türkiye suriye ilişkileri

entry13 galeri0
    1.
  1. türkiye'nin suriyeyi vurması bölegedeki gerilimi artıracağı gibi arapların türkiyeye olan sevgisi ve güveni azalacaktır.
    0 ...
  2. 2.
  3. sıfır sorun politikasının üzerine resmen sıçtığımızın yeni bir kanıtı. neden böyle oldu çözmek zor, galiba franstanvanlinya'nın bu işte bir parmağı var.
    0 ...
  4. 3.
  5. bitme noktasına gelen ilişkilerdir. komşu komşunun külüne muhtaçtır atasözü bugünler için söylenmiştir.
    1 ...
  6. 4.
  7. 5.
  8. ahmet davutoğlu, dış işleri bakanı olarak kaldığı sürece, tc-suriye ilişkilerinin burnu .oktan çıkmaz.
    1 ...
  9. 6.
  10. kontrolü elimizde olmayan ilişkilerdir.
    1 ...
  11. 7.
  12. 8.
  13. 9.
  14. 10.
  15. şimdi bazı arkadaşlar önceliğimizin bölücü terör örgütü olduğunu, dolayısıyla suriye'de ne işimiz olduğunu soruyor. tabi bunlardan önce bölücü terör örgütünün dış destek olmadan varlığını sürdüremeyeceğini bilmek gerek. pkk dediğin sadece bir örgüt değil. birçok ülkenin bize karşı örtülü savaşının diğer adıdır aynı zamanda. peki örtülü savaşa karşı düzenli ordu ile mücade edebilir miyiz? edemeyiz. bakın dünyanın en güçlü ülkesi birleşik devletler afganistan'da 10 yıldır varlığını sürdüyor ve bu kadar teknolojik donanıma rağmen taliban'ı bitirebildi mi? hayır. çünkü ortada bir asimetrik muharebe var. onun haricinde şöyle bir gerçek de var; bizim elimizdeki kartlar bölücü terör örgütünü destekleyen ülkeleri caydırmaya yetmiyor. işte buna bağlı olarak elimizdeki kartların sayısını ve çeşidini artırmamız gerekiyor. suriye olayına da öyle bakmak gerek. ortak kabine, vizesiz geçiş, yüksek ekonomik işbirliği gibi alanlarda türkiye zamanında suriye'yi hep destekledi. ama maalesef sonuç değişmedi. esad'ın patronu yine rusya ve iran olarak kaldı. yani yönetim değişmediği sürece suriye'nin iran ve rusya'nın bölgedeki kartı olarak kalacağı anlaşıldı. eğer suriye'de yaşanacak yönetim değişikliği arzu ettiğimiz gibi olursa, bölgede dengeler değişecektir. bu da bizi bölgede rol almaya iten sebeplerin başında gelir.

    ayrıca şunu da söylemek gerekir -ki bu ayrıntılar çok çok önemlidir-

    devletler arasında dostluk, kardeşlik, kan bağı gibi bireysel değerler yoktur. azerbaycan-türkiye-pakistan ilişkileri de buna dahildir. gerektiği zaman bir ülkeye diğerinden daha fazla destek verirsin. onun politikalarını desteklersin ancak bu kardeşliğe değil, tamamen çıkar ve menfaat ilişkisine dayalıdır. ticarette olduğu gibi.

    bugün arabistan ile aynı politik zeminde çıkar birlikteliği yaparsın, eş güdümlü siyaset izlersin, ancak menfaatlerin çatıştığı noktada farklı politika uygularsın. örnegin 2003 tezkere meselesi gibi. devlet meseleleri menfaat üzerine kuruludur ve sinsidir. öyle bir adım atarsın ki geri dönemezsin bazen. rusya'nın suriye meselesinde geri adım atamaması gibi.

    sanılmasın ki suriye meselesinde hükümetin aldığı karardan ötürü isyancılar desteklenmekte. devleti hükümet tek başına yönetmez. o sistemin arkasın da müsteşarlar, stratejistler, her türlü dalavereye karşı akıl yürüten, bilgiyi işleyen, geçmiş ile geleceği kurgulayan bir dünya yetişmiş - yetiştirilmekte olan insan mevcut. insan bireysel olarak unutur ancak devlet aklı bin yıllıktır, unutmaz. 100 yıl önce yaşanmış bir meselenin cevabı 100 yıl sonra zamanı gelmiş ise verilir.

    suriye bugün yıllarca ülkemize karşı yaptığı dalaverelerin karşılığını almakta. ve bunu uluslararası düzen de istemekte. bir koordinasyon sağlanmış, suikast için tüm hazırlıklar yapılmış, çevresel etkenlerin tamamı buna hazır iken biz niçin geri duralım? bazen öldürmek gerekir. dünya, hayallerimizi yansıttığımız pembe, mavi, sarı, yeşil renkler ile bezenmiş resimler gibi değil maalesef. çıkarın neyi gerektiriyorsa onu yaparsın.

    mesela ingilizlerle tarihimize yüzeysel olarak bakalım. rus savaşları için sürekli ingilizler bize maddi yardım yapmaktaydı. ilişkilerimiz dönem dönem çok iyiydi. sonra kötüleşti. neredeyse her cephede kendileri ile savaştık. sadece onlarla da savaşmadık, müttefikleri ile de. bugünkü ilişkimize baktığımız zaman ingiltere ile stratejik işbirliği yapıyoruz. ilişkilerimizin ilk başladığı 250 yıl önceki dönemlerde olduğu gibi devam etmekte. ancak onlar bizim, biz de onların açığını beklemekteyiz. ama gün gelecek ingiltere ile savaştığımız o karanlık yılların hesabı sorulacaktır. bundan kimsenin şüphesi olmasın.

    yukarıda da söylediğim gibi, suriye devleti tarihin derinliklerinde yaptıklarının cevabını bir şekilde hem alıyor hem de çıkarlarımıza göre ortamı devşiriyoruz. önümüzde yeni bir sistem kuruluyor ve bu sistemin ülkemizin çıkarlarına göre kurgulanması için devletimiz o bölgede mücadele etmekte.
    5 ...
  16. 11.
  17. siyasi anlamda 2000'li yıllardan önce türkiye'yi rusya ve iran doğalgazına/petrolüne esir eden proje ve anlaşmalardan ötürü politik idare mahkum bir durumdaydı. fakat şu anki iktidar, çerçevesi daha önce çizilmiş olan ekonomik yapıya sadık kalarak göreceli de olsa ekonomik büyüme ve istikrar getirdi. bir fakat daha ki, ülkemiz dış siyasetine stratejik derinlik arayışları ekonomik dışa bağımlılıktan dolayı yeterince derinleşemiyordu. son seçimlerden sonra iç siyasette hiçbir tehdit algılaması kalmayan hükümet, arap baharı vesilesi ile de yurtdışına daha fazla odaklanma imkanına kavuştu. öncelikle birleşik devletler'in ırak'tan çekilmesi sonrası iran eksenine giren maliki hükümeti ile sorunlar yaşanmaya başlandı. iran ile sorunlarımız malum. kafkasya, dolayısıyla rusya ile ilişkilerimiz şeker renkli. ermenistan konusu ise dağlık karabağ işgali nedeni ile azerbaycan tekelinde. hiç sorun olmadığını düşündüğümüz azerbaycan ile de kapalı kapılar ardında gerginlik yaşanıyordu. yunanistan ve bulgaristan'dan hiç bahsetmiyorum. 2000 senesinde özellikle suudi arabistan ve katar ile görüşmelere başlandı. katar doğalgazı ve suudi petrolü (bahreyn, kuveyt ve abu dabi de dahil) boru hatları ile ürdün ve suriye üzerinden iskenderun körfezine akıtılacak, türkiye tüm ihtiyaçlarını burdan karşılayacak ve üstelik üstüne para da kazanacaktı. maksat, artık bir iran denizi olan basra körfezinden kurtulmak ve körfez gaz ve petrolünün güvenli bir şekilde dünya pazarlarına sunulması sağlanacak ve iran'ın körfezi kapatma tehditlerine de "hadi ordan yarram" denecekti. ve avrupa güvenli bir şekilde türkiye üzerinden ortadoğu enerji alanına bağlanacaktı.

    fakat n'olmadı. n'olamadı.

    aslında ürdün bu işbirliğine dünden hazırdı. suriye'nin ikna edilmesi bize düştü. ilk başta her şey yolundaydı, vizesiz dönem, ortak bakanlar kurulu vs. ancak bu döneme rastlayan arap isyanları projenin geçeceği en kritik güzergah olan suriye için istikrarsızlık demekti. türkiye esad'ı olası bir sosyal dalgadan korumak ve onu ayakta tutabilmek için demokratik bir takım hakları kendi halkına ver ki bu arap isyanlarında az etkilenesin ve ayakta kalasın da biz de projemizi yapalım dendi. esad önce evet dedi, bakarız dedi ama büyük abileri iran ve rusya'ya sorduğunda iş tekrar yattı.

    o proje gerçekleşseydi;
    - tükiye enerjide iran ve rusya ve hatta azerbaycan'a bağımlı kalmayacak ve yukarıda sıralanan komşuluk ilişkilerinde eli serbest kalacaktı.
    - basra körfezinde iran ve ırak'ın oluşturduğu tehditler zayıflayacaktı ve iran'ın nükleer planlarının üzerine daha cesurca gidilecekti.

    şimdiki duruma baktığımız zaman;
    rusya elinin altındaki türkiye'yi hem siyasi hem ticari anlamda kaybetmemek için,
    iran doğalgaz satabileceği türkiye'yi kaybetmemek için,
    ırak erbil ile fazla yakınlaşan türkiye'ye çelme takmak için,
    ve çin, acem denizinden sorunsuz petrol alımı yapmak için esad rejimine destek oluyorlar.
    4 ...
  18. 12.
  19. kardeş kardeşin ne olduğunu istermiş ne de öldüğünü.
    1 ...
  20. 13.
  21. henüz düşürülen suriye uçağıyla baya kötüleşmiştir.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük