fiziki olarak tartışmaya açık olsa da, kafa yapısı olarak bakıldığında dünyanın en doğru önermesidir. kadıköy'de bira içerek, kordon'da sabaha kadar eğlenerek bu tespiti yapamayız tabii. açıp bir kere haber bültenini izlememiz yeterlidir.
daha gençliğinin en güzel yıllarını yaşayan özgecan. yaşıyor haldeyken bilekleri kesilmiş, tecavüz edilmiş. tacizcisi, katili, babasını aradığı zaman babası hiç bir tepki vermeden gelip suça ortak olabilmiş. çünkü bu ülkede kadın vücudu sadece fiziksel bir et parçası. eğer türban takmazsa bizler hemen etkiliyoruz ve tecavüz bizler için yasal hale gelebiliyor. ve bunu devletin en üst düzeyindeki insanlar söylüyor, durumun vahametine bakın.
mecliste yumruk yumruğa kavgalar hala devam ediyor. konuşmayı bilen yok. herkes en fazla 5 dakika birbirine tahammül edebiliyor, karşıdaki eğer hala ters konuşuyorsa kavga başlıyor. sürekli bağırıyoruz. birbirimizi dinlemeyi bilmiyoruz. sene 2015 ve hala bir tartışma sırasında karşıdakinin sözünün bitmesini bekleyip, öyle konuşmayı bilen bir insan yok. 77 milyon nüfusa sahibiz, bir kişi düşüncelerini aktarmayı bilmiyor.
düşüncelerimizi söyleyemiyoruz. çünkü köpek gibi korkuyoruz. burada yazacağımızı tek bir satır yüzünden 10 sene hapis yiyebiliyoruz. gazeteciler susmak zorunda, halk susmak zorunda. konuşan ya hapse gidiyor, ya fişleniyor. konuşmayı da geçtik, düşünemiyoruz bile. öyle kalıpların içine sokulmaya çalışılıyoruz ki, düşünce eylemimizi bile siyasilerin istediği yönde yapıyoruz. bir gruptan ya tam nefret edeceğiz, ya o gruba aşık olacağız. eğer kesin bir nefret duygusu besliyorsak birisine, o kişi ne derse desin, doğru bulmuyoruz. nefret ettiğimiz için, 2+2=4 diyenlerle bile böylesine doğru bir önerme yüzünden kavga etmeye çalışıyoruz.
her gün yatağa girip uyuyorsak şanslıyız. şansa yaşıyoruz çünkü. yolda yürürken, polisin biri canı sıkılıp kafamıza sıksa, binlerce oyun ile en fazla 5 sene hapis cezası alıyor. tabi o da gündeme gelirse, gündem dışı kalırsa dava unutulup gidiyor. hakkımızı aramak için sokakta öylesine dururken, sadece olayları izlerken, kafamıza gelen biber gazı ile ölebiliyoruz. sonra ülkesini çok sevdiğini söyleyen kişiler arkamızdan başlıyorlar sallamaya. teröristti, bu ülkeyi bölmeye çalışıyordu. 14 yaşında bir çocuk için bu cümleleri kuruyorlar yanlış anlaşılmasın. 14 yaşında küçücük bir çocuğun bu ülkeyi bölebileceğini düşünecek kadar ruh hastası olmuşlar.
ekonomi mi? hangi ekonomi? bundan seneler önce, ekonomi ile ilgili bölümümü okumaya başlarken dolar 2,20 olursa türkiye batar yahu diyenler, 2,50 olmuş doları gayet normal bir şekilde karşılıyorlar. çünkü artık o kadar hissizleştik ki, hiç bir şeye şaşıramıyoruz. yükselen dolar ile ne aileler batıyor, kimler sokakta kalıyor ama hiç birimiz göremiyoruz. hoş, 800 tl ile 5 çocuklu bir aileyi geçindirmek zorunda olanlar da gidip hala, kendisini bu hale düşüren adamı seçiyor ya, ona da bir şey demiyorum. sonuçta orta doğu ülkesiyiz, cehalet ve cahillik olacak.
kısacası, öyle izmire, istanbulun bir kaç semtine bakıp da biz avrupalıyız havasına girmeyin. kadınların öldürüldüğü, kadınların sadece cinsellik amacıyla dünyaya geldiğine inanıldığı, siyasetin yalan ve nefretten başka hiçbir şey olmadığı, düşünmenin suç olduğu, düşündüğün zaman ölmüyorsan bunu şanslı olmana bağladığın ve asgari maaş ile açlık sınırının altında yaşadığın bir ülkedesin. şimdi sen seç, orta doğu ülkesi misin, yoksa gerçekten avrupalı diğer ülkelerle yarışabilir misin?