hala kemalist şakirt diye ayrılan gruplarin birbirini çekiştirmesi, müslüman ben dinime bakarim der oturur kicinin üstüne, kemalist laiklik laiklik der bokunu çıkarır. sonra 2 grup da bi ise yaramadığı gibi birbirlerine takılır olan Türkiyemin geleceğine olur.
Dip Not: Bırakın artık su işleri lütfen.
plan-program içeren her iş bizim milletimizi gerer, rahatsız eder. orta-doğu milletleri hariç diğerlerinin hepsi bu açıdan bizden üstündür. günü kurtarmaya yönelik siyasetçiler el üstünde tutulur. aklı başında bir lider '10 sene sürünelim ama büyük yatırımlar ile 100 senemizi kurtaralım' dese % 0.001 oy alır.
balık hafızalıdır. en büyük yolsuzlukları bile 1 gün konuşur, 2. gün 'adam çalıyor ama hizmette veriyor yea' der, 3. gün unutur. neyzen hoca boşuna dememiş; 'bu milleti sikersin aldırmaz, ibne dersin gocunur' ayrıca 'deveyi diken insanı siken' tarzı sözler bu topraklar için geçerlidir.
60 yıldır ülkeyi yöneten muhafazakar sağ partileri ve liderlerini eleştiriyoruz ama onlara bu hakkı veren de milletin kendisi. tek-tek isim yazıp konuyu uzatmayım, bu liderler ve kurmayları birbirinden tilkidir. çorbalarında 1 çorba kaşığı milliyetçilik, 5 bardak din vardır. afiyet olsun.
çok eskiye dayanmaktadır aslında, orta asya ya kadar hemde. çin mallarının özendirilmesiyle yerli üretim durma seviyesine geldi ve çin ürünlerini almak lüks sayıldı. bu hal devam etti, özendirme sürekli türk milletinin başına dert oldu. su akar türk bakar felsefesi yerleştirildi. gavur yaparsa iyidir, alaman harikası vs. türk filmleride destekledi bu olayı tabiki.
kuvantum fiziği, aklın yetersizliğini ispat ettiği gibi, bazen de kötüye kullanıldığını, hatta yanlış saplantılara sebep olduğunu gösterdi. yeni bir bilim anlayışı getirdi.
newton fiziğinin bu evreni açıklamakta yetersiz kaldığı, hem einstein'ın görecelik teorisi, hem de kuvantum fiziğinin gerçekleriyle ispat edildi.
viyana çevresi'nin pozitivist ısrarına karşı kuvantum fiziği, yalnız doğa bilimlerinde değil, felsefe, sosyoloji ve ekonomi alanında da yeni açılımlara yol açtı.
fizikteki bu gelişmeler insan hak ve hürriyetlerine de yeni bakışlar getirdi.
saint simon ve august comte'un bilimperestliği terk edildi. vahye ve dine karşı tavır ve davranışlar, yerini liberal demokrasinin inanç özgürlüğüne bıraktı.
din gerçeğine dönüş bugünkü batı dünyasının vazgeçilmez olgusu oldu...
***
batı dünyası 20. yüzyıl'ın ortalarında adam smith ve keynes'in görüşlerinden çok, nobel sahibi hayek'in özgürlük ve liberal demokrasi anlayışını benimsedi.
artık pozitivist, august comte, ernest mach yok, heisenberg, thomas khun, karl popper ve hayek var...
20. yüzyıl bu bilimsel devrimlerden geçerken bizim bazı bilim adamlarımızın hâlâ akıl ve vahiy tartışmalarıyla uğraşmaları geri zekalılığın göstergesi olmuyor mu?
batı bunca dinsizlik macerasından sonra bugün vahye ve dini inançlara saygı gereğini benimserken, bizim hâlâ bu tartışmaları sürdürmemiz toplumumuza hakarettir.
bilimsel devrimlerin sonuçları devrede.
artık freud yok, karl gustov jung'un kollektif bilinç dışı arketipleri var...
tepeden inmeci, dayatıcı laikçilik yok... temelinde demokrasi olan bir laiklik anlayışı var.
artık ceberrut devletçilik yok, ibni haldun'un insanı; küçük devlet; olarak tanımlayan anlayışları var.
bilim perestlik yok, sınırlı gerçeklere, hayırlı ihtiyaçlara açık bir bilim anlayışı var.
şimdi, neden batı dünyasının ve bugünkü uygarlığın 100 yıl gerisinde kaldığımızı daha iyi anlıyoruz.
bilimsel araştırmalar sıralamasında "citation index te" neden 47. sırada kaldığımızı hiç düşünmeyecek miyiz?..
etiketin, para-pulun, bireyselliğin kısacası egonun, insan hayatından daha önemli ve değerli gelmiş, görülmüş olmasıdır. insana sadece insan olduğu için değer veren hiç bir ülkenin geri kalması mümkün değildir.
kimilerinin geçmişi yeniden canlandırmak istemesindendir. o kişiler uzun yıllardır iktidarda olunca da bakarsın yıllar geçtikçe daha kötüye giden şeylerle karşılaşırsın. türkiye cumhuriyeti'nde yaşadığının farkına varması gereken bünyeler var aramızda hala.
ülkesini kalkındırmak için elinden gelen hizmeti yapacağına , türkiye'nin geri kalmasının nedenlerini arayan insanların fazlaca olması.gayet ironik.evet bu yüzden geriyiz.
en tepedeki sorun öncelikle eğitimdir. belediyeden gelen bir arkadaşın başbakan olabildiğini düşünecek olursak son derece önemli bir nedendir bu. meclisteki milletvekili vs nin çoğunun yeterli olamamasıdır. ikinci olarak ekonomidir. tamam kendi malımızı kendimiz üretelim diyoruz ama bunun için de bir altyapıya ihtiyaç vardır. teknolojiye ihtiyaç vardır. eğer dışardan 3 liraya ithal edilebilen bir ürünü siz kendi ülkenizde ancak 6 7 liraya üretebiliyorsanız... eğitimden yola çıkarsak yine halkı düşünürüz ve halkın güvenini kullanan siyasetçilere rastlarız yolda. oy siyaseti yapanlardır bunlar.