(bkz: kadercilik)
bir yakınınızı ağır ihmaller sonucu kaybetmişsinizdir. sebep olan hastane personelini hiyerarşik olarak başhekimden başlayıp hasta bakıcısına mahkemelerde süründürmek istiyorsunuzdur. bu planlarınızı çevrenizle paylaşırsınız ve alacağınız cevap genelde şu olur:
vadesi bu kadarmış. demek ki allah böyle bir ölüm nasip etmiş. sebebi de bu olacakmış. hem onlar mahkemede hepsi bir olur seni yalancı çıkarırlar bir de sen suçlu olursun. bırak allah'ından bulsunlar. öbür dünya da hesabını verirler nasılsa. ne sosyali ne patlaması kardeşlerim. en son gezi eylemlerin de bile yüz binlerce kişi sokaklara çıktı ama bir tanesi için bile ortalama türk halkı profiline sahip birisi diyebilir misiniz? gerçek bir halk ayaklanması olsa böyle mi biterdi? biz de oradaydık. o insanlardan izole yaşıyorduk. o insanlardan izole edilmiş bir eylem yaptık, sarstık, titrettik ama bitirme noktasında muhtaç olduğumuz güç evlerinde tutuluyordu.
Türkler her dönemde olduğu gibi günümüzdede devletin olmazsa olmayacağı devletin kutsal olduğu gibi düşünce içerisindedirler
mesela en basit bir araba alırken arabanın 2 katı fiyatı devlete öderken bişey demeyiz ama firmaya ödediğimiz para kazık yemişiz etkisi yaratır yani demek istediğim olağanüstü bir durum olmadıkça her şartta devlete bağlıyızdır.
kasabın bıçağı bilenirken mutlu mesut bekleşen sığırların çokluğundan dolayı.
uyandırmak mümkün değil. uyanma dönemi geçmiş ve artık sonu beklenme dönemine gelmiş.
bunlardan biri de basıncın "explosion" (dışa patlama) değil "implosion" (içe patlama) şeklinde yani olur olmaz sebeplerden çıkan saçma kavgalarla ve cinayetlerle, kadına şiddetle, maçlarda holiganlıkla vs açığa çıkıp yapay şekilde "yatışması"dır.
herkesi etkileyen problemlerden dolayı vicdanının sesiyle kendini sokağa atmış çoğunluğun devlet eliyle bastırılmasına şakşak tutan, hatta bazen sopa ve pala da tutan, biat etmekten başka bir bok bilmeyen, taraflı medya tarafından bütün hayatı bir kukla gibi yönlendirilen, cahil ama her konuda bilgisi olan, kötülüğü, insanları ezerek bir yerlere gelmeyi düstur edinen, yalaka, dalyarak bir güruhun, çoğunluk olarak ülke sınırları içerisinde bulunmasından kaynaklıdır.