çocukluktan başalayarak gelen zorluklardır. okula gönderilmeme riski vardır. okula devam edip üniversite dönemine geldiklerinde adlarına leke sürülmesin gayreti içindedirler. ( hele küçük bir şehirden büyük şehire okumaya geliyorlarsa ).
okul bitip iş hayatına girdiklerinde acımasızlık çok daha fazladır.
evlenip boşanmışlarsa ve hayatını devam ettirmek için iş arama süreci daha da acımasızdır.
nedeni de, erkeklerimizin kadını; çamaşır makinesi-bulaşık makinesi-neslini devam ettirecek bir gereç-seks objesi-can sıkıntısında bir oyuncak görmesi.
bunun yansıması olarak kadın; kendini bedeli ödeneceği ve sahip olunan bir meta gibi görerek karşı cinse duvar örüyor.
erkek; bu duvarı aşmak için ya kapital birikimini kullanıyor veya zorluklarda ortaya vandalizm ruhunu çıkarıyor.
kanıksanmış bir durum olan, kadının sosyal hayatta yeri erkek egemenliğinin hoşgörüsü ile belirlenir tarzı kısır bir döngüye neden oluyor. toplum değerlerini içinde bir kadın hareketide maalesef olmamıştır.
dünyada 1960-70 lerin kadın hareketi ve özgür yaşam, vatikana karşı bir hareket olup bizim gibi az gelişmiş ve toplumda burjuva-aristokrat kesimin olmaması nedeniyle cinsel özgürlük-mini etek olarak yansımıştır.
halen kadın hakları-hareketleri diye basın-yayın organlarında makale-roman-film-müzik vb üretkenlik yapan, sosyal hayatta ön planda olan kadınlar, pornografik eserlerini gazete köşelerinde teşhir etmiyorlar mı? aşk adı altında her gün başka erkek ile olan birlikteliği empoze etmiyorlar mı? sanat adı altında toplum değerlerine zıt icraatlar yapmıyorlar mı?
şüphesiz, gerçekten ülke ve insanlar için + katkı yapan insanları tenzih ederim. lakin; bu kadınlar tamamen arka planda ve toplumda rolmodel değiller.
sonuç olarak, markette-toplu taşımada-iş hayatında veya sokakta size tebessüm ederek yol veren yada yardım eden-teşekkür eden bir kadın potansiyel verici oluyor.
türk kadınlarını küçük düşünmeye, basit beklentilere girmeye zorlayan gerçektir. evine koltuk takımı almak mesela. kendi kazandığın parayla evine mobilya alma isteği. sipariş verdiğin mağazanın sahibi ilgilenir seninle satış esnasında, alışkınsındır, sipariş hazır olduğunda aramaları için bıraktığın numaradan o günün akşamında aranıp laubali bir biçimde rahatsız edilebilirsin. o uzun süre arayıp sonunda bulduğun koltuk takımını alamazsın mesela. yeniden araştırmaya zamanın olmadığından uydurma bişey alıp geçiştirmek durumunda kalırsın artık! son derece memnun olduğun işinden ayrılmak zorunda kalırsın. sana maaşını veren kişinin yaptığı her bireysel zamda kendini iş arkadaşlarına karşı mahcup hissetmemek için. yaptığın işin hakkını veriyor olman içini rahatlatmaya yetmez! gülünç ama kimi zaman "yalnız yaşıyorum" bile diyemez, kendine hayali bir ev arkadaşı yaratırsın, yalnız yaşayan kadını cazip bir seçenek olarak görüp gözleri parlayan adamların o yavşak gülümsemelerine maruz kalmamak için! yaptığı bir iyilikten ötürü minnet duyduğun birine formalite icabı "bu iyiliğinizi nasıl öderim?" gibi bir soru sorma nezaketinde bulunamazsın, tabii ki "bir akşam yemeğe çıkabilirsin" çünkü! kartvizitleri unutmamak gerek! ilk kez gördüğün birinin sana ulaşmasına gerek görmeyeceğini düşünüp senden iletişim bilgilerini istemeyen ve bunu dile getiren biri, senin ona ulaşman için kartvizitini uzatmaktan çekinmez. o kartvizitte etiketi vardır çünkü. bu seni ikna etmeye yeter belki ha ne dersin?! burs bulamadığın için gerçekleştiremediğin bir hayalin bir kendini bilmezin kozu olur, seni bunu vaadederek elde etmeye çalışmaktan utanmaz! ...
20 yaşından sonra türkiyede her kadın bir şekilde saklanmak zorunda kalır. yaşamak için dışarı itilirken, başkalarının açlığı onu saklanmak zorunda bırakır. türkiyede her kadın hakkıyla yaşamak için bu ikilemle savaşmak zorundadır.
tabikide zordur, yıllardır birilerinin karısı ve kızı olarak anılmak, erkeklere her yaşta erkek denilirken kadınları kız ve kadın diye ayırmak, erkekler sözde erkekliğe ilk adım attıklarında bu kutlanırken kadınların regl olması utanç duyulup saklanması, istediğimiz gibi yolda bile yürüyememek, cinselliğin erkekeğe gurur kadına namussuzluk olarak göstermek...
Ne kadar iğrenç bir ülkede yaşıyoruz farkedin artık.
Tabikide zordur. Gece yolda yürüyemezsin. Sapığı,şarapcısı Çoktur. Mini giysen olay olursun. Dekolte giysen kaşar. Herkes bazı davranışları sergilerken kendilerininde ana bacısı var mantığıyla baksa bunların hiÇbiri olmaz aslında.
erkeklerden uzun yaşamaları,
erkeklere kıyasla erken yaşta emekli olmaları,
evlenene ya da sigortalı bir işte çalışana kadar babalarının sigortalarından yararlanmaları
bekarken ebeveynlerinin ölmesi durumunda onların emekli maaşlarını almaları
çalışmayınca hor görülmemeleri
ailelerinin ileriye yönelik pek bir beklentide olmamaları vs. vs. vs.
bunlar mı hayatın zorlukları yapmanız gereken tek şey edepli olmak ve kültürünüze bağlı kalmak lan eğer zor geliyorsa onu da biz yapalım. hatta siz hiç zahmet çekmeyin regl da biz olalım çocuğu da biz doğuralım.
Ne yazik ki doğru olan tespittir.sayisal veriler verip,şu kadar kadin öldürüldü,şu kadari şiddet görmekte,şu kadari taciz tecavüz mağduru deyip olayin vehameti açiklanamaz.toplumsal bir infial yaratip,dur artik denilecek bir zulüm de değil ne yazik ki.öyle boktan bir ağ var ki bu ülkede kadınlar üzerine örülmüş,lafla,sözle kaldirilacak,sökülecek cinsten değildir artik.
avdır bu ülkede kadin.avci ise malum.zihniyetimizin içine edeyim.bu gerçeği kabulleniş bile zulümdür kadinlarimiza.
otobüste hiç götü ellenmemiş, sokakta onlarca tacize uğramamış, kadın olduğu için aşağılanmamış, çalışmaya götü yemeyen tipler gelip burda mağdur erkek edebiyatı yapmasın
kendim dahil bunda bütün erkeklerin payı vardır. bilerek veya bilmeyerek kadınların hayatını mahvediyoruz. halbuki kadının tam manada özgürleşmesi demek erkeğin de özgürleşmesi demektir. bu ülkede mutlaka her kadın, hayatında en az 1 kere tacize veya şiddete maruz kalmıştır, kendini bekaret, namus tartışmaları içinde bulmuştur, giydiği kıyafete karışılmıştır, aynı iş pozisyonundaki erkeklerden daha az paraya çalışmıştır, gece dışarıda tek başına yürüdüğü vakit adımlarını hızlandırmak zorunda kalmıştır. bu ülkede her kadın mutlaka bu saydıklarımdan birini yaşamıştır. biz, bir yerde tecavüz haberi çıktığı vakit, tecavüzcüye "orospu çocuğu" diye yine annesinin kadın kimliği üzerinden küfür edilen bir ülkede yaşıyoruz. belli ki biz erkeklerden bir bok olmayacak. bu yüzden kadının özgürleşmesi yine kendisinin vereceği mücadeleye bağlıdır.