynasın. saçma soru.