Toplum mühendisliğidir. ödediğimiz vergilerle ve devlet baskısıyla fötr şapkalı, zengin, komprador burjuva tasfiye edilip badem bıyıklı, takunyalı bir burjuva oluşturuluyor.
Kanıt : anadolu gurubu ( kara memehmetler ), sabancı gurubunun hali. Levanten kökleri olmasa bunlara koç gurubu da eklenirdi. Albayrak, ağaoğlu, cengiz aslan gurubunun yükselişi.
türkiye değişiyor.
dini temelli diyebilecemiz refah partisi devamı olan saadet partisi kuvvetler ayrılığı, parlamenter sisyem, laiklik, cumhuriyet demokrasi hukuk devleti temelinde.
hdp ve mhp gibi kimlik temelli siyaset yapan partiler de bu çizgiye geldiğinde bambaşka bir türkiye olacak.
din ve kimlik siyaseti bu ülke de biterse türkiye kurtulur.
bitmez ise türkiye biter.
Habire değişmekteyizdir; fakat gelişmemekle de orantısı pek barizdir. Demek ki “değişmek” belli şart, sebeb ve neticeleri odak hâline getirenlerin belli bir prensib içinde uyguladıkları değildir de, her iktidara gelenin başıboş bıraktığı bir alandır ve ayrık otlar gibi kafamıza göre değişmekteyizdir.
Aksi halde bakınız, ikinci dünya savaşında tarumar olmuş bir Almanya, hitlerin çizmesi altında çiğnenmiş bir Fransa, pek ağır andlaşmalarla mahkum edilmiş bir japonya vesair memleketlerle aramızdaki fark barizdir, onlar da değişmiş biz de; onların değişmesi belli, periyodik olarak yükselme iken, bizde nasıl her kurum iflas çanları çalabilmektedir?
Demek ki siyasi parti ayırmaksızın söylersek, hükümete gelmekle iktidar olmak arasındaki ince farkı maalesef hiçbir iktidar sahibi tarafından aşılamamış ve her birinin en ufuktaki vizyonu olan “bir dahaki seçimi kazanmak”tan öte bütün bu değişimi gelişime çevirememiş, yahut böyle bir davaları hiç olmamıştır.
Bizde başarılı olan her sahaya bakınız, hep, şahsî, Ferdî teşebbüslerden doğuyor; batılı öyle mi, o ferdî zekâları bulup kollektif akla çevirecek ve bunu pratik sahaya dökecek bir devlet yapısı vardır.
Bu ve benzer paradokslar aşılmadıkça, değişim ancak başkalarında seyrettiğimiz bir hayal olacaktır.
Evet, esasen değişim gibi gözükmekte olan birçok husus maalesef sosyal ve siyasi bakımdan aynı yerde saydığımızın, sadece bu hadiselerin biçimlerinin değiştiğidir; mesela, tek bir husus:
gece kondu yok yahut az da, Fransa’daki göçmenlerin yaşadığı banliyo Mahallelerinde yaşıyoruz, adı da “güvenlikli site”; insanın en temel ihtiyacı olan “barınma”nın çözümü bu olmuştur; yani eski Türkiye rezildi diyelim yenisi de bu rezalete cila çekmektedir, o kadar.
Geriye kalan bütün meseleleri de buradan seyredebiliriz; çünkü insanın en temel ihtiyacı olan barınmaya istiklâl harbi’nden beridir gelmiş her iktidarın aldığı tedbirin en modern hâli işte bu!
Bunun ismi toplum mühendisliğidir. Bir plan ve sistem dahilinde yapılır. Gelişmelerin hiçbiri tesadüfi değildir. Temelinde 1 mart 2003 teskeresinin reddi yatar.