tuttuğunuz takımı sevmek gibi bir şeydir. en başta nedenini bilmezsininiz, sonra kendinize sebepler bulur bağlanırsınız. karşılıksız seversiniz. ama şöyle de bir durum var ki bu sebepler malesef azalmaktadır.
asla sizin olmaması. en büyük nedeni bu sanırım. hani dizilerde , filmlerde sıkça geçen bir söz vardır ya. seversiniz ve sizin olmaz işte o zaman bunun adı aşk olur diye. aynı onun gibi aramızdaki ilişki. ben onu seviyorum o ise ilgimden bunalıyor olmadık kişilerin oluyor. ben onu sevdikçe, onun için çabaladıkça işler karmakarışık bir hal alıyor. ben onu sevdikçe o beni itiyor. ne kadar iti koğu varsa dediğini yapıyor,çevresinde topluyor. ama yine de seviyorum ben onu. ömrüm yettiğince...
hoşgörülü olmamız, misafirperver olmamız, her dine mensup kişilerin rahatça yaşayabildigi bir yer olması, dik ve karalı durşumuz, tarihimiz, kurtuluş savaşı vs. sebeblerden dolayı.
Her turlu soruna pratik bir cikis yolu bulmamiz,kultur zenginligimiz,mutfagimiz pratik zekamiz ve espri anlayisimiz asik olmaya sebeptir. Hele ki gurbette yasayan aydin bir Turk iseniz butun bunlarin belirginlesmesine nedendir.
uğruna dökülen kanların hatrına. bu ülkeyi satacak nesiller için dökülmedi o kanlar, canlarını vermedi o gençler ki o gençler senin, benim dedem. bundan öte sebep mi olur?
üç tarafının denizlerle kaplı olup dağların denize paralel uzanması ya da iç anadolu da görülen maki bitki örtüsü falan değğildir muhtemelen. daha böyle manevi şeyler var bunun içinde.
bu ülke için atalarımızın döktüğü kanlar bizi öyle bağlamıştır ki buraya, her türlü zorluğa rağmen buralardan kopamayız. Diğer ülke insanlarında olduğu gibi yaşlanınca gidip başka ülkelerde kalan ömrümüzü tamamlayamayız. Sonumuzun bile bu topraklarda olmasını isteriz.