libya'ya yapılan usulsüz ve mesnetsiz askeri müdahalede sergilediği tutum ile bir kez daha tescil edilmiş gerçektir.
1974'te kıbrıs barış harekatı esnasında tüm dünya türkiye'ye sırtını çevirmişken, bm türkiye'ye ambargo kararı almışken, tüm dünyayı karşısına alarak türkiye'ye destek veren kaddafi ve libya halkı ne yazık ki türkiye'yi yöneten zihniyet tarafından emperyalistlere pazarlanmıştır.
hükümet kaddafi'ye vefasızlık yapsa da türk milleti kaddafi'nin ve libya halkının yanındadır...
belki bu durumu hatırlayan birkaç vefalı subay çıkar da 1912'de mustafa kemal ve arkadaşlarının trablus'ta yaptıkları gibi münferiden libya halkına destek olmak için bölgeye gider...
türkiye'nin sağlıklı düşünemeyen bir iktidara sahip olduğu gerçeğidir aslında.
unutulmamalıdır ki kıbrıs'ta destek veren kaddafi, kendi çadırında yanında erbakan olmasına rağmen kürt sorunu hakkında atıp tutmuş; bizim yöneticilerimizin de ses çıkarmamasından cesaretlenerek türk devletine hakaret etmiştir.
mesele vefa ya da vefasızlık meselesi değildir.
olaya böyle yaklaşmak da doğru olmayacaktır. dış politikada önemli olan ülkelerin çıkarlarıdır ve türkiye'nin çıkarları libya'ya yapılan müdahaleye sessiz kalınmamasını gerektirmektedir.
tekrar tekrar söylüyorum:
bu senaryoyu, gidişatı görmemek ahmaklıktır. bingazi'de yaşananların, mısır'da yaşananların diyarbakır'da yaşanmaması için bir sebep yoktur. pkk/kck baskısıyla devletin otoritesini kaybettiği bir bölgede böyle eylemleri tetiklemek her zamankinden daha kolaydır.
Ve siz bu eylemlere karşı ne kadar yumuşak olursanız olun, ne kadar orantılı güç kullanırsanız kullanın bu batı için önemli değildir.
mesele haklarını arayan insanların meselesi değil çıkarlarının peşinde koşan batının meselesidir.
sözlükte birkaç tane vatansız, parti yalaması var. bunlara göre türk devleti bir isyanda isyancıların başına bomba yağdırırsa türkiye'yi işgal etmeyen, türkiye'ye müdahale etmeyen "amına konulasıdır". lafımı bu tarz insanlara laf anlatmıyorum. cahile ve vatansıza laf anlatılmaz.
çabam iyi niyetli ve vatansever türk insanlarına bir şeyler anlatabilmektir.
mühim olan libya halkı değil türk milletidir.
necmettin erbakan ın libya ziyareti sırasında bir türkiye cumhuriyeti başbakanına davranışını izleyip kaddafi nin türkiye hakkındaki düşüncelerini anlayabiliriz. kaddafi türkiye yi hep geçmişte libya yı sömürmüş bir devlet olarak görmüştür. 42 yıl kendini dünyanın hakimi sanıp herkesi düşman görmüştür. işte sonucu budur. ama libya halkının 100 sene önce bizim vatandaşımız olduğunu atatürk ün ve türk askerlerinin libya için gazi olup şehit düştüğünü unutmamak lazım.
sadece son yıllarda değil, son 50-60 yıl içinde değerlendirilmesi gereken gerçektir. günümüz dahil son yarım yüzyıla damgasını vurmuş yönetimlerin aşağılık kompleksinden ve eziklik eğilinden kaynaklanmaktadır. çin kızar diye doğu türkistan'da yaşanan mezalime karşı sessiz kalmak, saldırgan olunmasın diye karabağ'ın ermenistan tarafından işgalini seyretmek, misak-ı milli dışında ki türkler bizi ilgilendirmiyor diye balkan ve kerkük türklerini yalnız bırakmak verilebilecek başlıca örneklerdendir. aslında tüm bu olaylar türkiye'nin kendisini kısır ve küçük dünyasına kapatmasıdır.
biz sağa sola ordular gönderilsin, çarpışılsın demiyoruz. ancak daha aktif olunabilir ve pek çok girişim başarı ile sonuçlanabilirdi. tıpkı kıbrıs barış harekatı gibi.
türk dış politikası ikiye ayrılır. atatürk öncesi ve atatürk sonrası. atatürk döneminde saldırgan olmayan anti-revizyonist bir strateji geliştirilmiş, ancak hareket edilmesi noktalarda da pısırık kalınmamıştır. mesela 1930'larda bulgaristan'da türklere yönelik saldırılar artış gösterdiğinde, bulgaristan yönetimine aba altından sopa gösterilerek mesaj verilebilmiştir. ya da italya'nın yayılmacılığına karşı verilmiş cevap yine bir örnektir.
yaşanan gelişmeler karşısında aciz ve pısırık kalmamak, gerçekte de türkiye'nin menfaatlerini büyük manada karşılayacaktır. olay sadece bir libya veya ırak değildir. türkiye'nin yıllarına damgasını vurmuş bir acziyet anlayışıdır.