haykır acını ey halk, baş eğme haykır
bir yol kavşağındasın ve ancak
yaraların, haykırışlarla onarılır
bir yol kavşağındasın ve senin
değişmek için çırpınıyor kaderin
kuşan alnında biriken o kara teri
sırtında şakırdayan kırbacı kopar
soluk al, ışıldat o mazlum yüreğini
bak; korlaştı acıların, kozalandı
ey halk, parçala şu nankör suskunluğunu
baş kaldır artık
sevginin ve öfkenin uğultusunu
bağrına vura vura taşırken sana
karşılık gözetmiyor o gencecik insanlar
ne barbarın tehdidi, ne dişleri kıran elektrik
dalga dalga yayılan o rüzgarı durdurabilir
bu direniş senin için ey halk
bu çığlık senin kollarınla
yıkılsın şu köhne dünya
ve coşkuyla yeniden kurulsun diye çınlatıyor hayatı
bir yol kavşağındasın fakat
mutlaka değişecek kaderin
bunu bekliyor şu ıslak çukurlarda yürüyen şu yoksul çocuk
bunu bekliyor gözevleri kurutulmuş analar
bunu bekliyorzincirin oyduğu bilek
bunu bekliyor açlık, kuraklık, ılık ılık akan kan
bunun için en gençlerimizi ölümle tanıştırdık
kuşan kendini artık,
biraz da gövdeni yüreğinle kırbaçla
ey halk, haykır acını; bu kara dumanı dağıt
uyan demek le uyanmasını ve silkinmesini bekleyen ancak sırtına sopa yemeden aklı başına gelmeyen milletime, bir umut sesleniş.
belki habererde darbeci, ıslak imzacı tutuklandı diye haber çıkınca yüreğine su serpildi, oy verdiğin adamlar iş yapıyor diyerek. zaten karnım açtı, biraz daha aç dururum, hiç olmazsa oyumu mümin inanan adama verdim dersin. ben ondan daha mı iyi bilecem bu ülkenin siyasetini deyip, alkış tutarsın. hoşuna gitmez bu olmaz ama dersin, darbeciler gene tutuklanır. böbürlenirsin oy verdiğin adamlar gene çalışıyor diye. düşünmeye ihtiyaç duymazsın çünkü senin yerine düşünen vardır. sen kafanı yorma, al şu erzağı evin aş görsün derler. allahtan ve onlardan duacı olursun. gururlanırsın oy verdiğim adamlar nasıl da çalışıyor diye.
sonra bir gün bakmışsın iş yerin kapanmış. erzak torbası boşalmış, borçlar kapıya dayanmış, oyunu verdiğin adam e biraz da devletten beklemeyin demeye başlamış. komşuna dostuna sormuşsun onların da durumu aynı. bir anda yüzlerce adamın arasında el kaldırırken bulursun kendini, elim meslek tutar diye bağırırsın amele pazarında. akşamı kurtarmak, evine aş götürebilmek adına. sorgularsın niye böyle oldu, elim kırılsın bir daha oy verirsem dersin. çocuğuna tembihlersin, aç karnının gurultusunu bastırmak için. elini başının arasına alır, uzun uzun yere bakarsın. içinden sessizce, ben bittim dersin.
yat yat yat. uyanıp da ne yapacaksın? ha de bakalım ne yapacaksın? senin demokrasin alanlarda yazılmadı ki silkinip atasın bu it sürüsünü üzerinden. sen sana verilene şükür dedin sadece. şimdi de bunu demektesin işte. söyle bakalım uyanıp ne yapacaksın? kurtulmak için bu kan emicilerden bedel ödemeye hazır mısın sen onu söyle. sen ki aman çocuğumun başına bir hal gelmesin diyerekten on yıllarda yaratılmış birikimi kitapların gibi sobalarda yakmışsın bir bok verememişsin çocuğuna korkudan. de bakalım uyanırsan ne bok yiyeceksin? katlanabilecek misin bu acıya? ya uyanma bırak pattaniyeyi sıyırıp pijamanı sıyırıp külodunu indirip sokup sokup çıkarmaya devam etsinler ya uyan ve tüm öfkenle bin tepelerine ertesini düşünmeden. uyan ya uyan ama bedelini ödemeye hazırlan hiç olmazsa bu sefer. bu sefer zoru görünce sinip gizlenmeyi geçirme kafandan. senin yaktığın kitaplar ısıtamıyor bugün faturasını ödeyemediğin kombili evini. uyan bakalım uyan. ama çocuğuna ettiğin kötülüğün farkında ve torununa bir benzerinin edilmesine izin vermeyeceksen uyan. bırak kendi yolunu çizsin. öğret ona iyiyle kötüyü bellet iyice zulmü zalimi.
götün yemekteyse uyan ,yoksa bırak sikmeye devam etsinler nasılsa hissizleşti götün çoktan.