doğru düşünmektedirler.
1950'li yıllardan beri gelen iktidarların hepsinin amerikan uşağı olduğu göz önüne alındığında bu düşünülenler dahada alenen açığa çıkmaktadır.
sömürge başka birşey, sömürgesi değildir kimselerin olmayacaktırda. ama amerikaya yaranma politikası diye bir şey kesinlikle vardır. buna da diploması diyorlar. çıkarlar herşeyden önce geliyor.
türkiyedeki şeker kotasından haberdar olan insanlardır.
ülkemizde faaliyet gösteren fabrikalar şekeri kotalı olarak kullanırlar. yani çikolata üreten bir firma bile belirli miktardan sonra şeker kullanma hakkına sahip değildir. firma kotasının dolduğu anda glikoz şurubu kullanır. glikoz şurubu abd den gelir.(abd de yetişen gdo mısırlardan üretilir)
bir diğer dikkat çekilmesi gereken konu ise; türkiyede şeker üretimi için şeker pancarı yetiştirilir. ama gene kotalıdır bu üretim, dolayısıyla firmalara şeker gene yetmez, abd den şeker kamışı alınır. fakat ülkemizdeki şeker üretim tesisleri şeker kamışına değil, pancarına göre kurulmuştur. bu yüzden abd den gelen şeker kamışı da kullanılamaz gene glikoz şurubuna başvurulur. gene zehirlenir insanlar.
sömürü demek illa abd nin ıraktaki gibi sömürmesi demek değildir. gönüllü sömürülmek daha da acıdır.
Özaldan beri böyledir. Özal ABD'den gelip başbakan olmuştur. Daha sonra gelen başlıca politikacılar ya ABD'de okumuş ya da mutlaka ABD'ye gidip icazet almışlardır.
ekonomik olarak abd nin güdümünde olmayan tek bir ülke yok, dünya da.
çin dahil.
ispata gerek yok, rezerv para neyse, dünya ekonomisi o paranın sahibinin güdümündedir.
düşünsene, istediğin kadar altın misali dolar basıyorsun. havadan para kazanıyorsun.
bu imkana sahip olan bir ülke nasıl olur da dünya ya hükmedemez. eder tabi.
ha şimdi şöyle bir durum var.
abd nin çizdiği çerçeve içinde kalmak şartıyla elbette isteğini yapar, ülkeler.
zaten abd nin de kıldı tüydü işlerle uğraşmak istedğini sanmıyorum.