2008 küresel ekonomik kriz nedeni ile türkiye'nin imf ile kontrollü bir anlaşma olması fikirini ortaya atılmasına karşın birçok kişinin türkiye'nin ihtiyacı olmadığına yönelik belirttiği durum.
türkiyenin ne abd ye ne ab ye ne de imf ye ihtiyacı vardır.türkiyeyi açık açık sömüren bu unsurları yoksayacak güce sahip oldugu kanaatindeyim. tabi bunun ilk şartınında türkiyenin tek bir halk tek bir yürek olmasıdır. sünni-alevi,türk-kürt farklılıklarını sorun olmaktan çıkarmalıyız. bu durum gençliğin elindedir.herşey apaçık ortadadır. liberal ekonominin çöktüğü gözler önünde. birşeyler farkedilmeli artık...
hangi amaçla söylendiği meçhul, halbuki türkiye'nin imf'ye ihtiyacı olduğunu, dahası bağımlı olduğunu, bu göbek bağını kendi eliyle kesip atamayacağını bu sözü söyleyen yetkililer de biliyor.
kısaca; akp hükümetinin kendi ekonomi programının bulunmadığını, dahası herhangi bir ekonomik vizyona sahip olmadığını, ve daha daha dahası ülke ekonomisini idare edecek ne kadroya ne de zihinsel kapasiteye sahip olmadığını hesaba katarsak; bunun üstüne 2001 krizi sonrası gökten inen mesih derviş'in ekonomi programının takipçisi olduğunu da eklersek türkiye'nin imf ile daha uzun yıllar kol kola yürüyeceğini söylemek zor olmaz.
büyük resme iyi bakın, son 1,5 ayda ülkeden çıkan sıcak para 10-15 milyar dolar arası. cari açık sınıra dayandı, sıcak para da kaçmaya başladığına göre cari açığı neyle finanse etmeyi düşünür bu pek akil yetkililer. üreterek katma değer yaratarak ihraç ederek elde ettiğimiz dövizle mi? peki cari açığı geçtik, 400 milyar dolara yaklaştığı söylenen toplam borç stoğunu neyle nasıl kapatacaklar. var mı cevap verecek delikanlı?
her an degismesi beklenen soylev. zira genel duruma goz onune alinirsa; bu soylev dogruysa eger, ben halisulasyon dolu bir dunyada yasiyorum dedirtiyor insana... *
vakti zamanında imf'in bir dediğini iki etmeyip, siyasal rant uğruna iliğimizi kemiğimizi kurutmalarına izin veren büyüklerimizin* yerel seçimlerin yaklaşmasıyla birlikte meydanlarda bir william wallace edasıyla haykırdıkları söylem. hem de içinde bulunduğumuz küresel mali kriz nedeniyle dünyanın en büyük ülkeleri bile imf'ye göz kırparken.
ha içinde bulunduğumuz koşullarda imf'le masaya oturmanın doğru veya yanlış bir karar olabileceği tartışılabilir olsa da tabiri caizse meydanlardan imf'e racon kesmenin sahte bir kahramanlıktan başka bir şey olmadığı yadsınamaz bir gerçektir...
tabi var ki, başbakanımız imf yetkilileri ile görüştü borç para almak için. nasıl geri ödeyeceğimizi de hesaplayarak, bazı ürünler de kdv yi yükseltme şartı öne sürdüler. yani alınacak borcu kdv yoluyla vatandaşa ödetecekler. ülkemizde üretim düşük tüketin ise yüksekse borç alarak yaşamaya mahkumuz. borç parayı da imf den almak zorundayız bunun lamı cimi yok. ekonomi den bi'haber kahramanların atıp tutmasıyla olmuyor neyazık ki.
ilk önce tayyip amca "imf'ye ihtiyacımız yok" diye yırtına yırtına bağırıyordu. bu demek oluyordu ki, bir süre sonra kuzu kuzu kıvırıp anlaşma imzalayacaktı. keza öyle de oldu. yavşayıp, imzalama pozlarına girdi.
önce türkiye nin imf ye ihtiyaci yok diye bağıcaksın ama öyle uluyacaksın ki seni marstan bile duyacaklar insanların akıllarına kazıyacaksın yürekli adam bak oy verdiğimiz * yöneticiye diyecek herkes.
sonra kuyruğunu kıçına sokup karıncaları rahatsız etmeyecek bir sessizlikle el altından bir ton taviz ve bir o kadar yasa çıkartacağı sözünü verip imf ile anlaşacaksın sessizce lazımdı yaptık diyeceksin sakin sakin hiç bir şey yokmuş gibi.
ama insanların aklında senin haykırışların kalacak oy vakti gelince ona göre değerlendirileceksin.
demek ki neymiş nerde bağıracağını nerde susacağını bileceksin ki insanları kandırabilesin.
doğru ancak eksik bir kavramdır. aslolan ülkenin kendi kaynakları ile üretimi ve ödeyeceği kadar borçlanabilmektir.
bugün için ülkenin yaklaşık 500 milyar $ borcu olduğu düşünülürse...