büyük harflerle yazıyorum; ek-sik-lik. baştan aşağı elzem ne varsa eksik. özellikle maddi yatırım gerektiren ve hayatın can damarı olan pozitif bilimlerde karşılaşılan olanaksızlar piyasa öss'de barajı geçebilmiş pek çok pazarlamacı veya ofis ara elemanı sürüyor piyasaya. tabii ki en büyük etken para. ama onun ardından öğrenci faktörünü getirirken hiç eliniz titremesin, cidden öküz bir gençliğe sahibiz.
şu an 18-28 yaş arası türk gençlerinin idealizm adına herhangi bir şey düşünebildiklerini sanmıyorum. tüm gençliğimiz ortalama 2100-2400 lira maaşın peşinde yıllarca okuyorlar. hepimiz müdür olacağız. bu demektir ki herhangi bir zanaat veya sanata da hakimiyet kuramadan kazık kadar oluveriyorlar. sanatı veya zanaatı da geçelim, genel kültüre dahi ihtiyaç duymuyorlar. örneğin bir kitap okumamanın eksikliğini kimse hissetmiyor. netice itibariyle bu adam pazarlamacı olmayı dahi haketmiyor.
öğrenciyken eleştirmek belki en kolayı, çok fazla üniversite görmedim fakat kendi okulumda göze çarpan bir kaç sorunu anlatabilirim.
- bilgisayarla çok rahat uyum sağlanabilecek bir çok dersi hala inatla teknolojiden uzak bir ortamda veriyorlar;
istatistik, muhasebe, ekonometri vb.. gibi dersler de kullandığınız en teknolojik alet ne yazık ki hala hesap makinesi olarak kalmış durumda. biraz programlama veya biraz belli programlar üzerinden anlatılan dersler bir çok diğer dersle uyum sağlayabilir. üniversitelerin böyle olmaması çok büyük zaman ve enerji kaybı gibi geliyor bana.
-öğrenciyi araştırmaya teşvik edememek;
ucunda not yoksa, sınavlarda hoca o bölümden sormuyorsa diğer konular hiç araştırılmaz genelde. lisede ezbere alışmış adamın bunu kırması zaten zor, bence üniversite bunu teşvik edebilmeli. bu tabii öğrenci sayısıyla ilgili bir durum ama sırf bunun için bile öğretim kadrosu arttırılabilir.
Bu kadar üniversite mezununun işsiz olarak geziyor.En basitinden bu neden bile üniversiteler de çok büyük sorunlar olduğunu gösteriyor.Çok fazla iş imkanı yok ve çok fazla üniversite ve bölüm var ee illaki boş da gezenler çok olacak diyebilirsiniz.ama asıl neden bu değil.
Tıp fakültesi olan üniversitelerin neredeyse hepsi sadece tıp fakültesi hastanesine yatırım yapıyor.bu bir gerçek.diğer bölümlere neredeyse hiç yatırım yapmıyor.Diğer bölümlerin ne çok iyi laboratuvarları var ne de araştırma yapabilecekleri bir yer.Bunun içindir ki türkiye den çok iyi doktorlar çıkmakta lakin bilim adamları çıkmamaktadır.Hoş o doktorlar da beyin göçüyle diğer ülkelere gitmektedir.bunun için tavsiyem eğer mühendislik okuyacaksanız teknik üniversitede okuyun.
Türkiye nin geri kalmış olmasının nedeni üniversitelerde ki eğitimdir.Laboratuvarlar eksik her şeyin teorisini öğreniyorsun.Adamlar big bang yapıyor.Bizim üniversiteler de sadece teorisi anlatılıyor.Aslında anlatılacak çok şey var ama...
sayılamayacak kadar çok ama benim en iğrendiğim ve mağdur olduğum, aynı şekilde bir çok insanın da mağdur olduğu konu, hocalar ve sergiledikleri tutumdur. Adaletsizlik üst seviyede. Bir öğrenciye 10 puan ekleyip geçirirken diğerini 2 puanla bırakırlar. Hatta 2 hafta önce başıma geldi hocayla aramız iyi olmadığı için 70lik projemden 39 aldım, arkadaşın bokumsu, göstmerlik yaptığı 20lik projesine 40 vermiş it. Bu ve benzer olayların sebepleri ise bunların hikayeden de bildiğimiz üzere "hoca olup adam olamama" sorunsalıdır. Adamlar küçüklüğünde ne yaşıyorlarsa artık, belirli bir konuma geldiklerine ego tatmin etme mekanizmalarını sonuna kadar kullanıyorlar. Sonunda kendimi gösterebileceğim bir sahnem var düşüncesiyle tüm acısını kendisinden daha güçsüz olandan çıkarıyorlar. Adam bilmem kaçıncı mertebeden diferansiyel denklemi gözü kapalı çözüyor ama kişilik problemini çözemiyor. Kazığı da kime girerse artık. En iğrenci de bu konuda harbiden de yapılacak bir şey yok.
Hocaların rastgele seçilmiş olması.
Teori diye ağlamarı.
Sayın sözlük ben şantiyede çalışırken üç katlı integral neyime yarayacak ?
Öğrencileri asosyalliğe teşvik etmeleri . daha yüz eksik, hata sayarım .
ezberci eğitim, bu bir. diğeri için şöyle bir örnek vereyim, bizans sanatı (doğu sanatı) alanından uzmanlaşmış kişi islamiyet öncesi türk sanatı (batı sanatı) dersine giriyor. üniversite lan burası!? hah bir de a dersi sınavında b dersinin sorularm çokça sorulmuştur. cevap ise şu; profesörüm ben istediğimi sorarım.
- ilk olarak çok fazla olmaları. çok çok çok fazla. yani her şehre bir üniversite kurmakla eğitim seviyesini yükseltemiyoruz haliyle. kuracaksın adam gibi bölgesel ve büyük üniversiteler. üniversiteye girmek markete girmek gibi olmayacak. bu kadar çok ve vasıfsız üniversite olması üniversite mezunlarını itibarsızlaştırıyor bir kere. üniversite mezunu olmanın hiçbir anlamı yok artık ismi çok duyulmuş bölümlerden değilse. bugün bir hukuk fakültesi öğrencisi ben mezun olunca nasıl iş bulacağım diyorsa burada bir yanlışlık vardır bence.
-tamamen teoriye dayalı eğitim verilmesi de ikinci bir sorun. arkadaş öyle bir eğitim sistemimiz var ki zaten; anadolu lisesi öğrencisi 4 senede 1 kez laboratuvara girmiyor. üniversitede de durum farklı değil. dayıyorlar kalın kalın kitapları ezberle gir sınavlara. yok ki adam gibi bir pratik dersi uygulamalı sınavlar.
-sanat eğitimi olmaması. bu da tüm eğitim sistemimizin sorunu. her insanın bir sanat dalıyla uğraşması gerektiğine inanıyorum. monoton yaşayacak, asabi insanlar yetiştiriyoruz. iş verimini, hayat standardını da düşürüyor haliyle bu. müzik, resim, dans, heykel... neye yeteneği varsa ona yönlendirilmeli ve desteklenmeli öğrenciler. nefes almaya ihtiyaç var.
-tabiki vasıfsız hocalar. bazı anadolu üniversitelerinde bölüm başına 1 profesör bile düşmüyor. akademisyenlik pek tercih edilen, üzerinde uğraşılan bir alan değil. herkes bir yere kapağı atayım, maaşım tıkır tıkır işlesin modunda zaten.
pkk'nın işgali altında olmaları. pkk militanlarının kampüslere öğrenci kılığıyla sızıp türlü oyunlarla gençleri kendi saflarına çekmeye çalışıyor olmaları.
liyakat uzere bi sistem olmayısı yuzunden ulkemizde akademisyenlik yerlerde malesef .care yurtdısı da giden de gelmiyor hacilar .simdi siz bu paradoxu cozun.
öğrenciyi araştırmaya yöneltmemek, çoğu hocada görülen gereksiz ego ile öğrenciyi ezmek/ adam yerine koymamak, pratik gerektiren fakültelerde pratik saatinin ciddi anlamda az olması (sonra 'mühendis olmuş ama cihazı tanımıyor ' oluyor). sosyal faaliyetlerin genel olarak Şenliklerden ibaret, kalması öğrenci topluluklarının beklenenden daha pasif kalması.