Herkes birbirine saygi gosterip kendininkini kabullendirmeye calismadigi an bu ulke ilerleyecek.
Bir kesim bir kesimi kucuk gormedigi zaman, bir kesim bir kesimi yaftalamadigi zaman bu ulke ilerleyecek.
Atatürk ilkeleri tam uygulanabilse, tam yeterli olacaktır ama kimse farkında değil. Herkes, kendisini kurtarmanın peşinde. Doğru olan bu değildir. Bu tür insanlar sadece kendisine kazanç sağlar. Doğru olan ise, kişinin sadece kendisini düşünmesi değil. Bir ulusu, milleti, vatanı düşünmesidir.
ne yapılırsa yapılsın bu ülkenin iç dinamiğinde mücadele edilmeli ve kendi cehaletini kendi yenmeli. toplama ideolojilerle bu işler yürümüyor. bizim insanımız neden yeni bir ideoloji ortaya koyup kendi ülkesinin gerçekliği içinde bunu çözmesin?
sonuçta bir kültürün tutunabilmesi de süreç ister. siz toplama yasaları bir anda üsten aşağı toplama empoze ederseniz alt kültür olmadığı için halkın onun benimsemesi asla mümkün olmayacaktır. halk kademe kademe dönüştürülsün, zaten halk aptaldır ne verirsen onu yer ve bilinçlendirmezsen asla kendi başına ne bir çözüm üretir ne de var olduğunu durumun farkına varıp harekete geçer. bunları örgütleyecek bilinç de aydın bir sınıfta olmalı ve o aydınlar artık neyi uygun görüyorsa halka bunu sindireceği şekilde uygulatmalı.
ha bunu kim yapar bilemem ancak birileri yapmalı, aksi halde ucube bir ülke olma yolunda hızla ilerliyoruz, ne geride sabitiz ne ilerimiz belli, öyle günü kurtarmaya çalışıyoruz gibi durum var. neden benim ülkem diğer ülkelere rol model olacak atımlılar yapmasın?
bir kere de kendi öz ideolojimizi geliştirip toplama ideolojiler yerine kendi içimizden yükselelim. kendi rönesansımızı da kendimiz yapalım, reformu da kendimiz yapalım, sanayi devrimizi de kendimiz yapalım.
lanet olsun içimde bu sevgiye.
hiç bir politik görüşe takılmadan ve insanları inançları/inançsızlıkları/tercihleri konusunda incelemeyi bırakıp bilime odaklanmalıyız. akla ve eğitime odaklı düşünce tarzına odaklanmalıyız. bırakın dini eğitimi/terbiyeyi aile versin, siz ahlaksızlığın faturasını kesin devlet olarak adilce. çok net, her harcamadan kısılıp, eğitime odaklanıyoruz arkadaşlar, eğitim bütçesini 20 katına çıkarıyoruz ve sistemi tamamen değiştiriyoruz desinler bakalım neler oluyor.
Küfretmeyen insanı küfrettirecekler; okulun bahçesinde müdür, müdür yardımcısı, bir sürü kasım kasım kasılıp önemli bir iş yaptıklarını sanan öğretmen toplaşmış 10-14 yaş ortaokul öğrencilerinin pantalonları ile okul pantalonu arasındaki ton uyumsuzluklarını tespit edip, uymayanı gönderiyorlar. Manzara beni yıllar öncesine götürdü. Anasını satayım, o zamandan bu yana hiç bir ilerleme kaydetmedik. Öğrencinin boğazına kadar fermuarlı okul ceketini sınıfta açıp içine ne giydiğine bakıyorlar. Diğer taraftan kırmızı montunun kapüşonunu kafasından derste bile çıkarmayan liseli öğretmeni kucaklıyor. Öğretmenler nanay, öğrenciler nanay, öğretilen şey 3 ay boyunca hadi bir şeyler tasarlayın diyen teknoloji tasarım dersi bilgileri. Ne kadar havalı bir ders ismi değil mi, içi boş ve vakit çalan bir ders. O kadar önemli yaş aralığında her an değerli iken boşa geçen saatler aylara tekabül ediyor.
Yüksek bütçeli bilimsel eğitime bir an önce geçilmezse geride kalışımız aynı hızda değil, artarak devam edecek. Buna bir de tonla iç ve dış meseleyi ekleyin.
biri liberal, özgürlükçü, eğitim odaklı, demokrasi ve çağdaş normlar odaklı bir türkiye. bu türkiye nüfusundaki çeşitlilik ( ve dolayısıyla çeşitli inanışlar ve ideallar ) sebebiyle asla yürümeyecektir. her gelenin diğerini korkudan baskı altına almasından sebep bu ikilemde liberal, özgürlükçü ve demokratik bir zeminden ve buna dayalı ilerlemeden söz edilmesi pek de mümkün değil.
bir diğer seçenek ise - bugün tayyip erdoğan'ın yaptığı gibi - çeşitli şeylere göz yummak suretiyle daha lider bazlı, hızlı karar alınabilen, istikrar odaklı, kontrol ve denge mekanizmaları zayıf, iktidarı güçlü bir türkiye. tıpkı putin rusya'sı gibi.